Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Büyüyünce ben de Ergenekon zanlısı olacağım!

Büyüyünce ben de Ergenekon zanlısı olacağım!

Her zaman söylüyorum, yine söyleyeceğim... Hiç kimse, benim “vatan ve millet sevgim”den şüphe edemez... Ne kadar “vatansever” olduğumu da, hiç kimse test edemez... Her kim ki, “vatansever” olduğunu söylemektedir, ben de en az onun kadar ve hatta ondan daha fazla “vatansever”im... Biliyorsunuz, askerliğimi “asteğmen” olarak, “Rus sınırı”nda yaptım... Dahası, yine Rus sınırındaki iki karakolda “Karakol Komutanlığı” görevinde bulundum... Zaman zaman iki ülke arasındaki “resmî ilişki”lerde görev aldım... O zamanlar; hiç kimse “irticacı” demedi bana!.. O zamanlar, hiç kimse bana; Türkiye’den Rusya’ya, Rusya’dan Türkiye’ye verilen “ağzı mühürlü mektup”ları alıp veremeyeceğimi söylemedi... Kısacası, “sakıncalı” değildim... Tam aksine, “güven duyulan biri”ydim...

Ama, yıllar sonra bugün, “irticacı” olarak yaftalanıyor ve dolayısıyla TSK’nın “akredite” ilân ettiği gazeteciler arasına giremiyorum!..

Hemen söyleyeyim:

Böyle bir derdim, böyle bir kompleksim, “akredite” olmak gibi bir beklentim ve çabam yok... Çünkü ben, kendimi biliyorum... Dolayısıyla; TSK’nın veya bir başkasının beni nasıl gördüğünün hiçbir önemi yok!..

Benim itirazım, benim isyanım;

TSK’nın uyguladığı “çifte standart”a!..

Evet, “lânetlenen gazeteci”ler “akredite” ilân edilip “baştacı” yapılırken, benim gibi “vatan ve millet sevgisi tartışılmaz” kişilerin “sakıncalı” görülmesine isyan ediyorum!..

Üstelik de, “akredite” ilân edilen kişiler “Ergenekon Terör Örgütü” gibi illegal bir örgütün “sanığı” olunca, isyanım daha da katmerleniyor!..

LAİKLİK VE İRTİCA... HEP AYNI NAKARAT!

Efendim, olayı biliyorsunuz... Önceki gün, “TSK’da İlker Başbuğ dönemi” başladı... Yani; Org. Yaşar Büyükanıt, görevini Org. İlker Başbuğ’a devretti.

Bu “devir-teslim” töreni esnasında, her iki komutan da; içinde bol bol “irtica, bölücülük, laiklik” geçen birer konuşma yapmış!..

Meselâ, İlker Başbuğ demiş ki;

¥ “Bugün, toplumun bir kesimi yeni bir kültürel kimliğin, yaşam tarzının oluşumunda dini düşüncelere büyük bir ağırlık verildiğini düşünmekte ve gelişmelerden büyük bir endişe duymaktadır. Bu endişe ciddiye alınmalıdır.”

¥ “Giderek güçlenen bazı cemaatler, ekonomiyi yönlendirmeye, sosyopolitik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar.”

İşte bu konuşmaların yapıldığı, yani “irtica”dan yakınıldığı “devir-teslim töreni”ne Cumhuriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay da katılmış!.. Org. Yaşar Büyükanıt ile “gayet samimi şekilde tokalaşırken” fotoğrafları var!..

HEM LANETLİ, HEM AKREDİTE!

Mustafa Balbay, “normal bir gazeteci” olsa, diyeceğim hiçbir şey yok!..

Ama Balbay; hem “asker tarafından lânetlenen” bir gazeteci, hem de “Ergenekon Terör Örgütü sanığı” olan bir gazeteci!..

Önce, “lânetleme” olayına gelelim:

Cumhuriyet, bundan 6 yıl öncesinin Mayıs ayında, bir haber yapmıştı... Mustafa Balbay imzalı 23 Mayıs 2003 tarihli o haberde de; 9 sütuna, “Genç subaylar rahatsız” başlığı atılmıştı!..

Güya, genç subaylar, “AK Parti Hükümeti’nden rahatsız”dı!..

