Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Şam dönüşü Erdoğan’a sorular ve cevaplar

Şam dönüşü Erdoğan’a sorular ve cevaplar

“Sahur yemeği”ni İstanbul’da yiyip, “Sabah namazı”nı Ankara’da kıldıktan sonra “iftar yemeği”ni Suriye’nin başkenti Şam’da yediğimizi, “yatsı namazı”nı da yeniden İstanbul’da kıldığımızı söylersek herhalde “Erdoğan’ın hızlı ziyaretlerinden biri” demek istediğimi anlarsınız... Evet, bir defa daha “Erdoğan usulü ziyaretlerden biri”ni yaptık... Uykusuz geçen bir gecenin sabahında Ankara’dan Şam’a hareket ettik... Uçaktan iner inmez Halk Sarayı’na gidip, “Dörtlü Zirve”yi izledik... Evet; Suriye, Türkiye, Fransa ve Katar’ın katılımıyla gerçekleşen “İstikrar İçin Diyalog” zirvesini...
Şam’daki Halk Sarayı’nda gerçekleşen zirveye, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Türkiye’yi temsilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy ve Körfez İşbirliği Teşkilatı adına Katar Emiri Şeyh Hamad bin Halife El Tani’nin katıldığını biliyor olmalısınız...
TÜRKİYE HER YERDE
Zirveden sonra düzenlenen basın toplantısında; bir yandan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin tavır ve mimiklerini izliyor, bir yandan da söylediklerini ilgiyle dinliyordum...
Bir ara; masanın bir ucundan öteki ucundaki Başbakan Tayyip Erdoğan’a baktı ve İsrail ile Suriye arasındaki görüşmelere arabuluculuk etmesinden dolayı “bütün Avrupa’nın Türkiye’ye minnettar olduğunu” söyledi ve ekledi: “Türkler müthiş bir iş çıkardı, görüşmeler doğrudan müzakerelerle sonuçlanmalı”.
O an, “İşte Türkiye bu” dedim...
Hem Kafkasya’da sözü geçiyor, hem Körfez’de, hem Ortadoğu’da ve hem de Afrika’da...
Öyle ya;
Daha birkaç gün önce Rusya ve Gürcistan Dışişleri Bakanlarını konuk ettik ve aralarını bulmaya çalıştık... Tayyip Bey; daha önce de İsrail ile Lübnan ve İsrail ile Filistin arasında ara bulmaya çalışmıştı... Ve şimdi de; Şam’da; hem “istikrar için diyalog”dan söz ediliyor hem de “İsrail-Suriye anlaşmazlığı”na çözüm bulmaya çalışılıyor!..
Sarkozy haklıydı... Türkler gerçekten de “iyi iş” çıkarmıştı, çıkarmaya devam ediyordu!..
KİMSE, HUZURA KURŞUN SIKMAZSA!
Artık, iyice anlaşılmıştı ki;
“Bu bölgede Türkiye’siz hiçbir iş olamaz”dı!..
Çünkü Türkiye’nin, etrafını çevreleyen ülkelerle kâh “coğrafi” kâh “tarihi ve kültürel” ve kâh “dinî ve millî” bağları vardı!..
Ve ayrıca; Türkiye, çevresindeki ülkeler tarafından kâh “kardeş” olarak, kâh “ağabey” olarak görülüyordu.
Kısacası; “Türkiye’siz çözüm” mümkün değildi...
İşte Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy de anlamıştı bunu... Ama yine de; “AB” konusunda Türkiye’nin tekerine taş koyan ülkelerin başında geliyordu...
Bu “çelişki”yi; hem Başbakanlık Dış Politika Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’na, hem de uçakta Başbakan Tayyip Erdoğan’a sordum:
Hemen hemen aynı şeyleri söylediler...
“Anlayacaklar” dediler; “Bu topraklarda, Türkiye’siz bir iş yapılamayacağını herkes anlayacak!.. Ama bizim çeşitli roller üstlenmemiz, ABD ve AB sırtımızı sıvazlasın ya da Brüksel’de bize kıyak yapsınlar beklentisi ile değil... Biz, her adımı, Türkiye’nin çıkarlarını düşünerek atıyoruz.”
