Tersini Yap Günü
Stüdyoda beş misâfir var. Beşi de akademisyen. Birisi, aynı zamanda MHP’den vekil.
Konu, liselerde Osmanlıca öğretimi. Dört akademisyen, “Öğretilsin” diyor; “Lâzımdır” diyor. Anlaşamadıkları taraf, mecbûrî olup olmaması. “Dayatılmasın, ortak karâr alınsın.” fikrinde olan var; “Ortaokuldan başlasın.” diyen var.
Vekil olan ise “Ne gerek var?” diyor. Gerek olmadığını ispât için cansiperâne savaşıyor. Kâh ağdalı bir Türkçe metni kâh diplomatika bilgisi isteyen bir arşiv belgesini örnek göstererek “Yapamazsınız, bu öyle kolay değil. Bunu lisede öğretemezsiniz. Sâdece çocukların vaktini çalarsınız.” diye kendini paralıyor. Diğerleri, “Olsun. Liseli genç, Osmanlıca ile tanışır; korkulacak bir şey olmadığını anlar. Kendine güveni gelişir. Bir kapı aralar.” fikrindeler ki ben de böyle düşünüyorum.
Yok... Vekil hoca, iknâ olmuyor ve en sonunda “Ben biliyorum. 17 ve 25 Aralık yaklaşıyor. Bunlar onun için.” diye kesip atıyor.
Bir de başka bir stüdyoda vekil var. Nurullah Ataç formatından çıkamamış bir CHP’li. Lafı döndürüp dolaştırıp rejim düşmanlığına bağlıyor. Onu, pek ciddiye alan yok. Garip olan şu ki MHP’li vekil hocanın fikri ile bu ciddiye alınmayan, modası geçmiş CHP’li vekilin fikri aynı.
CNNTürk’deki Tarafsız Bölge programından bahsediyorum. Çok üzüldüm. Şaşırdım. Zîrâ, vekil olan Yusuf Halaçoğlu, fakülteden hocam. Üzerimde çok emeği var. Osmanlıca’yı bana sevdiren, bundan ekmek yememe sebep olan insan. Dinlerken o günlere gittim. Sınıftan “Hocam, biz öğretmen olacağız. Bize ne lâzım?” i’tirâzları yükselince dersi kesip bize ettiği nasîhatler aklıma geldi. Liseden Arap alfabesini bilerek gelen arkadaşların derse alâkasının hocamızı nasıl memnûn ettiğini hatırladım.
Osmanlıca ile ilgili fikirlerimi merâk edenler var. Konu gündeme düşer düşmez, rahmetli Erol Güngör aklıma düştü. Hayatta olsa ne kadar heyecânlanırdı.
Yusuf Halaçoğlu, “Meclis’de Osmanlıca bilen tek vekil” diye haber yapıldığında “Oh be! İşi ehline soracaklar.” diye sevindim. Sevincim kursağımda kaldı. Çünkü, uzatılan mikrofona, arşiv belgelerinden örnek verip “Yazık! Bunlarla vaktini harcamasınlar gençlerin” dedi. Zâten, liselerde bunlar öğretilmeyecek. Osmanlıca demek, sâdece arşiv belgesi demek değil ki. O bambaşka bir alan. Ayrı bir ihtisâs alanı.
Hocam, devâm ederek, liselilere bunu öğretmek yerine, Osmanlı arşivlerinde çalışan ve Osmanlıca bilen personelin desteklenmesini istedi. “Maaşlarını artırın; uzman yapın. Uzman yardımcısı veya sözleşmeli memûr diye çalışıyorlar.” dedi.
Gözlerim görürken kulaklarım duymasa montaj falan derim. Bu konu, bu satırları okuyanların meselesi değil ama, bahsetmeden geçemeyeceğm. Yusuf Halaçoğlu bir dönem Osmanlı Arşivi’nde yöneticilik yapmıştı. Devletin bize uygun gördüğü zamma “Üniversitede doçentler bile bu kadar maaş almıyor.” diye i’tirâz etmişti. Bürokrasideydi ama, üniversite hocalığından çıkamamıştı. Rahmetli Erbakan, “Bu çocukların durumunu düzeltin.” emrini vermişti de dostumuzun yüz karası, düşmanımızın maskarası olmaktan kurtulmuştuk.
Şimdi, “Ecdâd yâdigârı belgeleri tasnif eden bu insanlara niye köstek oldunuz?” diye adama sormazlar mı? “Onları bu kadar sevdiğinizi, fırsat varken niye göstermediniz?” demezler mi?
Ayrıca, arşivciler hiçbir zaman, söz verildiği gibi uzman yardımcısı falan yapılmadı. Son verilen kadroda ise maaşları tenzil edildi. Yusuf Hocam bunları bilmiyor mu da hâlâ uzmanlıktan bahsediyor?
Bir de şu, “Ne gerek var?” anlayışına takıldım. Ma’lûmunuz, Yusuf Halaçoğlu Ayasofya’nın ibâdete açılması için kânûn teklifi verdi. Şimdi gene, “İstanbul’da namaz kılacak yer mi yok, ne gerek var? Ak Part, 17 Aralık’ı örtmek için Osmanlıca diyorsa siz neyi örtmek için Ayasofya dediniz?” diye, adama sormazlar mı?
Ayasofya’nın tekrâr câmi olmasını isteyen Halaçoğlu, Osmanlıca’nın liselerde öğretilmesine karşı. Dehşet bir ikilem.
Sanki, Sünger Bob seyreder gibiyim. Tersini Yap Günü bölümünü. Ne olduğunu açıklayayım. Tersini yap gününde normal davranışların tersi yapılıyor. Ak Parti iktidar olalı beri, MHP çizgi film ihtiyâcımızı halletti. “Tersini Yap Günü”nü başa sarıp sarıp seyrediyoruz..
Bu durum, politikacılar için normal. Ama ilim adamları, sırf muhâlefet olsun diye ömrü boyunca savunduğu değerlerin tersini yapar mı?
Bana öyle geliyor ki bütün mesele, önce Ak Parti’nin Osmanlıca istemesi. Cumhurbaşkanı “Bu yazıyı okullardan söküp atacağım dese” MHP’liler, ilkokuldan itibâren mecbûr olmasını isteyecekler.
MHP hakkında, o kadar çok hayal kırıklığım var ki... Andımızda, kendi topuklarına sıktı. Osmanlıca’da kendi kafasına sıkıyor. Bir parti, bu kadar intihâra meyilli olmamalı. Bir zamanlar, milliyetçilerin dillendirdiği hayaller bir bir gerçek oluyor ama, en çok onlar “İstemezük.” diyor.
Başa dönersek, Yusuf Hocam’ı seyredince çıkardığım sonuç ne biliyor musunuz?
Osmanlıca’nın liselerde mecbûrî olmasından daha mühim bir derdimiz var. Üniversite hocalarının politikacı olması.
“Ya Davutoğlu?” diyeceksiniz biliyorum. İstisnâlar kâideyi bozmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.