Sizce Utanmışlar mıdır?
Utanmak hakkında Mehmet Akif Merhum ne güzel demişti:
“Göster Allah’ım bu millet kurtulur tek mucize,
Bir utanmak hissi ver gaib hazinenden bize…”
Utanmak gerçi her yaratılmış fıtratta vardır. İyiama,kimileri o fıtratla kavgalı ise ve utanmazlığı seçmişse, elden ne gelir?
Mesela rüzgar bir bayanın eteğini az havaya kaldırsa, o bayan utanır ve derhal eliyle havalanan eteğini indirir, mahrem yerlerini örterek kimseye göstermek istemez. Birileri görmüşse, bundan mahcup olur.
Bu bir fıtrattır. İradesiz ve şuursuz çalışan o muazzam güzellik, o üstün terbiye demek olan fıtrat. Allah o üstün davranış kodunu her insanın mayasına katmıştır.
İnsan o fıtratı izlese, doğasını dinlese yani, kalbine bir sorsa düşüncelerini, eylemlerini, çoğu yanlışlardan kurtarır kendini. İnsan inkarla ve günahla mayasını bozmasa, fıtratın çizgisinden çıkmasa, her sözü ve işi, iyi ve yararlı olur.
Kendini dinlemek, kalbine danışmak, fıtratı izlemek insanın edineceği en büyük eğitim ve terbiyedir aslında. Aksi bir tutum ve davranış da en büyük bir ayıp ve kayıp olur kuşkusuz.
Mesela rüzgarın kaldırdığı eteğini aniden indiren fıtratın emrindeki o kadın, kendi arzu ve iradesiyle, düşünerek ve karar vererek eteğini mini yapsa veya plajlarda olduğu gibi tamamen kaldırsa, utanmayacaktır. Biz ona istediğimiz kadar “utan” diyelim, aldırmayacaktır. Çünkü ayıbı şuurla seçmiştir, yanlışı bilinçli tercih etmiştir.
İşi bu duruma getirerek fıtrattan çıkmış, dolayısıyla zıvanadan çıkmışlara maalesef çok bir şey yapamazsınız. Elinizden bir şey gelmez ne yazık ki. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)in “Utanmazsan, dilediğini yap” sözü bu gerçeği hatırlatır herhalde.
Şimdi gazetelerde, sitelerde şöyle bir haber okuyoruz:
“Belçika'da 7 Haziran'daki seçimlerde bölgesel parlamentoya seçilen 26 yaşındaki Mahinur Özdemir, sorunsuz bir şekilde yemin ederek görevine başladı. Özdemir, basının bu konuda inanılmaz desteğine de vurgu yaptı.” (https://www.habervaktim.com/haber/77072/basortulu_vekile_en_buyuk_destek_basindan.html)
Şimdi haliyle 1999'da FP listesinden milletvekili seçilen Merve Kavakçı Hanımefendi akla geliyor değil mi?
Ve “Arap Müslümanlığını” reddederek “Türk Müslümanlığını” kabul eden Bülent Ecevit.Hangi Müslümanlığı kabul ettiklerini bilmediğimiz adamlarıyla beraber toplu halde “dışarı , dışarı, dışarı” diye bağırıyorlar.
Cebinden çıkardığı –kim yazmışsa ben bilmiyorum- bir yazıyı bağıra bağıra okuyor “Türk Müslümanı”. “Bu kadına haddini bildirin. Burası devlete meydan okuyacak yer değil” diyor.
Misafir salonunda bazı haki renkli elbiseliler de izliyor dikkatle.Meclis başkanı şaşkın, bazı milletvekilleri şaşkın…
Ve sahipsiz Merve Hanım çekip gidiyor sanırım o sırada üstüne göklerden lanet yağan yerden…Duvarında yazılanın tersine olarak millet iradesinin ayaklar altına alınıp çiğnendiği yerden…Bir macera da böylece kimine göre zaferle, kimine göre hezimetle bitiyor.
Ecevit öldü. Sanırım “dışarı” diyenlerden bazıları da öldü. Hiç şüphesiz diğerleri de ölecek. Bizler de öleceğiz.
O zaman medya bir sınav verdi ve sınıfta kaldı. Aydınlar da öyle, solcular da, sağcılar da öyle. Partiler, yargı, asker, üniversite vs. de öyle.
Burası bir “İslam Ülkesi” ve böyle şeyler yaşandı.
Belçika bir “gavur” ülkesi. Orda da öyle şeyler yaşandı.
Kimileri bu “gavurlu - Müslümanlı” ifadelere kızacak. Açığa çıkmaktan korkuyorlar. Ne yapalım, kabahat kendilerinde, din ile savaşmasalardı bunlara gerek kalmayacaktı…
Orada laiklik yok mu?Orada “din ve vicdan özgürlüğü” yok mu?
Anlaşılan var!
Peki ya burada?
Dün bu soruya “Anlaşılan yok!” diye cevap veriyorduk.
Orada medya, aydınlar, solcular başını örten bayan milletvekilinin yanında olmuş ve destek vermişler.Ya burada?
Dün bu soruya “Hak getire” diye cevap veriyorduk.Bu sistem de sözde laik ve batıcı idi. Orada yaşayan sistem de laik ve batının ta kendisi. Peki bizdeki bu İslam düşmanlığı neyin nesiydi?
Şimdi hükümet kamuda ve ortaöğretimde başörtüsünün serbest bıraktı. Çok sevindik. Mutluyuz. Teşekkür ederiz.
Fakat hala CHP ve kimi solcular, hem de “başartüsü İslam’ın emri değil” diyerek Danıştayaitirazlarınıı sundular. Feryad-ü figan ediyorlar. Ama nafile. İşlem tamam çok şükür.Darısı, İslam’ın her emriyle beraber ebediyyen kalıcı olmasına inşallah.
Şimdi bunlara “utanmıyor musunuz?” diye sormak gerekir mi?
Bence gerekmez. Çünkü utanma fıtratını bozmamışlarda, tabiatlarını dikkate alarak değer verenlerde olur. Rüzgarda havalanan eteğini indiren bayan gibi mesela. Plajda ya da çıplaklar kampında olanlarda değil haya olmaz. Çünkü onlar o tür işlerini “hayat tarzı”, pardon “yaşam biçimi” yapmışlardır.
Hırsız, çaldığından utanır mı? Aksine başarı diyerek iftihar eder. CHP ise utanmak şöyle dursun, başörtüsü serbestliği için Danıştaya itirazını sundu bile. Utanmak nerde?
Ne dersiniz? Fethullah Gülen’in en yakınlarında olup da “CHP değişti ey dindarlar, bu seçimde ona oy verebilirsiniz” diyen Ali Ünal ve benzeri,kin ve nefretleri kendilerinde akıl, muhakeme ve ilim bırakmamış dindar yazarlar, işte CHP’nin değişmediği meydana çıkınca,sizce utanmışlar mıdır?
Bu arada bana bir konuda göz kırpanları tebessümle karşılayarak, “aramızda kalsın” diyorum.