Biraz önce de dediğim gibi;
Türkiye, gerçekten de her yerde... Körfez İşbirliği Teşkilâtı ile yakın ve sıcak ilişkileri var... Ortadoğu Güvenlik ve İşbirliği Platformu’nda, Türk-Arap Forumu’nda, Kafkasya İşbirliği Paktı girişiminde... Hem de; hiçbir ülkeyi kızdırmadan ve onların çıkarlarına dokunmadan...
Evet, “her yerde” biz varız...
Çünkü bölgenin ülkesi biziz!..
“Sahibi” de biziz!..
Bunu, bir gün AB de anlayacak, ABD de!..
Yeter ki; Türkiye’de “istikrar ve huzur” devam etsin!.. Yeter ki; bu istikrar ve huzur ortamına birileri “kurşun” sıkmasın!..
GEZİYE KATILAN GAZETECİLER
İstikrar ve huzur deyince ister istemez “iç politika” geliyor akla... İç politika deyince de “gündemdeki son olaylar!”
“Yorgun bir gün”ün gecesinde İstanbul’a dönerken; “tam 10 gazeteci” çıktık Tayyip Bey’in karşısına ve hemen her konuda sorular yönelttik... “Yorgun bir insan” bulacağımızı zannediyorduk ama maşallahı var, “enerjik bir Başbakan” karşıladı bizi...
Fotoğraftaki “soldan-sağa” sıralamaya göre; Bugün’den Adem Aslan, Zaman’dan Mustafa Ünal, Hürriyet’ten Enis Berberoğlu, Akşam’dan İsmail Küçükkaya, Türkiye’den Nuri Elibol, Vakit’ten Hasan Karakaya, Sabah’tan Erdal Şafak, Star’dan Şamil Tayyar, Yeni Şafak’tan İsmail Karagül ve Kanal-7’den Sefer Turan tarafından yöneltilen sorulara son derece içten ve son derece net cevaplar verdi, Sayın Başbakan...
ABDULLAH GÜL’ÜN ERMENİSTAN GEZİSİ
Şimdi, izninizle “soru”larımızı ve Tayyip Bey’in “cevap”larını aktarmak istiyorum:
- İstikrar için Diyalog Zirvesi’nde Fransa Devlet Başkanı Nikolas Sarkozy ile baş başa görüşme fırsatı buldunuz...
- Evet, AB ile müzakerelerden söz ettik. Şu anda iyi gidiyor. Müzakere sürecindeki rutin süreç bozulmayacağa benziyor. “AB ile ilgili süreçte sıkıntı olmasın” dedik. O da, “Gerekeni yapacağız” dedi. Bir de Abdullah Bey’in Ermenistan gezisini çok olumlu buldular.
- Devlet başkanı yerine hükümet başkanının gitmesi daha uygun olmaz mıydı?
- Bu şekilde bir değerlendirme yapmak çok yanlış olur. Her şeyden önce, bu gezi, siyasi ilişkilerden kaynaklanmadı. Ermenistan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı bir maça davet etti.
Abdullah Bey’in vereceği cevap Türkiye’nin uluslararası camiada alacağı notu olumlu ya da olumsuz etkileyecekti. Gitmediği takdirde; “Bir spor karşılaşmasına dahi gitmiyor. Gördünüz ya, bunlar spora da siyaset karıştırdı” denilecekti. Gitmesi, oyunu bozdu.
Kimse, neden bu açıdan değerlendirmiyor?
İkinci boyutu, Kafkasya İşbirliği Paktı...
4 ayağı oturttuk. Sırada Ermenistan var. Dışişleri Bakanımı gönderiyorum. Maç arasında veya sonrasında Ermenistan Dışişleri Bakanı ile görüşerek bu konudaki görüşünü alacak. Sayın Cumhurbaşkanı da Ermenistan Cumhurbaşkanı’na konuyu açacak. Olumlu-olumsuz belli olacak.
- Maçtan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
- Hırsın tekniğin önüne geçeceği bir karşılaşma olacak. Normal şartlarda galibiyet bekliyorum. Avrupa şampiyonasında yakalanan karizmayı çizdirmemek lazım.
- PAF maçında olay çıkmış...
