Kafirleri Dost Edinmemek 14
Müslüman kardeşlerime dost ve düşmana “velâ” ve “berâ” ile “sevgi” ve “yergi” duygu ve tavırlarını Allah için kullanmalarını hararetle tavsiye ederim. “Din, nasihat ve samimiyettir” ve bu konu etki ve tepki açısından çok ama çok önemlidir. Biz bu konuda dört yüz sayfayı aşkın “İslam’a Göre Irkçılık” kitabını yazdık. Basıldı. Eksikleri içimize sinmedi, ayrıca bin sayfalık “İslam Açısından Irkçılık ve Asabiyet” kitabını yazdık. Henüz basılmadı. Ve şimdi burada bu dost ve düşman, sevgi ve yergi meselesini enine boyuna işlemeye çalıştık hamdolsun.
Biz buraya kadar Müslümanlar arasında olması gerekeni yazdık. Yani “kendimizden olanlara” karşı gereken ölçü ve ilkeleri gördük. Bu “dos”t ve “düşmanın”, “vela” ve “bera”nın Allah için olması meselesi cidden çok ama çok önemlidir. Ancak konu bununla bitmez. Meselenin bir de kafirlere karşı olması gereken boyutu vardır. Artık bugünden sonra ne kadar sürerse ona devam edeceğiz inşallah. Maksat kardeşlerimize bir ışık tutmaktır.
Neden mi?
Çünkü günceli anlamak, bugün yaşananları yorumlamak ancak bunları öğrenmekle mümkündür. O yüzden bu yazılanlar çok ama çok önemlidir. Allah Teâlâ bizi de sizi de “hakkı hak bilip ona uyan, batılı da batıl bilerek ondan kaçan kullarından eylesin. Sevdiklerinin arasına katsın. Aziz yolunu asla terk ettirmesin.
Konuyla ilgili ilk ayetimiz, şu çok okuduğumuz, çok duyduğumuz ayet olsun:
“Ey iman edenler, Yahudileri de Hıristiyanları da veliler edinmeyiniz. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden kim onları veli edinirse, muhakkak o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Mâide 51.)
Bu ayetin tefsirinde Elmalılı Hamdi Yazır’ın şu ifadeleri çok çarpıcıdır:
“Yahudi ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlara velî olmayınız değil, onları velî tutmayınız, itimat edip de yâr tanımayınız, yardaklık etmeyiniz. Velâyetlerine, hükümlerine yardımlarına müracaat etmek, mühim işlerin başına getirmek şöyle dursun, onlara gerçek bir dost gibi tam bir samimiyetle itimat edip de kendinizi kaptırmayınız. Özetle onları dost olur sanıp da yakın dostlarınız gibi sıkı fıkı beraberliklere dalmayınız, tuzaklarına düşmeyiniz, isteklerine iştirak etmeyiniz.
Görülüyor ki "Yahudiler ve hıristiyanlara dostlar olmayınız" buyurulmamış, "Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyiniz" buyurulmuştur. Çünkü "Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez." (Mümtehine, 60/8) buyurulmuştur.
Şu halde müminler yahudi ve hıristiyanlara iyilik etmekten, dostluk yapmaktan, onlara âmir olmaktan yasaklanmış ve men edilmiş değil, onları dost edinmekten, yardaklık etmekten yasaklanmışlardır. Çünkü onlar müminlere yâr olmazlar. Nihayet bazıları bazılarının dostları, birbirlerinin yârânı, dostlarıdırlar. Yani Yahudiler birbirinin, Hıristiyanlar da birbirinin dostlarıdırlar. Ne Yahudiler, kendilerinden olmayana dost olur, ne de Hıristiyanlar. Bunların dostlukları kendilerine mahsustur. Bu da hepsi arasında değil, bazısı arasındadır.
Ve siz müminlerden her kim onları dost tanır, veli edinirse, şüphe yok ki, o da onlardandır. Onlara benzemiş, onların huyunu kapmıştır. O artık hakka değil, onlara ve isteklerine hizmet eder. Netice itibariyle onlardan sayılır. Ahirette onlarla beraber haşrolunur. Çünkü: Allah zalimler guruhunu her halde doğru yola çıkarmaz.
Şu halde Yahudileri ve hıristiyanları dost edinenler de onlardan olur, başlarını kurtaramazlar.”
Peki ama bu düşmanlığın sebebi neydi? Olmasa olmaz mıdı?
Görelim inşallah.