Ahmet Türk

Ahmet Türk

Vura Vura Bizi Büktüler, Eğildikçene Eğildik!

Vura Vura Bizi Büktüler, Eğildikçene Eğildik!

Soma maden faciası sonrası, yürekli ve hakikatli bir madenci eşi arşı titretecek samimiyet ve acıyla şöyle haykırmıştı: “Yapıyorlar yapıyorlar, yiyorlar parayı, 800 kişiye mezar oluyor maden… Günlüğü 40 TL'ye gidiyorlar, onda çamurun suyun içinde geri geliyorlar, koca çizmelerle, yırtık çoraplarla… Eli kınalı gelinler dul kaldı, birçok bebe yetim kaldı. Görsen feryat edersin! Ne denetimi? Madende hiç bir denetim falan yok. Çevrem kalmadı hepsi kırıldı. O evlatlar kolay mı yetişiyor? Yaşları hep 25, 20, 19, hep öyle, yazık o kişilere. 40 TL para diye... Hiç kimsem kalmadı... Ne çevrem kaldı, ne etraf kaldı. Bütün Türkiye kırıldı!

Eğilelim, bükülelim... Zaten vura vura bizi büktüler! Eğildikçene eğildik. Ne diye susacağım? Neden korkacağım? Bugün bunlara, yarında başka madencilerin başına gelir…”

Balık hafızalı bir millet olmamız ve bu zaafımızı çok iyi bilen ve değerlendiren yöneticilere sahip olmamız hasebiyle, ateşin düştüğü yerden yükselen bu haykırışları çok çabuk unuttuk!

Oysa ülkeyi yönetenlerin o günlerde verdikleri sözlerine kananlar, ihmaller zincirinin ve boş vermişliğin nelere mal olduğunu Soma maden faciası sonrası görüp, ülke yöneticilerine ders olur sandıydılar…  Gerçekten çoğu insan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yaralar sarıldıktan sonra Türkiye’de bulunan bütün maden ocaklarını tek tek elden geçirip, “denetim ötesi” bir çalışma ile duruma vaziyet edeceğini eksiği gediği olanı üretimden men edip ucu kime uzanıyorsa sorumlularını hukuk önüne çıkaracağını sandıydık…
Yalan değil, böyle bir hava verilmişti! Aşırı kâr hırsı, devletin kontrolsüzlüğü, rüşvetle, peşkeşle denetimleri yapmama, emekçinin koşullar ne olursa olsun ekmek peşinde çalışma mecburiyetinin ortadan kaldırıldığı ciddi adımların atılacağı düşünülmüştü!

Hüsn-ü zan besleyenler sandıklarıyla kaldı… Neticede “bugün bunlara, yarın da başına gelir…” diyen madenci eşi haklı çıktı; Soma Faciasının üzerinden altı ay geçti, bu kez Ermenek’te yeni bir maden faciası ile yıkıldık!

Yine bilindik sahnelerle karşılaştık; üçü bir arada Bakanlar derhal bölgeye gidip kazanın gerçekleştiği madende bekleyip sadece simit ve çay ile beslenip biz sizin yanınızdayız mesajı vermeye çalıştılar… Saatlerce TV kanallarında maden kazasına dair senaryoları tartışılıp ne yapılması gerekildiği konuşuldu.

Durumdan vaziyet çıkaran birileri de, sürekli Kobani’ye geçişi erteleyen Peşmergeyi, apar topar milletin Ermenek’e fokuslanmasından faydalanıp apar topar, rezilce ve alçakça sahneleri bu millete yaşatarak topraklarımızdan geçirdi!

Hükümeti iş cinayetleri konusunda sorgulayan kesimler ise “ölümler üzerinden siyasi rant peşine düşmekle” suçlandı! İhmaller, kasıtlar, kirli ortaklıklar, hatırlar, filanlar falanlar su üstüne çıkmaya başlayınca da  “sadece bizim sözümüze itimat edin.” sesleri yükselmeye başlandı. 

Gerçi, Ermenek faciasında Soma faciasında olduğu gibi “fıtrat” ve taa 16 Ocak 1862 İngiltere Maden Faciasını referans verip “dünyada böyle şeyler oluyor” zavallılığına ve komikliğine sığınanına rastlanmadı… Ama olayın sıcaklığı ile asıp kesenlerin sayısında artış oldu. Hemencecik madenci ile Başbakanlık arasında direkt şikâyet hattı kurmak gibi ultra çözümlerle işçi haklarını ve özellikle madenci haklarını koruma altına alındı! Tüm tepkilerin gün geçtikçe dineceğini bilen sorumlu yönetici tayfası sabırla susup öne eğdikleri başlarını kaldırmamaya dikkat etti!

Hiç kimse ümitlenmesin! 300 küsur canın suçlusu bulunup gereği yapıldı mı ki, bu yeni facianın sorumlusu bulunsun ve gerekenler yapılsın? Şimdiden kimse sorumluluk almıyor. Dünyada en çok kömür işçisi öldüren ülke olarak, madenlerde güvenlik ve sağlık şartlarını düzenlemeyen, üstüne üstlük kendisine istifa mekanizması hatırlatıldığında “benim istifa etmem sorunu çözecekse istifa edeyim lakin bu sorunu çözmez” pişkinliği yine tavan yaptı! Bir dahaki seçimde nasıl olsa tekrar seçileceğinden ve görev alacağından emin bir eda ile davranış sergileyen bu işlerle ilgili ve sorumlu hiçbir kabine üyesi ve bürokrat istifa etmedi!

Siyasi iktidar “Yeni Türkiye” ve “ileri demokrasi” pompalaya dursun; bana bir tane ileri demokrasi ülkesi ve hukuk devleti gösteremezsiniz ki, Soma ve Ermenek maden neden olan ihmal ve kasıtlar nedeniyle facialar sonrasında hükümetler sarsılmasın ve ilgili bakanları istifa etmeden yerinde dursun.

Soma maden faciası cinayetti, fakat Soma gibi acı bir tecrübeden sonra altı ay sonra Ermenek’te yeni bir maden faciası yaşanması taammüden adam öldürmeye girer!
Ülkeyi şirket gibi yönetmenin ve siyasi farklılıklara dayalı bir sistemin bedeli, hem millete hem devlete ödetiliyor!  Devlet günden güne eriyor! Çatırdamalar artıyor ve toplumun her kesimi farklı şekilde acılara tutuluyor! Bu işin daha nereye kadar devam edeceğini kestirmek hiç zor değil.

Sussam gönül razı değil; söylesem ithamın ve hakaretin biri bin para!

Hülasa,

Gücün ve iktidarın olduğu yerde “sorumluluk” da vardır. Yeri geldiğinde, sorumluluğunuzun gerektirdiği en erdemli işlerden biri sayılan “istifa” mekanizmasını işletip “hesap sorma” kapılarını ardına kadar açamıyorsanız, işgal ettiğiniz makamları “hak etmiyorsunuz” anlamına gelir!..

Tek kriterin “rant” olduğu bu ülkede; madenlerle alakalı arazi ve işletme ruhsatlarını doğrudan kendi onayına bağlayan “tek” kişi, maden işletmeleriyle alakalı olumsuz raporlar geldiğinde sorumlu bakanın ifadesiyle araya giren 50 kişi, bu işlerden rant sağlayan partili ve türevleri 1000’lerce kişi ve tüm bunlara imkân sağlayan 20 milyon kişi

Bu ve bundan önceki tüm iş facialarında azıcık da olsa payı olan herkes…
Kaç kişiyseniz artık…

“Ahiret yurdu” herkesin yolunun üzerinde ve çok yakınında!

Mutlak “yargı günü”nde  “oğlum yüzme de bilmezdi suyun içinde ne yaptı?” diyen acılı ana, “saklamayın; gitti mi benim oğlan şimdi?” diyen baba, “önce ekmeğimizi aldılar şimdi canımızı!”diyen ve kocasını bekleyen kadın, elleriyle toprağı kazan teyze ile mutlaka yüzleşeceksiniz!

İşte o vakit “ bana bunu başkaları emretmişti yada erdemli olmak o zaman beklenen ve halk indinde karşılığı bir şey değildi” şeklinde mazeretler ileri sürmenizin hiç faydası olmayacak!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
32 Yorum
Ahmet Türk Arşivi