Bir nepotistin din ile imtihanı!
“Liyakat, kabiliyet, başarı ve eğitim düzeyi vb. özellikler dikkate alınmadan, akrabalık ve yakın dostluk ilişkileri esas alınarak ‘kayırma’ güdüsüyle kişilere türlü avantaj ve çıkar sağlamak” anlamına gelen “Nepotizm” kavramıyla toplumumuzun geneli ilk kez 26 Eylül 2014’te Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun il başkanları ile biraraya geldiği bir toplantı sırasında yaptığı konuşma ile tanışmıştı…
Davutoğlu “Küçük hesapların yer almasını istemiyorum. Nepotizm (akraba ve yakın arkadaşları kayırma) yapanı affetmem!” ikazı ile hayli ilgi çekmişti.
Başbakan Davutoğlu; devleti sadece “istihdam ocağı” gören, seçilmiş ile “her şeyi devletten bekleme” kültüründen sıyrılamamış olan seçmen arasında gelişen “Hâmil-i kart yakınımdır” ilişkilerinden ve referanslarından bunalmış bir tepe yöneticisi olarak “bunlarla bana gelmeyin” mesajı vererek yerinde bir çıkış yapmıştı.
Nepotizm sadece mevcut iktidar döneminde peyda olmuş bir problem alanı değil; geçmiş iktidarlar döneminde hayli yaygındı… Hatta bırakın gelmiş-geçmiş cumhuriyet dönemi siyasi iktidarlarını; Halil İnalcık üstadımız Osmanlı'nın son zamanlarında merkezi otoritenin bozulmasının sebeplerinden biri olarak gösterir nepotizmi… Maalesef gelinen aşamada bırakın kamusal alanı ve siyaseti, kayırmacılık ve himayecilik artık özel sektörde bile yaygınlaşmış durumda!
İşin tehlikeli tarafı ise bu uygulamaların geniş kitlelerce artık normal olarak görülmeye başlanması hatta “Nepotistin varsa sırtın yere gelmez” şeklinde içselleştirilmesidir. Şurası açık ki “kayırma ve himayecilik”; ideoloji, parti, cemaat, cemiyet meşrep ayrımı olmaksızın “suyun başına” her geçen tarafından yapılıyor. Asıl amaç ise stratejik önemi olan yerlere kendi yakınlarını oturtarak iktidar alanını sağlama almak! “Liyakat ve ehliyet” ilkesine “uymak şartıyla” tanıdığı ve bildiği insanları istihdamda tercih ettiğini ve bunun doğal olduğunu ileri sürüp, “iki tarafı keskin bıçak” olan nepotizmden asla vazgeçilemeyeceğini ileri sürenler ise nepotistlikle suçlandıklarında ise genellikle “doğal” bir sessizliğe bürünüyorlar!
Tâ ki nepotistlikle suçlanan AK Parti Adıyaman vekili Mehmet Metiner’in “yuh artık!” dedirtecek cevapları ve tepkisine kadar…
Kendi seçim bölgesinin bir yerel TV’sine konuk olan Mehmet Metiner’e, partisinin akraba ve aile kayırmacılığının rahatsız edici boyutlara ulaştığı tenkitiyle birlikte, dayısının oğlunun Sincik ilçesine Milli Eğitim Müdürü olarak atanması ile alakalı sunucu Mustafa Aloğlu tarafından “sıkı” bir soru soruluyor… Bu soru karşısında bocalayan Metiner, savunma babında bir şeyler söylüyor lakin sunucunun salvosu bitmeyince, ulusal bir TV kanalında asla dillendirmeyeceğinden emin olduğum, son yılların en müthiş demagoji örneklerinden birini sergileyerek “Cuma namazlarında hutbede bile okunuyor, Allah akrabalarını koruyup kollamanı emretmiyor mu” cevabına sarılıyor! Sunucu bu cevap karşısında tam da “İyi de Allah bunu devletin milletin imkânlarıyla değil, kendi imkânlarınla yapmanı emrediyor” şeklinde taşı gediğe koyacakken, Metiner hemen devreye giriyor ve “Vallaha sen Allah'ın ayetine bile karşı geliyorsun…" diyerek manipülasyonda da sınır tanımadığını ispat ediyor!
“Liyakat” ve “ehliyet”e tavizsiz bir şekilde vurgu yapan bir inancın argümanlarıyla istikamet tayin ettiklerini iddia edenlerin çoğunlukta olduğu mevcut siyasi iktidarın bir mensubu, bilhassa son yıllarda, etik değerlerin ve dini kriterlerin üstünde tutularak hızla yaygınlaşan nepotizm suçlamasından kendisini sıyırmak için dini referansları “istismar” ediyor!
Hem yazık! Hem günah! Hem de utanç verici!
HÜLASA
“Şüphesiz ALLAH, emanetleri ehline (sahiplerine/layık olanlara) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. ALLAH size ne güzel öğüt veriyor. ALLAH; İşitendir, Görendir” (Nisa 58)
"…İşler, ehil olmayanlara tevdi edilince (verilince) kıyameti bekleyin!” Hz. Muhammed (SAV)
“Mal cimrilerde, silah korkaklarda, yönetim zayıflarda olursa işler bozulur” Hz. Ebu Bekir (R.A)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.