Cumhurbaşkanı, Erivan’a gitmeli mi?
Türk-Ermeni ilişkilerinde yeni bir döneme giriliyor. Ermenistan Cumhurbaşkanı’nın Cumhurbaşkanı Gül’ü, Türkiye-Ermenistan maçına davet etmesi, iki ülke arasında yeni bir sayfanın açılmasına vesile oldu.
Gül gidecek mi, gitmeyecek miden önce bunun fayda ve zararlarını tartışmak gerekir.
Türkiye’nin uzun zamandır, Ermenistan ile diplomatik münasebeti yok. Ermeni diasporasının Türkiye aleyhtarı faaliyetleri ve bu faaliyetler sonucu bir çok ülkenin ‘Ermeni soykırımını’ tanıması iki ülke arasındaki en büyük sorunu teşkil ediyor. Ermenistan devlet armasındaki Ağrı dağı sembolü, sınırlarla ilgili ihtilaflar, Karabağ sorunu gibi problemler Türkiye’nin Ermenistan’a dönük daha aktif bir dış politika izlemesini engelliyor.
Ermenistan 3 milyonluk bir ülke. Ancak diasporası, cismiyle mütenasip olmayan bir etkiye sahip. Bilhassa Amerika’da Ermeni diasporasının büyük gücü var. Geçen dönem kabulüne ramak kalan soykırım tasarısı, ABD başkanı Bush’un müdahalesi ile önlenmişti.
Ermenistan’ın yeni Cumhurbaşkanı Sarkisyan, halefi Koçaryan’a göre daha mutedil bir siyaset izliyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü davet etmesi, Türkiye ile diplomatik ilişki kurmak istemesi bunun en bariz göstergesi..
Ermenistan’ı biraz da şartlar buna zorluyor. Bölgede Rusya ile İran dışında hiçbir ülke ile doğru-dürüst temasının olmaması Ermenistan’ı bir çok açıdan köşeye sıkıştırmış durumda. İşsizlik, ekonomik sıkıntılar hat safhada. Türkiye ile barışçıl ilişkilerin kurulması Ermenistan için bir hayat öpücüğü olacaktır.
Türkiye ise, özellikle ‘soykırım iddialarından’ çok rahatsız. Bir çok ülkenin kabul ettiği Ermeni soykırımı Türkiye’nin itibarını aşındırmaya devam ediyor. ABD’de, ikide bir temsilciler meclisine getirilen soykırım tasarısı, ABD tarafından bir dış politika enstrümanı ve baskı aracı olarak kullanıldığı için, Türkiye’nin dış politikasına da zarar veriyor. Demokrat Parti başkan adayı Obama’nın başkan seçilmesi halinde, Ermeni soykırımını tanıyacağını açıklaması Türkiye’nin-Ermeni politikasını gözden geçirmesini gerekli kılıyor.
Türkiye’nin Ermenistan ile ilgili en önemli çekincelerinden biri de Dağlık Karabağ sorunu. Kardeş Azerbaycan’ı darıltmamak için Türkiye son derece dikkatli bir siyaset izledi bugüne kadar. Halbuki Ermenistan ile Azerbaycan arasında uzun zamandır Karabağ ile ilgili görüşmeler sürüyor. Türkiye’nin sürece dahil olması ile birlikte, Azerbaycan’ın elinin daha da güçleneceği muhakkaktır.
Modern dünyada ülkeler arasında problemleri çözmenin yolu diyalogdur. İki ülke arasında köprülerin kurulması, ticari ilişkilerin gelişmesi her iki tarafı da birbirini kaybetmek istemeyen duruma getirecektir.
Ekonomik bağımlılığın çok radikal siyaset ve siyasetçileri değiştirdiği, görüş ve düşüncelerini yumuşattığı bilinen bir gerçektir. (Rusya’nın Türk TIR’larına karşı tutumuna Türkiye’nin sessiz kalması örnek olarak gösterilebilir) Türkiye’nin rahatsız olduğu soykırım gibi konuları Ermenistan’ın vazgeçemeyeceği ticari partner konumuna geldikten sonra konuşmak ve çözmek daha kolaydır.
üstelik Ermenistan cenahından konuyu tarihçilere havale etmek gibi Türk tezine yakın bir duruşun son aylarda dillendirilmeye başlandığı da biliniyor. Dolayısıyla muhalefet partilerinin tepkileri yersizdir. CHP her şeye karşı olmanın gereğini yapıyor, çünkü başka bir politikası yok.
Ama MHP’nin tepkisi Türkeş çizgisine uymadığı gibi, bugünün dünyasının gerçekleriyle de örtüşmüyor. Ermenistan ile ilk temasın 1993 yılında Paris’te Türkeş vasıtasıyla başlatıldığı düşünüldüğünde, hiç uymuyor. Dostlar alışverişte görsün şeklinde yapılan bu muhalefet biçimi ile hiçbir milli mesele çözülemez. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı Gül, inisiyatif alarak Ermenistan’a gitmeli, diyalog kanallarını açmalıdır.