Bre Doğan!
Bizim târihimiz öyle kahramanlıklar ile dolu ki bunları bir hatırlasak, bir aslımıza dönsek neler olacak neler.
Lisede iken bir arkadaşımla hangi târihî dönemde yaşamak istediğimizi konuşuyorduk. Ben Fâtih döneminde yaşamak isterdim. İstanbul’un fethini görmek isterdim.” dedim. Arkadaşım ise “Avrupa’daki şövalyeler zamanında yaşamak isterdim dedi.” Çok şaşırmıştım. Haçlı seferlerinde İslâm dünyasına, Anadolu’ya zarar veren Müslüman Türk düşmanı, zâlim, daha yıkanmayı bilmeyen şövalyelere hayran olmak, ecdâdımızın can düşmanını sevmek çok garip bir durumdu.
Gerçi, târih kitaplarında ecdâdını utanılacak, zâlim, geri kafalı, sapık olarak tanıyan bir gencin, karşı tarafa hayran olması şaşılacak bir şey değil. Üstelik biz, târihimizle ilgili doğru dürüst bir film yapamazken onlar şövalyelerini göklere çıkaran filmler yapıyor. “Fetih 1453” filmini seyrettiğim sinema salonundaki gençlerin hâlini hatırlıyorum. Çok heyecanlıydılar. Görmek istedikleri kahramanları görmüşlerdi beyaz perdede. Ne yazık ki o sırada, ekranlarda, yatak odasından çıkmayan bir Kânûnî anlatılıyordu.
Elin oğlu, yaşayıp yaşamadığı belli olmayan, hatta İskoç kahramanı William Wallace’dan çalıntı olan Robin Hood üzerine, defâlarca film yaptı. Biz hâlâ, yerimizde sayıyoruz.
Bugün, Niğbolu Muhârebesi’nin 618. yıldönümü. Yıldırım Bayezid Han’dan bahsetmek istiyorum. Avrupalıların târihinde, Yıldırım gibi kahraman bir kral olsa onu anlatmak için kaç film yaparlardı kimbilir?
1396 Eylül’ünde, Haçlı ordusu, Niğbolu Kalesi önlerine geldiğinde, Yıldırım Bayezid İstanbul’u kuşatmaktaydı. Haberi alır almaz Niğbolu’ya yetişti. Kale kumandanı Doğan Beydi. Doğan Bey gecenin karanlığında haçlı ordusuna bakarken , surların dibinden bir ses duydu.
-Bre Doğan! Bre Doğan! Hâlin nicedir?
Evet Sultan, gece karanlığında haçlıların arasından geçerek surların dibine kadar gitti ve kaledekilere “Dayanın geldim.” dedi. Doğan Bey heyecan içinde, iyi olduklarını söyledi. Yıldırım aynı hızla geldiği yoldan ordusunun yanına döndü. Ertesi gün, haçlı ordusu büyük bir hezimete uğradı. Fransız şövalyelerinin başı Korkusuz Jean bile Yıldırım’ın kahramanlığına hayran oldu.
Eller bize hayran, biz ellere...
KIR TAVUKLARI İLE DOLAŞANLAR UÇAMAZ
Her anlattığımda aynı heyecan ile titrediğim bu hâdiseyi hatırlattıktan sonra, bir Kızılderili hikâyesi ile devâm edelim.
Bir kartal yumurtası, kır tavuğu yumurtalarının arasına düşmüş. Bir zaman sonra, yumurtalar çatlayıp yavrular çıkmış. Kartal yavrusu diğer yavrularla birlikte anne tavuğun peşinde dolaşırken hep yukarılara bakıyormuş. Bir süre sonra, kanat çırparak uçmaya kalkışmış. Anne tavuk onun bu hâlini görünce “Ne yapıyorsun? Aptallık etme sen uçamazsın.” diye azarlamış. Kartal yavrusu anne tavuğu dinlemiş ve kanat çırpmayı bırakmış. Kır tavukları arasında yaşayıp gitmiş. Hikâyenin ana fikri, “kır tavuklarıyla dolaşanlar uçamaz.”
Hâlimiz, bu kartal yavrusuna o kadar benziyor ki. Nicedir, ne zaman kanat çırpmaya kalkışsak birileri “Şşşşt ne yapıyorsun? Sen uçamazsın.” diyor. Elin oğlunun bunu demesi normal. Normal olmayan bizim hâlimiz. Sebebi, ister hâinlik ister aşağılık kompleksi isterse farkında olmadan kabulleniş olsun uçamayacağımıza inananlar var.
Bu milletin tepesine çöreklenenler neredeyse bir asırdır “Sen uçamazsın. Öküzsün. Öküzler uçamaz.” diyerek bir kısmımızı uçamayacağımıza inandırdı. Aynı zihniyet, şimdi, olimpiyatlara ev sahipliğini kaybettiğimizde zil takıp oynuyor. Milli maç kaybettiğimizde seviniyor. Uzaya uydu gönderiyoruz canı sıkılıyor. Marmaray’a tepesi atıyor.
49 rehinenin kurtarılmasına “Biz kimiz ki rehine kurtarıyoruz.” yaklaşımında olanlara sözü getirmek istiyorum. Kendi hükûmetimizin, kendi istihbârâtımızın böyle bir başarıya imzâ atmış olmasını hazmedemiyenler değil maksadım. Onlar zâten hâin. Onlar kartal yavrusu uçarsa tutamayacaklarını biliyorlar. Onun derdindeler.
Rehinelerin kurtarılması operasyonunu, bizim kahramanlık hânemize konduramayan, inanamayan kendi insanımıza canım sıkılıyor. James Bond yapsa olur, Rambo yapsa olur, CIA yapsa olur, ama MİT yapamaz, beceremez.
Yok arkadaş, ya kır tavukları ile dolaşmayı bırakacağız ya da kır tavukları ile dolaşmayı bırakacağız. Yaradılışımızda, genlerimizde uçmak var. Eninde sonunda uçacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.