Süreci tanımlamanın varsayımı
Örgüt Kürt halkına havayı öyle basıyor: “Biz olmasaydık TC bu hakları size vermezdi.”
Devamında da şu var:“Özerkliği de söke söke alcağız...”
Bu kadar akil insan(!) uçak, lüks otel, masraf bölgeye heba edildiği, bu kadar siyasi nutuklar çekildiği halde bu yanlışlığa bir türlü neşter vurulamadı.
Dolayısıyla iktidarın verdiklerini halk PKK’dan biliyor.
Altını çizerek söylüyorum.
Tüm çalışmalara rağmen örgüt ile halk birbirinden ayırt edilemediği gibi, yöredeki İslami unsurlarla, sivil toplum kuruluşları desteklenmediklerinden devlet orada olamadı.
O gün yazdım, bugün de tekrarlıyorum.
Operasyonlara bir müddet daha devam edilseydi bugün sonuç farklı olacaktı.
Hatırlayın... Öcalan’ın kardeşi “ağabeyim muhatap bekliyor” çağrılarını yaptığı günlerde örgüt, lider bunalımına girmişti. Ne zaman İmralı resmen muhatap alındı bunalım giderildi.
Süreç bir bakıma örgütün toparlanma işine yaradı.
Geldiğimiz aşamada Kobani bahane edilerek yine başa dönülüyor.
Dün üç asker şehit, yarın kim bilir kaç asker...
Bundan sonrasında hangi sürecin kovalanacağını, daha neyin verileceğini anlamak çok güç.
Ne yapılması gerekiyorsa iktidar yaptığı halde hâlâ “Kürt Sorunu” deyip duruyorlar.
Benim görebildiğim, bu aşamada örgüt ile iktidar farklı dilden konuşuyor...
Hele de ABD’nin yıllarca terör listesinde yalandan taşıdığı PKK ile PYD’ye (Cumhurbaşkanına inat) silah yardım etmesi neyin nereye konulacağının sinyallerini vermiyor mu?
Türkiye müttefikleri nezdinde sürekli bir ihanetle karşı karşıyadır...
Türkiye yörede barış süreci ararken müttefikler bir koyup bin alma hesapları peşinde.
Değilse bu gavur, her hava saldırısında 10 milyon doları çöpe atar mı?
Milyar dolarlar gidiyorsa bunun getirisi de olacak, bu da tabii ki petrol demektir.
ABD ile müttefikleri yöredeki terörü petrol yüzünden destekliyor.
Kendi eliyle kurdurduğu IŞİD’e petrol yüzünden karşıdır.
Karşı da olsa, günde bir milyon dolarlık petrol satan IŞİD’i hava saldırıları zor durdurur.
Geçici olarak “kanı durdurduk” demek bu aşamada bir şey ifade etmiyor.
Yeri gelir en sağlam ip barış olacağı gibi yeri gelir mal da gider, can da gider.
Şahadet diyorsak bunun da bir bedeli olmalı.
Yoksa üzerine un çuvalı düşerek ölenleri kabir şehitlikten saymıyor.
HDP’livekil Adil Zozani bakın neler istiyor:
“Birincisi İmralı’da Öcalan’a sekretarya oluşturulması, bir gözlem heyetinin oluşturulması, komisyonların kurulması gerekiyor. O zaman hükümet sokağına sahip çıkmış olacak, onun dışında güvenlikçi yaklaşımlar sokağı sakinleştirmeyecektir.”
İşte dedik ya, örgüt ile iktidarın konuştuğu diller farklı.
Neyin nesi ise bu Zozani... İktidara bir nevi aba altından sopa göstererek demek istiyor ki, Kürt Türk ayrımı yapmadan 30 bin insanı katlettiren Öcalan’a Nobel ödülü verin...
Vermezseniz sokağı tutamazsınız...
Söz buraya kadar geldiyse boğum zor zapt edilir.
Verilmeyen geriye ne kaldıysa.
Sekreter ver, memur görevlendir... Adı hapishane aslında beş yıldızlı otel...
Adama gülerler, hatta alay bile ederler.
Vergi toplama, yol kesme, yönetme, bayrak indirme, okul yakma, askere pusa kurma, yağmalama gibi tehlike çanları çalmaya başladı bile...
Orada devlet ne kadar vardır buna bakmak lazım.
Kobani PYD’nin eline geçerse Türkiye hem kaybeder, hem de işin içinde IŞİD’i arar duruma gelen bir Türkiye olmak da var. Niçini ise tarih yeniden tekerrür ediyor.
Kuzey Irak Kürt devletinin kurulması aşamasında desteği biz verdik.
Talabani ile Barzani’nin ceplerinde yıllarca taşıdıkları kırmızı pasaportların banisi Türkiye.
Irak hükümeti terörist dedi, biz yollarına kırmızı halılar döşedik.
Şimdi de devamına aynı desteği vermek için Suriye bataklığına doğru zorlanıyoruz.
Desteği verir miyiz, direnir miyiz, onu da iktidarın politikaları belirleyecek...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.