İlkeler Ölçüler ve Kalpler 11
Geçen yazımızı bir kaide ile bitirmiştik; “kalbini koru, ihlasa niyet et, nefsin vesvesesine aldırma. Öyleyse yapacağımız bellidir. Fakat yine de merak edenler varsa, gelecek yazımızı bekleyecekler demektir.”
Yani biz arı duru temiz ve selîm bir kalp sahibi olmak için çabalayacağız. Hem dünyada, hem de ahirette mal, makam, iktidar, aile ve taraftar fayda vermez, ama Allah Teâlâ’nın huzuruna “selim kalp” ile gelene o fayda verir.
Peki, ama acaba kalbimiz selim mi? İşlerimiz ihlaslı mı?
Bunu kalbine sor, ona danış gizlice. “Hayır” diyorsa, kork. “Evet” diyorsa, sorun yok. “Ya aldanıyorsam? Ya nefsim beni kandırıyorsa?” gibi içinden gelen sorulara gelince, bunlar vesvesedir. Hiçbir değeri ve hükmü yoktur. Nefis şeytan ile iş birliği yaparak hayra mani olmaya çalışıyor, dikkat et, aldanma.
Şu kaideleri hadis-i şeriflerden alıyoruz. “Kalbinin huzur bulduğu ve rahatladığı işi yap, sıkıldığı, daraldığı, bunaldığı işi yapma! Nefsinin vesvesesine uyma! Kararsız kaldığın işlerde kalbine danış! İçine, sineni al, sinmeyeni at. Haram bellidir, helal bellidir. Şüpheli işleri ise terket. Müftüler fetva verseler bile, kalbine bir danış. İyilik, kalbin mutmain olduğu, rahatladığı şeydir. Günah ise, canını sıkan, içini tırmalayan, huzursuz edendir. Öyleyse yapacağın bir iş için, Rabbinden hayırlı olanı iste, sonra kalbine bak, hangisi kalbine ferahlık veriyorsa, hayırlı olan odur.
Bütün bunlar şeriatın açıkça hükmünü beyan etmediği konulardaki ilkeler ve ölçülerdir. Yani asıl ölçü, ana kaynak ikidir; Kur’an-ı Kerîm ve sünnet-i seniyye. Bunların açık hükmü varken kalp ölçü olmaz. Dinimizde, herkesin kalbi kendisi için müstakil bir ölçü olsa idi, Kur’an-ı kerime, Peygambere ve âlimlere ihtiyaç kalmazdı. Kimi çağdaş sapıklar, “akıl, mutlak olarak iyi ile kötüyü, hak ile batılı her zaman birbirinden ayırır, öyleyse dine, şeriata gerek yoktur, laiklik yeter” diyerek aklı biricik ölçü kabul ediyorlar.
“Akıl ile sapıtma” demek ki böyle oluyor!
Her neyse, ben de bu bilgilere göre kalbime bakıyorum, orada “samimi olarak dine hizmet etmek isteği” görüyor, buna şükrediyor, ihlas için de ayrıca dua ediyorum. Nefsimin vesvesesine de kaide gereğince itibar etmiyorum. Ama yine de korkuyorum. Kesin netice rûz-i cezâda yüce makamda terazi başında belli olacaktır. “O gün bütün sırlar açığa çıkacaktır.” “Kimi yüzler bembeyaz, kimi yüzler de kapkara olacaktır.”
Allah Teala bizi de sizi de korktuğumuza uğratmasın, umduğumuza nail eylesin.
Allah yolunda gidenler için evet, övenler de olacaktır, sövenler de. İmtihan dünyasında “sünnetullah/Allah’ın değişmez kanunu” budur ve bundan kurtuluş yoktur. Bu herkes için geçerli genel bir kaidedir. Geçen yazımızda “Övecekler de Sövecekler de” diye bu kaideyi dile getirdik. “İlahî kanun böyledir, bundan kurtuluş yok, ders ve ibret almak gerekir. ‘Elle gelen düğün bayramdır’ diyerek musibetlere, eziyet ve işkencelere rağmen yola devam etmek gerekir” demek istedik.
Bazıları sanki cümlenin başında “bize” kelimesi varmış gibi, bundan da bir eleştiri bahanesi ürettiler. Bereket versin ki sözü doğru anlayanlar da var ve sağ olsunlar ki gereken uyarıyı yaptılar.
Bu dünya böyle bir imtihan dünyasıdır. Yine yanlış anlaşılmasın, sadece eleştirenleri kast etmeksizin genel olarak söylüyorum; iyi veya kötü herkes cibilliyetinin, karakterinin, huyunun gereğini yapacaktır ve herkes hayır veya şer, bir zerre bile olsa, yaptıklarının hassas terazilerde tartıldığını görecek, hesabını verecektir.
Söz buraya gelmişken hep beraber okuyalım: “Fe emma men segulet mevazînuhu…”
Neyse, bu ara yazılardan sonra biz yine dönelim ana yazımıza. Dönelim ki yaşadığımız günleri iyi anlayalım, dost kim, düşman kim doğru kavrayalım. Böylece yanlış yapmaktan kurtulalım.
Not:
Çözüm sürecini baltalamak ve barışı bozmak isteyen çirkin adamların sokağa çıkma çağrısını ve bunun üzerine her yeri yakıp yıkanları, masumları katledenleri, yani kırk yıllık şu bildik PKK, PYD, KCK ve daha bilmem ne bela teröristleri lanetliyorum.
“IŞİD’ten Farkınız ne?” diye yazmıştım. Meğer farkları varmış. Yani IŞİD’ten bin beter katil ve zalim imişler. Allah o teröristleri IŞİD eliyle terbiye etsin. Kobani Kürtlerine hükümetin ve bu aziz milletin yardımlarını görmeyen nankör teröristleri yaptıklarının bin beteri illet ve zillet ile cezalandırsın. Bakacak yüz, açılacak kapı bulamasınlar.
Yeryüzünde ilk katil terörist Kabil ve benzeri büyük nankör Samirî gibi vatansız kalsın da serseri olup diyar diyar dolaşsınlar. Amin.