Papanın Gelişinin Düşündürdükleri
Koca papaz geldi ve gitti. Dinden uzak zannettiğimiz kesimin ilgisi bizi yine şaşırtmadı. Zira bu zavallı “müstağripler”, Batıdan olan her şeye meftundurlar. Bu din ve din adamı (!) bile olsa. Diyanet İşleri Başkanını olur olmaz yerde görmeye dayanamayanlar, canlı yayında papazdan ayrılamadılar. İbret alana nice dersler var bu olayda değil mi?
Biz ise sorarsan “biz de Müslümanız” diyenlerin batıla karşı bu kadar sevgi ve ilgisini acı acı seyrettik, insanımız adına bir kere daha üzüldük ve “Allah’ım uyandır” diye dua ettik.
Bir insan Allah'ın varlığı, birliği, ilim, irade ve kudretinin genişliği ve her yönden mükemmelliği ile İslâm'ın hak din, Hz. Muhammed'in de hak peygamber olduğuna iman ederse, artık o “Müslüman” adını alır. Allah Teâlâ’nın razı olduğu hak yola girmiş demektir.
Böyle bir insanın haliyle iman edeceği bir hakikat daha vardır; İslâm'a aykırı bütün yollar bâtıldır, geçersizdir, üstelik insanlara dünyaları için de âhiretleri için de bu zamana kadar asla bir hayır getirmemişlerdir, bundan sonra da getiremezler.
Bu söylediklerimizin ne kadar doğru ve geçerli olduğu hususunda, peşin yargılı olmayanlar için en doyurucu ve ikna edici açıklamalar, bizzat Kur’an’da yapılmıştır. Bu aziz kitapta iman, ibadet, hukuk ve ahlak için çok makul ve hikmetli deliller, gerekçeler, ispatlar verilmiştir. Aklı başında bir insanın biraz düşündükten sonra bu belgelere bir itirazı söz konusu olamaz.
Kur’an birçok yerdeki ifadelerinde Hz. Peygamber'e hitaben, insanlar ister inansınlar ister inanmasınlar, kendisinin Allah'ın lütfettiği hidayet sayesinde, dosdoğru hak yolda bulunduğunu, itikadî ve amelî hükümleriyle gerçek, düzgün ve sapasağlam bir dine bağlandığını bildirmiştir. İnanç zaten zan ve tereddüdü kabul etmez, yakîn ister. Bu da herkesten önce Peygamberlerden beklenir. Nitekim beklenen gibi de olmuştur uzun bir tarih içinde geçen tevhid mücadelesi içinde. Peygamberlerin hayatı bunun açık ifadesidir.
Garip bir durum vardır; hem müşrik Arapların, hem de Yahudiler ve Hıristîyanların sözde inandıkları İbrahim'in dinine sahip çıkma iddialarını görüyoruz. Oysa onun “hanif” dini, bâtıl inanç ve uygulamalardan münezzeh olan tevhid dininden başkası değildir. Müşrikler putlara taparlarken nasıl böyle bir iddiada bulunabilirler? Yahudi ve Hristiyanların Tevrat ve İncil ile gönderilen dinleriyle alakaları ne kadardır? İşlerine geleni almış, istemediklerini atmışlardır.
Peygamber Efendimiz imanıyla, ibadetiyle, şeriatıyla ve ahlakıyla, kısacası ölümüne kadar bütün varlığıyla hayatını Allah'a adadığını fiilen göstermiştir. Kur’an ortadadır ve Sevgili Peygamberimizin hayatı onunla uyum içindedir, asla çelişmez, ters düşmez. İşte omum örnek alınacak en büyük yanı da bu olsa gerektir.
Bugün hak din deyince ortada sadece İslam kalmıştır. O da Hz. Muhammed’in (sav) son şekliyle tebliğ ettiği İslam. Şimdi başta ABD, AB ve İsrail olmak üzere bütün küfür ehli, “laiklikle bir sorunumuz yoktur. İslam devleti olmasa da olur” diyen, dini tahrif ederek içten yıkmaya çalışan sözde hocaları da yanlarına alarak, İslam’a ve onu olduğu gibi kabul eden, bozma ve değiştirmelerden korumaya çalışan Müslümanlara savaş açmıştır.
Bu savaşta kol kola hareket eden bu üçlü kadronun, yani Yahudiler, Hıristiyanlar ve yerli hainlerin elindeki savaş aleti “laiklik”tir. İslam’ı laiklikle deforme ederek ilâhî olmaktan çıkarıp beşerî kılmak istiyorlar.
Avuçlarını yalarlar. Bize kalsaydı, böylesine iddialı konuşmazdım. Ama unutmayalım ki bu din Allah Teâlâ’nındır ve onu bugüne kadar koruduğu gibi kıyamete kadar da koruyacaktır.
Evet, kıyamete kadar hak üzere giden bir hakikat ehli mutlaka olacaktır. Bizim imtihanımız, bunun neresinde olduğumuzdur.
Hesap bu olmalı değil mi?