“Şecaat arz ederken merdi kıpti sirkatin söyler” sözünde ifade edildiği üzere, herkes kendini marifetli olduğu alanda ispat etmeye çalışır. Filistin toprakları üzerindeki gayri meşru hâkimiyetlerini sürdürebilmek için zulme, katliama ve şiddete ihtiyaçları olan siyonist işgalcilerin marifetleri de saldırı, yıkım ve katliamdır. 

O yüzden siyaset alanında hitap ettikleri kitleden destek istediklerinde de bunu elde edebilmek, oy kazanabilmek için haksız bir şekilde topraklarını gasp ettikleri insanlara karşı diş gösterme yoluna başvuruyorlar. Bundan dolayıdır ki siyonistlerin seçim faaliyetlerinde meydanları dolduran kalabalıkların katıldığı büyük mitingler düzenlendiği pek görülmez. Medya organları vasıtasıyla yürütülen propaganda faaliyetlerinin malzemeleri de hakları gasp edilen, yurtları işgal edilen insanlara zulüm için daha fazla neler yapılacağı konusundaki vaatlerdir. İktidardakiler ise bu konudaki iddialarında inandırıcı olabilmek için vahşi uygulamalarının dozunu artırma bazen de geniş çaplı saldırı gerçekleştirme yoluna başvururlar. 

Fakat özellikle son dönemde bu yöntem çoğu zaman aleyhlerine işliyor. Çünkü artık karşılarında bütün zorluklara göğüs gererek kararlılıkla mücadele eden bir direniş var. Bu direniş büyük bedeller ödeyerek şartları zorluyor. Ama işgalci siyonist geçmişte Arap dünyasındaki zulüm rejimlerinin ihanetleriyle elde ettiği “yenilmez güç” imajının değiştiğini kabullenmek istemiyor. Hakları gasp edilen insanlara saldırı yönteminde bu kadar ısrarlı olmasının önemli bir sebebi de elinde henüz ondan daha güçlü bir oy kazanma aracı olmamasıdır. 

Ama ihanetçi diktatörlerle karşı karşıya geleceği zaman sonu belli savaşlara girdiği için kendinden emin hareket ediyor ve iyi bir seçim yatırımı yaptığını düşünüyordu. Ne var ki artık zulme göğüs germede ısrarlı direnişle karşı karşıya geldiği için siyaset sahnesinden silinmesine neden olacak tehlikeli satranca giriyor olması ihtimali de var. Her ne kadar ihanetçi diktatörlerin lojistik desteklerinden, kendisiyle birlikte fiilen savaşa girmeseler de direnişi köşeye sıkıştırma konusunda her yola başvuracaklarından emin olsa da.

Uluslararası alanda diplomatik tavırların, bölgede diktatörlerin ihanetlerinin ve askerî dengelerin lehine işlemesine rağmen ciddi hesaplarla girdiği savaştan amaçlarından hiçbirini gerçekleştiremeden üstelik yorgun ve yıpranmış halde çıkmak onun açısından yenilmiş halde çıkma anlamına geliyor. İşte bu yenilgi onu siyaset alanında da yenilgiye götürüyor. 

Kudüs belediye başkanlığında yıldızı parladıktan sonra işgal rejiminin siyaset sahnesinde hayli popüler olan Ehud Olmert’in siyaset sahnesinden silinmesine 2008 yılı sonunda başlattığı Gazze’ye yönelik “Dökme Kurşun Operasyonu” neden olmuştu. 

Olmert’in sahneden çekilmesi sonrasında siyonist saldırganlığın parlayan yıldızı haline gelen Netanyahu, 7 Temmuz 2014’te Gazze’ye yönelik başlattığı saldırıda küresel emperyalizmin uzaktan kumanda ettiği Sisi cuntasının Gazze’deki direnişe malzeme taşınmasında kullanıldığı düşünülen tünelleri kapatmasına, Filistin direnişini köşeye sıkıştırma amacıyla yürüttüğü çalışmalara ve kendisinin demir kubbesine fazla güvendi. Umduğunu elde edemeyince, kendi elindeki silahla direnişin elindeki silah arasında büyük denge farkı olmasına rağmen yine de Gazze’de silaha yenildiğini düşünerek Kudüs ve Batı Yaka’da silahsız insanlara yüklenme yoluna gitti. Ama burada da direnişçiler kendi canlarını siper ellerindeki araçlarını silah edinerek saldırganlara sert karşılık verdiler. 

Netanyahu bu kez siyonist kamuoyu nezdindeki imajını düzeltmek amacıyla “İsrail’in bir yahudi ulus devleti olduğu” iddiasıyla maskelenen ve tamamen ırk ayrımcılığı temellerine dayanan kanun tasarısına büyük ağırlık verdi. Bu kanun tasarısı da kendi hükümetinde depreme yol açtı. 

Şimdi meclisi dağıtıp erken seçime gitme kararı aldı. Buna karar vermesinin sebebi seçimlerden güçlü çıkacağı beklentisi içinde olması değildir. Yangından mal kurtarma telaşında. Daha fazla kayıp vermeden henüz kaymamış oylarıyla siyasi iktidarını koalisyonla da olsa kurtarmak istiyor. Ama yine tehlikeli bir satranca girmek zorunda olduğunun da farkındadır. Olmert’in durumuna düşmesi ihtimal dışı değil.