Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı malum, hazzettiğim bir zat değil...
Lâkin; bir yanım var ki, övünmek hakkım:
En kızdığım adam da olsa, hakkındaki iddiaları “peşinen doğru”ymuş gibi kabullenemiyorum.
Maalesef; genellikle tersi yapılıyor...
Yani, her bir kul ideolojik kanaatlerine göre bir tavır alıp, derinlemesine inceleme-araştırmaya gerek görmeksizin “karşı taraf aleyhindeki iddialara” yapışıyor...
Ben bunu yapamıyorum...
Vakit kültürü işte; enine boyuna araştırmaksızın herhangi bir kanaate ulaşamıyor ve hüküm veremiyorum!..
İşte, pek de hazzetmediğim Yarsav Başkanı’nın “askerlikten yırtmak için” 1984 yılındaki bir “ameliyatı” kullandığı yönündeki iddialara da böyle baktım.
Belgeler üzerindeki bir takım “daktilo hatalarından” yola çıkarak, bu zatın “suçüstü yakalandığına” hükmedemedim!..
“Askerlikten muafiyeti” temin eden ameliyatın tarihi olarak, bir yerde 1984 yazıyor, diğerinde ise 1988...
Yarsav Başkanı Eminağaoğlu, bunu “daktilo hatası”na bağlarken...
Karşı taraftakiler; 4 yerine 8’e basmanın neredeyse imkansız olduğunu söylüyor.
Eminağaoğlu 1984’te ameliyat olmuş, 1988’de de bu ameliyattan dolayı “vatan hizmetinde bulunamayacağı”, Askeri Hastane tarafından rapora bağlanmış!..
Yarsav Başkanı, 1988’de gerçekten de askere gidemeyecek kadar “feci durumda” olduğunu savunuyor.
Öbürleri de; “Ne yani, dört sene bilmem kaç gün boyunca yatakta mı kaldı, bu ne yaman hastalıkmış, yattığı yerden mi hukuk fakültesi bitirmiş?” diyerek abanıyor.
Ağzı olanın konuştuğu bir memleket!..
Ya; ben ne anlarım, hangi ameliyatın etkisinin ne kadar süreceğinden!..
Hangi raporun ne anlama geldiğinden ve hangi hastalıkların adamı “çürük” kategorisine soktuğundan, sokmadığından!..
Evet anlamam... Peki, anlayanı da mı bulamam!..
Belki duymuşsunuzdur, bu alanda müthiş bir isim: Emekli Tabip Albay Prof. Dr. Ahmet Alper. Türkiye’nin önde gelen gastroentereloglarından... Bu noktaya öyle bir takım Ergenekoncu pornofesörler gibi “laparaskopik aşırma” yöntemlerini kullanarak filan ulaşmamış... Bu alanın bütün uzmanları, Prof. Dr. Ahmet Alper’in “büyüklüğünü” teslim ediyor...
Ayrıca; mide, bağırsak bölgelerinden sıkıntıya düşmüş pek çok paşada “neşter izi” var. Sağlıklarına kavuşmasına vesile olduğu için, kimileri camide, kimileri de ağlama duvarının önünde, Prof. Alper için dua ediyor.
Çok önemli bir nokta daha: Prof. Alper’in uzmanlık alanı, Yarsav Başkanı’nın askerlik yapmamasını sağlayan rahatsızlığın ta kendisi!
Bir de... Sayın Hocamız, uzun yıllar boyunca askeri hastanelerde, böyle “çürük mü değil mi?” mevzularıyla uğraşmış!..
Tam uzmanını bulmuşum değil mi?..
Evet, aldım Sayın Eminağaoğlu’nun bütün raporlarını filan... Doğruca, muayenehanesine gittim. Sağolsun; onca işinin arasında bir saatini bana ayırdı.
Tespitleri mi?..
Öncelikle, Askeri Hastane’nin raporunu inceledikten sonra söylediklerini verelim. Diyor ki Prof. Alper: “Ben olsaydım, bu kadar eksiklerin bulunduğu bir raporun altına imza atmazdım!..”
-Ne gibi eksikler var?..