Buyrun, o güne dönelim... Evet; dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün “basınla sohbet toplantısı” yaptığı, 26 Mayıs 2003 tarihine!.. “1 saat 20 dakika” süren o toplantıda, sayın Özkök, Cumhuriyet’teki “Genç subaylar rahatsız” başlığı ile ilgili olarak, özetle şunları söylemişti:

“Bu haber, asılsız ve maksatlı bir haberdir... Bu haberlere kaynaklık edenleri lânetliyorum!.. Bu haberi hayretle ve üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Bu haber; TSK’yı ve beni üzmüş, kırmıştır. Devletin iki yetkilisi arasında cereyan eden bir görüşmeyi teyit etmeden yayınlamak, manşet atmak, bu yazar arkadaşımıza yakışmamıştır. Bu tür haberleri yapanların vatan ve millet sevgisinden şüphe ediyorum. Son çıkan tablo budur. Sayın yazardan beklentim, kendi haber kaynağını yeniden değerlendirmeli ve ona bir not vermelidir.”

Evet, sayın Özkök böylesine “öfkeli, şaşkın, kızgın, kırgın ve üzgün”dü!..

Üstelik; bu tür haberlere “kaynaklık” edenleri de “lânetliyor”du!.. Bu tür “haber yapanlar”ın “vatan ve millet sevgisinden şüphe ettiğini” açıkça söylüyordu!..

Gelin, görün ki;

“O haberi yapan” Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay o toplantıda, “Org. Hilmi Özkök’ün sol tarafında oturuyor”du!..

Evet, tam bir “Bu ne perhiz, bu ne turşu” dedirtecek bir tablo!..

Öyle garip bir durumdu ki;

“Vatan ve millet sevgisinden şüphe edilen” kişi, adeta “Org. Özkök’ün sol kolu” gibi bir pozisyona sahipti!..

Üstelik de, “Genelkurmay’dan akredite gazeteci” olarak; her askerî toplantıda ve her plâtformda “baştacı” ediliyordu!..

Doğrusunu söylemek gerekirse;

“Kınayan” ve “kınanan” kişilerin “yan yana” oturduğu bu toplantı; o zaman da garibimize gitmiş, ancak; “Belki, bu da farklı bir uyarma şeklidir” diye düşünerek, üzerinde pek durmamıştık!..

Gelin görün ki;

Aynı Mustafa Balbay, aradan yıllar geçip de 1 Temmuz 2008’de “Ergenekon Terör Örgütü’nün üyesi” olmak ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silâhlı isyanı kışkırtmak” suçlamasıyla gözaltına alınıp, “tutuksuz yargılanmak” üzere serbest bırakıldıktan sonra da “o fotoğraf” değişmedi.

İşte, Balbay yine akredite, yine Genelkurmay’da ve yine baştacı!..

“Rus sınırında askerlik” yapanlar ise “tu kaka” iyi mi?..

TERÖR LİDERİNİN İLANI CUMHURİYET’TE

Mustafa Balbay’ın gazetesi Cumhuriyet için de aynı şey geçerli!..

O da akredite, o da baştacı!..

Hem de; “teröristin taziye ilânı”nı yayınladığı hâlde!.. Hem de; Cumhuriyet’in sahibi İlhan Selçuk da, “Ergenekon Terör Örgütü’nün kurucusu ve yöneticisi” olmakla suçlanırken!..

Dursun Karataş; zaman zaman “kiralık tetikçilik” yapıp adam öldüren, DHKP-C adlı “eli kanlı terör örgütü”nün lideridir!..

İşte bu Dursun Karataş’ın ölüm ilânı; bir tek, evet bir tek 21 Ağustos günkü Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı!..

Hem de, “Genelkurmay’dan akredite” Cumhuriyet gazetesinde!..

Biraz önce dedim ya; Genelkurmay’ın “akredite kriterleri”ni tartışmıyorum... Çünkü ben, “kendimden eminim” ve “vatanseverliğim”den hiç kuşkum yok!..

Amacım; bu vesileyle bir “zihniyet”i, bir “kafa yapısı”nı gözler önüne sermek!..

