Sakal Başörtüsü Gibidir 6
“İslam şekil, biçim, kılık ve kıyafet meselesi değildir” diyenleri gündeme getirmiş ve kısmen cevaplarını vermiştik. Devam edelim; zira onlara bir çift sözümüz daha var:
Bu söz bir yere kadar tamam, asıl olan tesettürdür, kılık ve kıyafette şekiller biraz da örf ve adetlere, iklim şartlarına, ekonomik gelişmelere, coğrafî ve kültürel komşuluklara göre değişebilir. Ama unutulmamalıdır ki dinin bu konuda bazı kesin ilkeleri, ölçüleri ve emirleri vardır. Böyle “şekil, biçim, kılık ve kıyafet meselesi” diye bir mesele hiç yok değildir. Hele ehemmiyetsiz hiç değildir. Nedenini yazmıştık, tekrar etmeyelim. Burada bir hususa dikkat çekmek istiyoruz.
Bu mesele sadece biz Müslümanların meselesi de değildir. Her millet kendi kılık ve kıyafetini benimser ve önemser. Zaten bu konu öyle denildiği gibi önemsiz olsaydı, İslam düşmanları bu konu üzerinde bu kadar durmazlar, kılık kıyafet üstüne bu kadar düşmezler, idamlara varıncaya kadar cebir ve şiddetle insanları bu konuda yönlendirip aksine davrananları cezalandırmaz, bu kadar büyük acılar çektirmezlerdi.
Hala da vazgeçmediklerine göre, demek mesele çok mühimdir. Biz de o mühimi az çok izah etmeye çalışacağız inşallah.
İşte bu yüzden diyoruz ki bu mesele sadece Müslümanların meselesi değildir. Bu bir insanlık meselesidir. İnsanların özgürlüğünü, hak ve hürriyetini önemseyen her insanın meselesidir. Bu yüzden açtığımız “Sakala Özgürlük” kampanyamıza sağcılar, solcular ve liberaller gibi her inanç ve fikirden insanlar da katılmalıdır.
Bize gelince, bu konuda önderimiz Rasûlullah (s.a.s) Efendimiz ümmetini kılık kıyafet de dahil olmak üzere kendi hususiyetlerini korumaya davet etmiş, giyim kuşam ve dış görünüşleri itibariyle müşriklere, kafirlere benzemekten şiddetle alıkoymuş, bu konuda onları hadisleriyle çok uyarmıştır.
Evet, şimdi yıllarca verilen çok çetin ve acı mücadelelerden sonra kamusal alanda başörtüsü serbest oldu. Bu açıdan mücadele verenler kadar sebep olanlara da dualar ediyoruz. Artık kadınlarımız üniversitelere ve kamusal alanlara başörtüleri ile girebiliyor, işlerini yapabiliyorlar. Bunun bir din ve vicdan özgürlüğü olarak insan haklarından olduğu herkesçe kabul ediliyor.
Şimdi soruyoruz; sakalın önündeki yasak da otomatikman kalkmış oldu böylece, öyle değil mi?
“Ne alaka?” diye sormazlar inşallah. Biz yine de beyan edelim; alaka şu:
- Başörtüsü dinin emri olduğu için, dinin emrini yaşamak da insan haklarından olduğu için yasak kalktı ve artık isteyenlere tesettür/başörtüsü serbest bırakıldı, öyle değil mi?
- Evet.
- Aynı şekilde sakal bırakmak, bırakınca da bir daha kesmemek de dinin bir emridir. Öyleyse onun da serbest bırakılması kıyas yoluyla aklın mantığın ve sonuçta hukukun bir gereğidir.
- Tamam ama sakal bırakmak dinin bir emri midir? Emri olduğunu ispat ederseniz, elbette buna kimse karşı çıkamaz. O zaman ona karşı çıkmak din ve vicdan hürriyetine karşı çıkmaktır ki insan haklarına ve çağdaş hukuk anlayışına aykırı olur.
- Evet, sakal dinin bir emridir. Bu sakal bırakma ve bırakınca da bir daha kesmeme emri Kur’an-ı Kerîm, sünnet-i seniyye ve icma-i ümmet delilleriyle sabittir.
Biz de bu konuyu anlatan bir kitap yazdık ve bu mevzuyu bir kere daha ortaya koyduk. Bastırmak, yayınlamak isteyenler buyursunlar, buradan duyurulur.
Sonuç şu: Madem başörtüsü dinin bir emri olduğu için serbesttir, öyleyse sakal da aynen öyle, dinin bir emri olduğu için serbest olmalıdır. Artık bundan sonra mesele Müslüman erkeklerin sakal bırakma cesaretine kalmıştır.
İnşallah kadın kardeşlerimizden ders ve ibret alırlar da onların mücadelesinin izinden gider, gölgesinden faydalanırlar.