Cemal Nar

Cemal Nar

Akraba Veya Değil Kafir Velimiz Olamaz 4

Akraba Veya Değil Kafir Velimiz Olamaz 4

“Dost ve düşman anlayışı” ile ilgili ilk yazımızı yazdığımızda şöyle bir eleştiri almıştık; “gündem ile ne alakası var?”

Oysa İslam dünyası olarak bütün çektiklerimiz, bu meseleyi doğru anlayamamaktan kaynaklanıyordu. Nitekim son yaşadığımız kahredici olaylar bizi asıl ve kalıcı gündeme yeniden taşıdı: İslam kardeşlik ve birliği, ırkçılık/ulusalcılık, ümmetçilik, dost ve düşmanı iyi tanımak, batıcılık, laiklik, sekülerizm.

İşte bütün bunlar bir bataklık alanıdır ve biz bu pislikte dönüp duruyor ve düşmanın oyununa gelerek birbirimizi yiyoruz. Tek kurtuluş yolu İslam’ı öğrenmek ve yaşamaktır. Biz de buna katkı için yazıyoruz burada sürekli yıllardır. Asıl gündemi yani.

Ama kimileri günlük yaşıyor. Dün PKK ve yandaşlarının son sersemliklerini yazınca, onlar hakkında burada yazdıklarımızın dört yüz sayfayı geçen “İSLAM'A GÖRE IRKÇILIK VE PKK EKSENİNDE KÜRT SORUNU”  isimli kitabı oluşturacak kadar çok ve zengin olduğunu unuttular, unutmuş göründüler ve bize “uyandınız” diyerek iltifat (!) ettiler. Teşekkürler.

Keşke biraz kendileri de uyansa ve aynı safta yer aldıkları insanları küçük ayrıntılar yüzünden alaya alıp aşağılamasalar. Alay, hakaret, aşağılama, sui zan, dedikodu, nemime gibi haramlara batmasalar. Görülüyor ki dost ve düşmanın özelliklerini iyi bilmek de yetmiyor. Bu bilgileri bir de yaşamak gerekiyor elbette. Bu da karanlık köşelerden laf atmakla değil, inanılan ilkelerin söze ve işe sirayet etmesiyle kendini belli eder.

Her ne ise, önceki yazımızda sunduğumuz bazı ayetlerden açıkça anlaşıldığı üzere iman eden birisi ancak kendisi gibi iman eden kimseleri severek dost, yardımcı, destekçi, sırdaş olur ve lider veya idareci edinebilir. Böylesi kimselerin haricindekileri “veli”, yani dost ve idareci edinmesi iman ilkesi ile bağdaşmayan bir tutumdur. Çünkü Mü’minler, kendileri dışında kalan kimseleri veli edinmeleri kesinlikle yasaklanmıştır.

Malumdur ki, mü’minlerin kendileri dışında kalan kimseler, ya kafir olan yakın veya uzak akrabalarıdır, ya da başta ehli kitap olan Yahudiler ve Hıristiyanlar olmak üzere bütün kafirler ve münafıklardır.  İslam’ın dost ve düşman anlayışında ortaya koyduğu ilke, akraba veya yabancı olsun, hiç bir kafir fark etmez.

İslam’da insanları birbirine bağlayan bağın kan değil iman oluşu da bunun bir göstergesidir. Irkçılık da bu yüzden lanetlenmiştir. Aslında ırkçılık bile bu ilkeden o kadar uzak değildir. İşte yaşadığımız son olay da bunu bir kere daha göstermiştir.

Nasıl mı?
PKK’lı Kürtler HÜDA PAR mensubu Kürtleri öldürürken Kürtçülük nere gitti? Sokakta sakallı olduğu, çarşaflı olduğu için öldürülen Kürtlerin kanı kurtarmadı onları. Kur’an Kurslarına, okullara, iş yerlerine saldırdılar. Halbuki onlar da çoğunlukla Kürt idiler.

Dün Amerika Kuzey Irak’a girince laik sosyalist Kürtlerin kılavuzluğu ile “Ensaru’l İslam” teşkilatına mensup Kürtleri öldürdüler ilk önce.

Demek ki yokmuş öyle bir şey. Demek ki ırkçılık da hikaye imiş. Önemli olan inanç imiş. Bu bütün ırklar ve ırkçılar için de böyledir. Geçmişte sağcı solcu kavgasında Türkler birbirlerini öldürmediler mi? Damarlardaki asil kan ölümden kurtaramadı övünenleri. Demek ki ırkçılık, ulusalcılık ve bu manada milliyetçilik, din, iman ve ideoloji yanında bir hiç imiş.

Öyleyse şimdi yakın ve uzak akrabalar hakkında vela ve berayı, yani dostluk ve düşmanlığı belirleyen ayetleri görelim öncelikle. Sonra ötekileri işleriz inşallah.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi