İşgal devletinin yahudiliği
Tunus’ta cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonuç çıkmadı. Ama tahmin edildiği gibi parlamento seçimlerinden birinci çıkan Nida Partisi genel başkanı Baci Kayid es-Sibsi ile şu anki cumhurbaşkanı Muhammed Munsif el-Merzuki ikinci tura kaldı. Fakat oranların parlamento seçimlerindeki gibi olması ikinci turda Nida Partisi genel başkanının kazanması ihtimalini artırdı. Çünkü diğer adaylara giden oylar içinde sol ve liberal oyların oranının daha fazla olduğu bu oyların da ikinci turda ona kayması ihtimalinin daha yüksek olduğu söylenebilir. Kaymanın sebebi de onun desteklenmesi değil Merzuki’ye muhalefet olacaktır. Şimdilik bu kısa notla yetinip ikinci turun sonuçlarını bekleyelim.
Siyonist işgal rejiminin “yahudi devleti” olarak tanımlanması hakkında bu rejimin başbakanı Netanyahu’nun bir planı vardı. Geçtiğimiz günlerde onun hükümetinin bu konuyla ilgili bir yasa tasarısını işgal parlamentosu Knesset’e sunmayı kabul etmesiyle birlikte yeniden gündeme oturdu. Tasarının Knesset’te kabul edilip edilmeyeceği konusunda tartışma var. Fakat işgal rejiminin neden böyle bir şeye ihtiyaç duyduğu ve bunun ne anlam ifade ettiği hakkında özet bilgiler verilmesi faydalı olacaktır.
Bu konuyla ilgili olarak ilk akla gelecek soru; “Kendini ‘İsrail’ olarak adlandıran siyonist işgal rejimi zaten bir yahudi sultası değil mi ve resmî politikasında da yahudilerle diğerlerini ayıran ayrımcı politikalara sahip değil mi?” sorusu olacaktır. İşgal yönetiminin böyle bir tanımlamaya ihtiyaç duymasının sebebi şu an yahudilerin üstünlüğüne dayalı bir ayrımcı politika uygulamıyor olması değil nüfûs dengelerinin yahudiler aleyhine değişmesi ihtimaline karşı tedbir almak, yahudi saltanatının kazıklarını sağlamlaştırmak ve diğer etnik unsurları kalıcı bir şekilde azınlık olarak tanımlamak için yasal zemini oluşturmaktır. Bu çerçevede neler yapmak istediği hakkında bilgi vermek için biraz ayrıntıya ihtiyaç var. Biz şimdilik bu ayrıntıya girmeden planın dini, siyasi ve ideolojik boyutu hakkında bilgi vermek istiyoruz.
Filistin toprakları üzerindeki işgal rejimi gerçekte yahudi şeriatına göre şekillenmiş bir din devleti değil yahudiliği bir etnik kimlik olarak kabul eden ve üstünlüğü de bu kimliğe dayandıran ırk ayrımcılığına dayalı siyonist devlettir. Dolayısıyla ona göre Tevrat’ın tümünü inkâr eden tamamen ateist bir kimse bile eğer yahudi soyundan olduğuna inanılan anneden doğmuşsa yahudidir ve dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun “İsrail vatandaşı” olarak tanımlanmayı hak eder, istediğinde kendisine bu vatandaşlık belgesi verilebilir. Gerek işgal rejiminin siyonist kimliğinden ve gerekse vaadedilmiş devletin mehdinin dönüşünden sonra kurulacağı inançlarından dolayı Ortodoks olarak tanımlanan, eldeki Tevrat’a inanılması gerektiğini düşünen yahudiler tarafından bugünkü İsrail vaadedilmiş devlet olarak kabul edilmez. Ama onların da birçoğu kendilerine sunulan imkânlardan dolayı işgal altındaki Filistin’e göç etmiş ve gayri meşru bir şekilde gasp edilen toprakların üzerine kurulan yerleşim birimlerine oturmuşlardır.
Buna binaen işgal rejiminin kendini “yahudi devleti” olarak tanımlaması gerçekte din temelli değil tamamen ırk ayrımı politikasını esas alan ideolojik temellidir. Bu tanımlamaya göre yapılan düzenlemelerle amaçlanan da kendilerini yahudi olarak kabul edenlerin bu dinin kurallarına göre yaşamalarını sağlamak değil soy itibariyle yahudi sayılan kesime sunulan imkânların aynısının diğer kesimlere sunulmaması, bu kesimin yönetimde, devlet kadrolarında ve toplumsal alanda ayrıcalıklı kılınmasıdır.
Bu ayrım şu an teoride olmasa da uygulamada var. Fakat özellikle kendilerine “İsrail vatandaşı” kimliği verilen ama yahudi olmadıkları için “azınlık” olarak tanımlanan kesimlerin ileride nüfûslarının artması ve dengenin onların lehine değişmesi durumuna karşı yasal engeller oluşturulmuş değil. Yapılmak istenen işte bu engellerin oluşturulmasıdır.
Amaçlananın bu olduğu çok iyi bilindiği halde ABD yöneticileri, bazı siyonist siyasetçilerden hızlı hareket ederek “İsrail bir yahudi devletidir” açıklaması yaptılar. Ama ABD’nin zaten ırkçılık damarının hâlâ çok canlı bir şekilde attığı son günlerde yaşanan çalkantılarla birlikte yeniden görüldü.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.