Sayın Alper’in ayrıntılarını geniş haberimizde bulacağımız açıklamalarını özetleyerek verecek olursak:
“Söz konusu şahıs, 1979 yılında, yani 12 yaşındayken apandisit ameliyatı olmuş. 1984’te, 5 sene sonra da bu ameliyattan kaynaklanan jeneralize peritonit (karın zarı iltihabı) nedeniyle bir başka ameliyat geçirmiş. Askeri Hastane’nin raporunda bu var. Peki, ona sormamışlar mı, bu süreçte ne gibi tedaviler gördün, hangi şikâyetlerle nerelere başvurdun?”
-
Dedik ya; anlamadığımız işler...
“Kardeşim sen bu beş sene içinde nerelere başvurdun, hangi hastanelerde yattın” diye sormuşlar mı sormamışlar mı?..
Sayın Alper, Askeri Hastane’nin raporunu şöyle bir önümüze doğru uzatıp;
“Sorsalardı netice bu raporda yer alırdı. Hani nerede, var mı öyle bir ifade” deyince...
Mahcup olduk haliyle!..
O raporda, 1979 ile 1984 arası yok!.. Ameliyat tarihi olarak belirtilen 1984 ile Askeri Hastane’ye gidiş tarihi olan 1988 arası da yok!..
Bu tarihler arasında neler oldu?.. Yarsav Başkanı’nın vaziyeti, askerlik yapmasını mümkün kılmayacak derecede berbat idiyse... Fakülteyi bitirdiği bu dört sene içinde birçok defalar hastanelere müracaat etmesi, yatarak tedavi görmesi gerekmez miydi?..
Diyelim ki gördü... Bunların Askeri Hastane raporunda “belirtilmesi” gerekmez miydi?.. Beş sene boyunca kayda değer bir rahatsızlığı olmamışsa, “askere gitmesi” yerinde olmaz mıydı?..
Rapor eksik, istenen bilgileri sunmuyor, Sayın Alper’e...
Böyle bir eksiklik neden kaynaklanmış olabilir?..
Sayın Alper’e göre “en iyi ihtimalle iş yoğunluğundan!..”
Kendisi; “Ben olsaydım, geçmişe ait bütün filmleri vesaire isterdim. Öyle bir ameliyatla yetinmezdim!.. Başka ameliyatların varlığını da arardım. Bu konular, Askeri Hastane tarafından araştırılmış olsa, raporda yer almalıydı.. Öyle değil mi?..”
Ne bileyim... Hiç rapor hazırlamadım ki.
Bilmezlik bu ya:
Ben; Sayın Savcımızın “çürük raporu” aldığı 1988 yılından bu yana geçen 20 yıllık sürede neler yaşadığını, hangi hastanelerde ne tür tedaviler gördüğünü... Ve kaç kez daha ameliyat olduğunu da merak ediyorum...
Bunca yıl, askerlik yapmasına müsaade etmeyen bir hastalıkla nasıl yaşadı, o eşsiz laiklik ve hukuk mücadelesini nasıl sürdürdü?..
Bugüne kadar kaç gününü “raporlu” olarak geçirdi?..
Tuhaf sorular işte!..
-
Yarsav Başkanı’ndan pek de hazzetmiyorum...
Lâkin, askerlikten yırtmak için bir takım filmler çevirdiğine inanmak istemiyorum.
Zira; SAYIN YARSAV BAŞKANI’NIN GERÇEKTEN DE ASKERLİK YAPAMAYACAK KADAR FENA DURUMLARDA OLDUĞUNA BÜTÜN TÜRKİYE’NİN İNANMASI İŞİME GELİR!..
Dolayısıyla; ben burada, bütün kalbimle “gerçeği” ama yalnızca “gerçeği” ortaya çıkartmak için uğraşıyorum.
Tam da bu noktada... Müjdelemem gerekiyor ki; ortada büyütülecek bir mesele yokmuş...
Sayın Alper’e kulak verelim: “Yarsav Başkanı, gerçekten de peritonit geçirdiyse laparoskopi yapılılır, hastalığın geçmişi ve bugünü, seyri, net bir şekilde ortaya çıkar. Basit bir şey, bu yapılır ve tartışma biter!..”
-
Ya; madem bu kadar kolay bu iş...
Sayın YARSAV Başkanım; bizi niçin uğraştırıyorsunuz böyle!..