Ve tabiî, şu soruyu sormak:

“Cumhuriyet gazetesi Genelkurmay’dan akredite olduğuna... Genelkurmay’dan akredite Cumhuriyet gazetesi, teröristbaşı Dursun Karataş’ın vefat ilanını yayınladığına göre; sormak istiyorum: Yoksa, teröristbaşı Dursun Karataş da mı akredite?!?..

Ya da; Cumhuriyet, hâlâ niye akredite?!?”

Bunları ısrarla soruyorum, çünkü “eli kanlı terör örgütü DHKP-C”nin lideri Dursun Karataş, aynı zamanda birçok “general” ve “amiral”in ölümünden sorumludur!..

BU NE PERHİZ, BU NE TURŞU!

Hâl bu iken; yani Cumhuriyet gazetesi “teröristbaşının ilânı”nı yayınlarken, bir Genelkurmay Başkanı’nın kalkıp da;

- “Bazı kesimler etnik kimliklerinin anayasal güvenceye kavuşturulmasını sık sık ve açıkça dile getirmektedirler. Bu görüş ulus devlet yapısını hedef almaktadır.”

- “Kimse Türkiye’den belirli bir etnik gruba kültürel alanın dışında, siyasal alanda grupsal düzenlemeler yapmasını ‘demokratik istekler’ aldatmacasıyla gizleyerek isteyemez ve bekleyemez.”

Diyerek, “terör” ve “bölücülük”ten yakınması, ne kadar “inandırıcı”dır?..

Hele de o terör, “25 yıldır Türkiye’nin başına belâ” ise!..

Hele de; böyle konuşan bir komutan, “teröristbaşının ilânı”nı yayınlayan gazeteyi “baştacı” ediyorsa!..

Söyleyin; “Bu ne perhiz, bu ne turşu”dur?..

Hangi tavır “tutarlı”dır?.. “Terörle mücadele” konusundaki sözler mi, “terörist ilânı”nı yayınlayan bir gazeteyi “akredite” ilân edip, onun bir yazarını “baştacı” etmek mi?..

BİZİ DIŞLAMALARI GAYET NORMAL!

Uzun lâfın kısası;

Kimin akredite olduğu, kimin dışlandığı konusu; aslında beni hiç ilgilendirmiyor!..

“Askerlikten yırtmak” için “çürük” raporu alanların “Yargıtay Savcısı” olduğu bir Türkiye’de!.. “TSK’yı yıpratmak” amacıyla haber yaptıkları için “lânetlenen” ve dahası “vatan ve millet sevgisinden şüphe edilen” gazetecilerin “akredite” olduğu bir Türkiye’de, benim gibilerin dışlanması gayet normaldir!..

Ama, işte size söz:

Biraz daha büyüyünce, ben de “Ergenekon Terör Örgütü zanlısı” olacağım... Belki de, “DHKP-C’ye veya PKK’ya lider” olurum!..

Evet, olurum ve “akredite” ilan edilip Genelkurmay’da “saygın kişi” muamelesi görürüm!..

Çünkü, bu ülkede;

“Vatansever”leri hiç kimse iplemiyor!..

==============

Tek çare, yeniden muayene!

Emekli Tabip Albay Prof.Dr. Ahmet Alper; benim "uzman"lığına büyük değer verdiğim ender hocalardan birisidir... Bizim Serdar Arseven, Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na verilen "çürük" raporunu konuşmuş kendisiyle.... Acaba, çürük raporu, ne kadar sağlam?..

Sayın Alper, "tıbbî izah"lar yapıp, uzun uzun anlatmış mevzuyu... Kısaca demiş ki; "Ben olsam, böyle bir raporu vermeden önce, birkaç tetkik yapardım!"

Ayrıntılarını haber sayfalarımızda okuyacaksınız. Ancak, benim anladığım kadarıyla; evet, ortada bir "çürük" var!.. Ama "çürük raporu" mu çürük, yoksa Eminağaoğlu mu çürük, onu pek çıkartamadım...

Zira; böyle bir "hastalık"tan muzdarip olarak "çürük" raporu alan bir kişinin; değil çalışması, "o günlerde okuması bile" mümkün değil!.. Yani bu hastalık, sadece "askerliğe" değil; "okumaya" da engel!..

Ama Eminağaoğlu hem okumuş, hem de savcı olarak çalışıyor!.. Bence, yeniden "muayene" edilmeli ve kesin rapor verilmelidir!..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi