Asıl Kim Neye Göre Dost ve Düşman? 2
İslam coğrafyası Batının fiili işgalinden sonra büyük bir kültürel işgal de yaşadı. Sonra fiili işgal düşman askerinin gitmiş olmasıyla bitmiş gibi göründe de, aslında kültürel olarak devam etmektedir. Bu ise kafa karışıklığına, o da davranış bozukluğuna sebep olmaktadır. Bu bozukluk sebebiyle içinde yaşadığımız sorunları doğru anlayamıyor ve haliyle de doğru çözümler üretemiyoruz.
Bizim son zamanlarda yaşadığımız bütün felaketlerin altında yatan sebep, acı da olsa işte bu gerçektir. Biz kendi coğrafyamızda yaşayan insanlar olarak “kendimiz” oluncaya kadar bu acı felaketlerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Dost düşman sevgi ve yerdi kelimeleri İslam inancında son derece önemlidir. Her müslüman bu iki kavramı ve bu kavramların bizden neler istediğini ve buna bağlı olarak bizlere ne gibi bir sorumluluklar yüklediğini çok iyi bilmelidir.
Değilse kimlerin sevilip kimlerin sevilmeyeceğini, kimlerin desteklenip kimlerin desteklenmeyeceğini ve kimlere velayet verilip kimlere velayet verilmeyeceğini hep birbirine karıştırmış olurlar. O yüzden bu kavramları ve içerdiği anlamı öğrenmek Müslüman olan her insanın önemli bir vazifesidir.
Sevgi kavramı Kur’an’da “hubb”, “vüdd” ve daha çok da “vela” olarak geçer. Bu kelimesi lügatte; sevmek, dostluk göstermek, yardım etmek, iki şey arasında tercihte bulunmak, azalarla destek vermek, müttefik olmak ve arkadaşlık yapmak manalarına gelmektedir. Buna “Muvalat” da denir. “Mevla”, “veli” ve “evliya” gibi kelimeler hep aynı kökten türemiştir.
Sevginin zıddı sevmemek, uzak durmak, terketmektir. Bu da bizim ıstılahımızda daha çok “bera” kelimesi ile ifade edilir. “Bera” lügatte; beri olmak, uzaklaşmak, mesafeli durmak gibi manalara gelmektedir. “Vela” kelimesinin tam zıddıdır. Yani sevmemek, dostluk göstermemek, yardım etmemek, azalarla destek vermemek, müttefik olmamak ve arkadaşlık yapmamak gibi anlamları ihtiva eder.
Dost ve düşman anlayışı, “La ilahe illallah” tevhid kelimesinin manasının ta kendisidir. Ya da tevhidin insana yansımasıdır. Verdiği perspektiftir, bakış açısıdır.
Şer'i ıstılaha göre “vela” ve “berâ”nın anlamı; Allah için sevmek, Allah için buğz etmektir. Kur’an-ı Kerîm “Mü’minler kardeştir” diyor. Irkı, dili, rengi, yeri ne olursa olsun, inanalar kardeştir. Buna göre her müslümanı sevip yardım etmek, onların yaşadığı İslam memleketini sevmek ve savunmak için canını ve malını seve seve vermek, dinin bir emri olan “vela”nın gereğidir.
Bunun tam tersi olarak, bırakın aynı ırktan olmayı, aynı dili konuşmayı, aynı vatanda yaşamayı, hatta kan bağı olan bir akraba dahi olsalar, din ile savaşan kafirleri terk ederek onlara buğzetmek, düşmanlık etmek, yardım ve desteği terk etmek, dinin bir emri olan “berâ”nın gereğidir. O kadar ki, onlardan biri gibi olmamak, onlara asla “teşebbüh etmemek”, yani benzememek ve gerekirse fikri, kültürel, askeri alanlarda onlarla savaşmak, imanın icabettirdiği bir davranıştır.
Bundan dolayı Müslüman olduğunu iddia edip de Müslümanların sevdiklerini sevmeyen, sevindiklerine sevinmeyen, acılarını paylaşmayan onlardan değildir. Tam tersi olarak, Müslümanların düşman bildiklerine düşman olmayanın, buğzettiklerinebuğzetmeyenin, İslam dinine ve Müslümanlara düşman olanlara dost olanların dininde şüphe, akidesinde ise karışıklık vardır.
Bu işin lamı cimi yoktur. Son zamanlarda acı tatlı bazı olaylar yaşıyoruz. Mesela başörtüsünün serbest olması gibi. Mesela İslam coğrafyasında yaşanan darbeler, savaşlar gibi. Mesela kafirlerle iş birliği halinde iş yürütülen bir kısım yapılar, mücadeleler gibi. Aslında bu olaylar, insanların kalbine tutulmuş birer aynadırlar. Orada iman var mı yok mu açıkça gösteriyorlar.
Delil mi istiyorsunuz?
Gelecek yazıya kalsın inşallah.