Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Başörtüsü; Pirsing vs.

Başörtüsü; Pirsing vs.

Geçen sene, bir belediye otobüsünde, üç liseli genç kız dikkatimi çekti. Ayakta sohbet ediyorlardı. Birisi, otobüs soğuk olmadığı halde montunun kapşonunu başına geçirmişti. Biraz dikkat edince, genç kızın başörtülü olduğunu fatkettim. Başörtü üzerine kapşon daha da garibime gitti. Otobüs Ankara’nın iyice bir Anadolu Lisesi’nin önündeki durağa yaklaşırken genç kız, yavaşça başörtüsünü çıkardı. Durakta inmeden önce kapşonunu indirdi ve okula doğru gitti. Muhtemelen başörtülü olduğu anlaşılmasın diye böyle yapıyordu.

Eğer bu çocuk zorla başını örtüyor olsa evden çıktıktan sonra açar; âilesinin haberi bile olmaz. Belli ki bile isteye örtünüyor. Ancak, kıyâfetinden dolayı okulunda rahat olmadığı ve belki de komplekse kapıldığı  ihtimal dâhilinde. Kendisini olduğu gibi kabûl eden iki arkadaşı olduğu da kesin.

Şimdi, başörtü yasağı kalktığına göre bu çocuk , okuluna nasıl gidecek? Başörtülü mü yoksa başını açarak mı? Kıyâfet tercihini gizleme ihtiyâcı duyuran sebepler her ne ise birden bire ortadan kalkmaycağı kesin. Yâni, öğretmenleri ve arkadaşları içinde başörtü karşıtı  olanlar, yasak kalktı diye bando mızıka ile karşılamayacak. Bu çocuk ya aynı şekilde devâm edecek  ya da psikolojik tâzici göze alarak başörtülü okuyacak. Eğer hüsn-i kabûl görürse mesele yok. Reddedilirse, otobüste yanında olan iki arkadaşı ne yapacak? Destek mi olacak yoksa arkadaşlıkları bitecek mi?

Bu tip okullarda, yâni başörtülü öğrencisi az olan okullarda yaşanacak sıkıntılar bana, Amerika’da zencilerin beyazların okuluna alınmaya başlamasını hatırlatıyor. 1957 senesinde, sâdece beyazların gittiği Harry Harding Lisesi’ne kabûl edilen ilk siyah öğrenci Dorothy Counts, tâcizlere dört gün dayanabildi. Arkadaş olduğu iki beyaz öğrenci ise baskılara dayanamayarak arkadaşlığı kesti.  Eğitimini başka bir lisede bitirdi. Yıllar sonra, 2008’de,  o günlerde  kendisine yapılanlar için özür dilendi.

Belki bu örnek marjinal oldu ama, Türkiye’de, başörtü ile gidilemeyecek okullar olduğunu hepimiz biliyoruz. Yasağın kalkmasının bu okullardaki eğitimci, öğrenci ve velilerin bakış açısını bir çırpıda değiştirmesi imkânsız. Biraz zaman ister. Bu zaman esnâsında okulda ve sınıfta tek veya azınlık kalan başörtülü öğrenciler çok ciddi sıkıntılar yaşayacaklar. Bu konuda okul idârecilerinin yaklaşımları ya meseleyi çözecek ya da çıkmaza sürükleyecek.

Önceki yazımda, “Unutulmaz Titanlar” filminden bahsedeceğimi yazmıştım. 1971’de Virginia Eyâleti’nde  bir kasabada, zenci ve beyazların liseleri birleştirilir. Okulun futbol takımı da karma olur. Ancak, yöre halkının ırkçı yaklaşımları okul takımına da yansır. Takımın koçu zenci, onun yardımcısı ise beyazdır. Her iki koç da ırk ayrımı yapmadan, gençlerin bir takım olmasını sağlarlar. Onların yaklaşımı gençleri etkiler ve değiştirir. Birlikte yaşamayı ve birlikte kazanmayı öğrenirler. Hatta bazıları, anne babalarının bile fikirlerini değiştirir.

Size bir gençlik lideri kampında şâhit olduğum bir hâdiseyi anlatayım. Kampa bir grup başörtülü üniversite öğrencisi geldi. Önce, çok çekingendiler. Mürâcaat ederken çok tereddüt etmişler. Kampa geldiklerinde ne başörtüleri ne de başka bir istekleri sorun oldu. Sâdece kızlardan müteşekkil bir grup olmak istediler. Bazı çalışmalar, erkeklerle yapamayacaakları türdendi. Bütün faaliyetleri eksiksiz yapmaları şartıyla kabûl edildi ve başlarına bayan lider verildi.

Bütün bunlar hiç sorun çıkmadan ilerleyince içlerinden ODTÜ öğrencisi olan Şeyma’nın ağlayarak şükür mamazı kıldığını duydum. “Allahım, ben ilk defa  devlet kapısında horlanmadım. “ diye şükretmiş.

Kampta, her inanç ve siyâsî görüşte gençler vardı. Birbirleriyle en ufak bir sorun yaşamadılar. Bunun sebebinin, kamp yöneticilerinin hepsine eşit mesâfede yaklaşması olduğunu farkettim.

Başörtüya taraf olan  veya olmayan bütün idâreci ve öğretmenlerin, öğrencilerin eğitim alma hürriyetine saygılı olması işin en mühim tarafı. Meseleye, siyâsî düşüncelerinden arınarak âdil ve eşit yaklaşırlarsa öğrenciler üzerinde çok müsbet tesirlerini görecekleri muhakkak. Zirâ, çocuklar ve gençler arasındaki anlaşmazlıkların kaynağı genellikle büyüklerdir. Başörtüye karşı olan bir âilenin çocuğunun da karşı olması çok doğal. Ancak, bu çocuk, âilesinin bağnazlığını okul hayâtında aşabilir. Bugüne kadar bu mesele üniversite sıralarına kaldığı için geç kalınmış ve gençler keskin çizgilerle safını seçmiş oluyordu. Şimdi orta öğretimde başörtüsünün serbest olması, gençlerin kafasındaki peşin hükümlerin yıkılması için  büyük bir fırsat. Her iki taraf için de...

Peki ne yapmak gerekiyor? Hiçbir şey.. Evet hiçbir şey... Okul eskiden nasılsa öyle olmalı. Başörtülü öğrenciler ne takdir edilmeli ne de tekdir.  Oldum olası, başörtüsünden dolayı aşağılanmak kadar üstün tutulmaya da karşı olmuşumdur. Bir metre bez , niye bir insanın kaabiliyetlerinin , beyninin önüne geçsin ki.. Kendimi en iyi hissettiğim zamanlar, başımda bir örtü olduğunu hissetmeyeceğim kadar birey olduğumu hissettiğim zamanlardır. Zira bugün size başörtülü olduğunuz  için iltifat eden dindar birisi, yarın, koltuk kaygısı  veya başka bir sebeple sizi hakir görebiliyor.

Bu konu ile ilgili ilginç bir örnek vermek istiyorum. Bir üniversite hocasından, imam-hatip mezunu öğrencilerine, dâima artı beş puan verdiğini duymuştum. Onların bu memlekette üvey evlat muâmelesi gördüğünü, onore edilmeleri gerektiğini söylemişti. Birşey demedim ama, bana göre çok büyük bir hata. Sabahlara kadar ders çalışan iki öğrenci düşünün. Biri imam-hatipli diğeri düz lise mezunu. İkisi de geçer notun beş puan aşağısında olsun. Biri, imam-hatipli olduğu için sınıfı geçsin, diğeri kalsın. Geç kalınmış adâleti telâfi etmeye çalışmak da bâzen adâletsizliğe sebep olur.

Eğer böyle şeylere kapı aralanırsa, ucunun nerelere gittiğini yakın zamanda çok acı bir şekilde tecrübe ettik. ÖSS  ve KPSS sorularının,  imtihândan önce elden ele dolaşmasını kastediyorum.

İdârecilerin başörtü meselesine gösterecekleri âdil ve eşit yaklaşımı dövme, pirsinge ve küpeye de göstermesi taraftarıyım. Şimdi, birisi inanç meselesi diğeri keyif meselesi diyenleriniz olacak, biliyorum. Olabilir. Ama burada mühim olan ergen yaşta bir çocuğun ister inanç için ister keyif için olsun kendisini nasıl iyi hissetttiği önemli. (Başörtüye nispet olsun diye bu tip şeyler yapmaya kalkan çocuklar ve destek veren eğitimciler konumuz dışı)

Eğer bir genç, kendisini dövme ile  ifâde ediyorsa yasakla bu çocuğun üstüne gitmek doğru değil. Ters teper. Ben mi geniş düşünüyorum diye başörtülü bir öğretmen arkadaşıma sordum. Aynı cevâbı verdi. “Hiçbirinden rahatsız değilim. Küpe takan öğrencim var. Mühim olan iyi çocuk olmaları. Zâten, birkaç sene sonra, yalvarsan yapmazlar. Gelip geçici hevesler bunlar.” dedi.

Başörtülü bir öğretmen küpe takan, dövme yapan öğrencisinden, başörtü karşıtı bir öğretmen de başörtülü öğrencisinden yıllar sonra özür dilemek zorunda kalmadığında  hepimiz kazanacağız.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi