Yanlış Sevgiler Azap Getirirler 8
Soruyu hatırladınız değil mi? Hatırlayamayanlar bir zahmet bir önceki yazımızın sonuna bir bakıversinler.
İşte o sorunun cevabı kısa, net ve çok çetindir. Ustura gibi keser bütün umutları. “Hayır, o vakit kurtulma ümidi asla yoktur. Çünkü Allah fasık bir kavme hidayet vermez. Yoldan çıkmış fasıklar güruhuna doğru yolu bulmayı nasip etmez.”
“Niye fasık oluyorlar ki?” diye sormayacaksınız herhalde?
Allah Teâlâ’nın muhatap aldığı insanlara ayette (Tevbe 24) söylediği açıktır: “Eğer siz, Allah'ı ve Resulü'nü ve Allah yolunda cihad etmeyi, mal, mülk ve evlad u iyal sevgisine üstün tutup, onlardan daha çok sevmedikçe ve yolunda harcamadıkça yapacağınız en iyi şey, başınıza gelecek felaketi durup beklemektir. Böylece Allah Teâlâ tarafından sizin iradi sevginize ve tercihinize bağlı olarak farz kılınan cihadı terketmekle siz itaatten çıkmış, üstünüze düşen vazifenizi yapmamış, kendi mukadderatınızı kendiniz ihlal etmiş fasıklar olacağınızdan artık her türlü helaki ve cezayı bekleyip durmanız gerekir.”
Görülüyor ki bütün bu âyetler imana karşı küfrün velayetinden uzak durmayı, ondan teberriyi emretmektedir. Allah ve Peygamber sevgisine aykırı düşen ve dinî görevlerin yerine getirilmesini engelleyen her türlü sevgi ve ilişkiden uzak durmayı emrediyor.
Sevgi ve muhabbet bunların hepsinde geçerli olduğu halde, velayet işi daha çok baba ve kardeşlere mahsustur. Zira zevce ve çocuklar için velayet bizdedir. Aksi mutat değildir. Bütün bunlara iyilikle emrolunduğu halde, bilinmelidir ki, bunların hiçbiri "Allah'a hiçbir şeyle ve hiçbir şekilde şirk koşmayınız!" emrine göre; bunlara gösterilecek sevgi hiçbir zaman Allah'a şirk derecesine varmamalıdır. Zira Allah için sevmek başkadır, Allah’ı sever gibi sevmek başkadır. Allah'a ve Resulü'ne aykırı düşecek bir noktaya vardığı zaman hepsi hiç sayılmalıdır.
İnsanın en yakın aile ve akrabaları hakkında dost ve düşmanlıkta ölçü bu iken, acaba daha uzakta kalan hemşerilik, soydaşlık, ırkdaşlık, vatandaşlık gibi sosyal bağlarda olması gereken ölçüler kendiliğinden anlaşılmaz mı?
Buna rağmen o konuyu da görelim isterseniz.
Neden mi?
Çünkü bu zamanda adam Müslüman olduğunu söylemesine rağmen, sırf soyu, ırkı, rengi, dili ve yurdu yüzünden dost ve düşmanlıktaki ölçüyü bilerek veya bilmeyerek aşıyor, ırkçılık, kavmiyetçilik, ulusalcılık ve asabiyet bataklığına düşerek manen kirleniyor, hatta dinden çıkıp kafir oluyor.
Ne yazık ki bazen bu münkerat ve irtidat bir iki kişiyle de sınırlı kalmıyor, toptan bir soyu ve sülaleyi, hatta boyu ve kavmi, giderek bütün bir halkı dinden çıkarıp mürtetleştiriyor. Batılılaşma macerasında AB ve ABD’nin peşine düşen Türkiye bu mukadderatı yoğun bir şekilde yaşıyor.
Tehlike bu kadar büyüktür. Bu büyük tehlikeye işaret etmemek, o karanlığa ışık tutmamak, sorumluluk taşıyan birisi için mümkün değildir. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.
Ve devam edeceğiz...