Kemal Belgin

Kemal Belgin

İşte o yazı!

İşte o yazı!

Yazımın hemen başında ifade edeyim ki, dün çıkan yazıma gelen bazı mesaj ve mailler sebebiyle, son üç maçın bir numaralı kabahatlisi teknik direktör Fatih Terim’dir. Zaten dün çıkan yazımda da bunu ifade etmeye çalıştım ama galiba ya iyi anlatamamışım, ya da okuyanların kafalarının köşesindeki bazı kalıntılar anlamalarına imkân vermemiş.

Neyse biz işimize bakalım. Milli Takımlar, bir ülkenin içinde veya ihraç ettiği oyunculardan kurulur. Yani futbolcu havuzu alabildiğine derindir. Tabii ki ülkenin futbola verdiği önem ve sahip olduğu oyuncu sayı ve kalitesiyle de birebir bağlantılıdır. Buradan bakılınca bizim son üç maçımızı oynayan kadroda bulunanlar neredeyse yüzde 90’a yakın bir seçim isabetindedirler.

Devam edelim. Bu çok önemli konuya bazı çok çarpıcı örneklerle gireceğim. 1969’da Fenerbahçe’nin göreve getirdiği Rumen hoca İonescu, sözleşme imzalamadan önce rahmetli Faruk Ilgaz’ın başkanlık ettiği yönetime şu soruyu sormuştu: “Takımın iki maçını izledim. Siz bu takımın alkışlanarak ve spor basında büyük övgüler alarak dördüncü olmasını mı istersiniz, yoksa spor basını tarafından ağır şekilde eleştirilen, taraftarca protesto edilip şampiyon olmasını mı istersiniz?” Şaşıran yönetim hep bir ağızdan, “Tabii ki şampiyonluk” demişti. O zaman İonescu da “Tamam, imzayı atalım” dedi. Sonuç mu? Fenerbahçe şampiyon oldu. Koca sezonda da altı gol yedi. Ama 30 maçta da sadece 31 gol attı. Üç defa 1-0 yenildi ve on beraberlik aldı. Ligin dördüncü haftası falandı, hocaya yönetime sorduğu soruyu açmasını rica ettim. Şöyle demişti: “Kaleci Datcu harika... Savunmada Yılmaz, Ercan, Nunweiller, Şükrü, Levent, Numan gibi çok önemli savunmacılar var. Orta sahada Can Bartu, Ziya, Fuat, Nedim gibi büyük klaslar var. Ama önde Yaşar, Zeki, Salim, Ogün gibi çarpışan otomobiller de var. Önde ve baskılı oynarsak birbirimizi sakatlarız. Klas oyuncular kalabalıkta klaslarını gösteremezler. Ama o klaslar derin paslarla öndekilere çarptırıp gol attırırlar.  “

Bu ciddi örnekten hareketle dünkü yazımda şunu anlatmaya çalıştım; “Her takımın bir oyuncu profili vardır. Siz bu takımı rakibe, oyunun puan stratejisine göre ve de kapasite ve kalitesine göre kurgulamalısınız, öyle oynatmak zorundasınızdır. Tabii ki kadro belirlemeniz de buna göre olmalıdır. Rakibin kim olduğunu da iyi analiz etmeniz gerekir. Tempoyu ne kadar süre (Yaklaşık) basmalısınız veya ne kadar süre aktif dinlenmeye (Yaklaşık) geçmelisiniz. Skor nedir, bu skora göre hangi seçenekler daha doğrudur. İşte bu sorulara doğru karşıt bulamazsanız yanarsınız.

Biz İzlanda’da oyuncu profilimize hiç uymayan üçlü savunma ile oynayıp, yandık. Çek maçında öne geçip, aktif dinlenmeyi hiç olmazsa bir toplam on dakika denemeyip, çok yıprandık. Terim maçtan sonra , “60.dakikadan sonra fizikman düştük” demedi mi? İşte sebebi de budur. Çekler ise neredeyse maçın tamamında dengeli bir oyun temposu tutturdular. Letonya maçında da çok adamla futbolu az bilen ama çok koşup kalabalıklaşan bir takımla oynadık. Acaba golü attıktan sonra, bir aktif dinlemede top çevirip rakibi beraberlik için açılışa davet edip, boşalan sahalardan daha kolay pozisyonlara giremez miydik? Dikkat edin; iki maçı da öne geçip kazanamadık.

Evet, günümüz futbolunda ciddi farklılıklar artık bitmektedir. Herkes koşabilmektedir artık. Böylece de rakipler bozulmakta, oyun kurguları arıza göstermektedir. O halde “Benim adım falanca, ben yere basmadan da yürüyebilirim” demeyeceksiniz. Düşüneceksiniz, plan yapacaksınız, kenardan tempo müdahaleleri yapacaksınız ve oyuncu değişikliklerinde çok hassas, çok ayrıntıcı ve dikkatli olacaksınız. Macera meraklısı hiç olmayacaksınız. Elde ne varsa o deyip ona göre sistem kurup, ona göre takım kadrosu belirleyeceksiniz. Maçın ve rakibin ne olduğuna da dikkat edip taktik belirleyeceksiniz.

Yarın yine devam edelim mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Belgin Arşivi