Daha açılmayan dosyalar var
Görülecek hesaplar kitaplar...
Aslında yumruk gibi ümüğümüzü sıkan Metin Kaplan’ın halen cezaevinde yatmış olmasıdır.
Daha önce de bu konuya temas ettim, yine de söylüyorum.
Metin Kaplan, halkı sokağa dökerek dükkânları yağmalattırmadı.
Kamu araçlarını yaktırmadı...
Hür Dava partisindendir diye dört Müslüman genci hunharca öldürtmedi.
Bu mazlumun tek suçu, merhum Cemalettin Kaplan gibi bir zatın oğlu olması...
Yani, başına dert açan Müslüman kimliği...
Hakkında hazırlanan iddianamede güya uçakla Anıtkabir’e saldıracakmış, Fatih Camii’ni işgal edecekmiş gibi ipe sapa gelmeyen 13 ayrı hayali suçlama...
İyi de uçak nerede?
Cami işgali için asker nerede, mühimmat nerede?
“Mesela hakim bey” demişler ya.
Tayfalardan birisi Temel reise sormuş:
“Ha şimdi ha burada bir define bulsak nasıl taksim ederdun da?”
Temel gerinmiş: “Ula uşağum, ben reis değil miyim? İki bana bir sana.”
Tayfalar bu haksızlığa isyan edince olay mahkemelik olmuş.
Tayfanın birisi anlatmış:
“Hakim bey, defineyi ha bu reis iki kendine bir bağa taksim edeyu.”
Hakim de gayri ihtiyari:
“E o zaman getirin bakayım nasıl defineymiş?”
Tayfalar hep bir ağızdan: “Mesela hakim bey, bulsaymışız reis öyle taksim edecekti!”
Kaplan’ın işi de buna benziyor, mesela ile “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek” suçlaması sonucu dile kolay bir ömür 17,5 yıl hapis... İnanın, eli kanlı katiller bu kadar ceza almıyor.
Bunca delile rağmen darbeciler ellerini kollarını sallayaraktan aramızda dolaşmamış olsalardı yine de mahkeme kararı der, beğenmesem de duygularımı içme bastırırdım.
Hele de Diyarbakır o hale geldikten sonra...
Allah (cc) için, olanları yan yana koyarak düşünelim.
Olayları sürekli kışkırtıcılara fiske atılmadığı bir ortamda, hukuk ve hak adına ruhen isyan etmemek elde değil. Demektir ki bastıran kırıyor, bastıramayan sıkışıyor...
Doğrusu herkes kırdı, Metin Kaplan sıkıştı...
İşte cumhuriyetçilerin bu ülke insanına reva gördüğü DGM zulmü.
Aynı versiyonun bir başka sayfası ise Hizbullah’ın muammalı dosyasıdır.
Bu örgütün başında bulunan Hüseyin Velioğlu neden şehit edildi?
Ne yaptı Hüseyin Velioğlu? Vatan dedi, millet dedi...
Yetkililere sesleniyorum, bu dosyada Türkiye’nin karanlık gediklerini aydınlatacak çok şeyler var. Hizbullah dosyası bu günkü Kobani kadar önemlidir. Açarsanız domuz bağları ile cinayetleri kimlerin işlediğini görürsünüz. Kürtçü hareketin dayandığı merkezler açığa çıkar.
Başta Uğur Mumcu cinayeti olmak üzere pek çok olay bu dosya ile alakalı.
Hatta TIR’ların neden durdurulduğu, 17 Aralık operasyonları gibi gizli kalmış olayların varacağı merkezler hep aynı.... Devlet paralele takılmışken Derin Yapılanma izini sürüp gidiyor.
Halen zindanlarda çile çeken onlarca Hizbullah yandaşı var.
Duruşmalarda izlediğim bu kişilerden bazıları gerçekten Anadolu’nun mahzun, samimi ve de serdengeçtileri. İnançlı insanlar... Bu kesim örgüt üyesi olmak, örgüt kurmak suçlarından mahkûm edilerek bir devrin çilesini çekiyor... Sahipsiz kaldılar, yalnız kaldılar...
Hele de “30 bin insanı ben öldürttüm” diyenle bu kesim mukayese edildiğinde olay daha da vahimleşir. Hizbullah yandaşları bölücü değil, kavmiyetçi değil, damar milliyetçisi değil...
Geçmişin Koman paşası öyle demişti, “bu örgüt Anadolu’nun dindar insanları, İran bağlantılı Hizbullahla alakası yok.” Sonra ne oldu? Yörede PKK zayiat görmeye başlayınca olanlar oldu.
Soruyorum, bu kesimin boynuna kemendi kim attı?
Yoksa birleşik koalisyon, Müslüman bir kesimi Güneydoğu’nun kaybedilmiş insanları olarak mı görüyor? Çizdikleri projenin asma kulelerine buradan mı varacaklar?
Görüntü beni yanıltmıyor...
Bu ülkede bölücülere tanınan haklarla milletini savunanlara tanınan haklar her zaman farklı.
Hizbullah suçundan yatanlara özel ada yok, sekreterya yok, serbest görüşme yok...
Ama asker-sivil katledenlere her türlü kolaylık, imkân var....
Gel de bu devranın kör gözüne tükürme...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.