- Fatih hoca beni aradı. Bizim çocuklara çok iyi bir karşılama yapmışlar. Abdullah Bey’in karşılanması için de ciddi bir hazırlık yaptıklarını öğrendik.
- Deniz Baykal’ın ‘Bari gidip soykırım anıtına çelenk koysunlar’ açıklamasına ne diyorsunuz?
- Sayın Cumhurbaşkanı, nereye çelenk konulacağını Baykal’dan öğrenecek değil. Benim ülkemin Cumhurbaşkanı için bu yakıştırmayı sıcak bulmam.
- Metropol kamuoyu araştırma şirketinin son araştırmasında, CHP lideri Baykal’ın güvenirliliği yüzde 4 çıktı.
- Şu anda Türkiye’de liderlerin halk nezdinde oturduğu yer ile partilerin oturduğu yer farklı. Liderler güvenirlilik soruşturmasında tek haneli rakamlara düştüler.
Türkiye’de liderlerin ve partilerin oy tabanı farklı. Solun oturduğu bir oy tabanı var. Solda, lider rahatsızlığının had safhada olduğu hem kendi anketlerinde, hem de bize gelen anketlerde görülüyor.
- Sizin durumunuz nasıl, oyunuz partinizden yüksek mi?
- Son araştırmada partimin oyu benim oyumdan daha yüksek. Bizde tekelci, lidere endeksli bir çalışma yok.
GÜNEYDOĞU’YA YÖNELİK ADIMLAR
- Portekiz seyahatinde Güneydoğu’ya yönelik yeni açılımlardan söz etmiştiniz. Araya kapatma davası ve Ergenekon gibi önemli konular girdi. Yerel seçimler öncesi Güneydoğu’ya yönelik yeni bir düzenleme söz konusu mu?
- O zaman, daha GAP’ı açıklamamıştık. GAP’a çok önem veriyoruz. Sosyo ekonomik yapıyı geliştireceğiz. Hedefimiz bölge insanını devletle barıştırmak. Yatırımları hızlandırıyoruz. Özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve enerji konularındaki çalışmalarımız, önümüzdeki 5 yılda hız kazanacak.
Bölgenin şeklini değiştireceğiz. Tüm teşkilatlara talimat verdim. Bütün birimler halkla teması arttırıyor. AK Parti teşkilatları, gece yarısına kadar açık. Ilısu Barajı önemli bir yatırım... Bu baraj; terörle mücadele için de, bölgenin ekonomik gelişimi için de çok önemli.
- Dağdakileri indirmeye yönelik yeni açılımlar var mı?
Önümüzdeki hafta benim başkanlığımda terör zirvesi yapacağız. Cemil Çicek, Beşir Atalay, Mehmet Ali Şahin, yetişebilirse Ali Babacan.
Genelkurmay, Jandarma, Kara Kuvvetleri ve istihbarat birimleri katılacak. İstihbaratın kalitesi terörle mücadeleyi belirliyor.
Neler yapabileceğimize, neler yaptığımıza ayrıntılarıyla bakacağız.
Önlemleri ve teşvikleri konuşacağız. Ama asıl amacımız, halkı terör örgütünden koparmak. 1990’lı yıllarda dağlarda 6 bin kişi vardı, şimdi de aşağı yukarı bu kadar. Üstelik binlerce kişi de etkisiz hale getirildi. Demek oluyor ki; terör örgütüne katılımların önüne geçilememiş. Örgüte katılımların önüne mutlaka geçmeliyiz...
ERGENEKON... RUSYA... KAFKAS PAKTI
- Ergenekon sanıklarından emekli paşalar Tolon ve Eruygur’un cezaevinde resmen ziyaret edilmesi konusuna ne diyorsunuz?
- Savcılığa müracaat edilerek özel izinle yapılmış. Ben de ziyaretten sonra televizyondan haberdar oldum. Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ, ziyaretten sonra bana geldi, konuyu görüştük.
Dolayısıyla, televizyondan “TSK adına yapılmıştır” açıklamasını kendi sözüyle teyit etmiştir. Sivil ve askerî kanatta olumlu veya olumsuz sonuçları olabilir, ama ben “insanî amaçlı bir ziyaret” olarak değerlendirdim.
- Rusya ile yaşanan kriz ve Kafkas sorunu...
- Kafkaf İşbirliği Paktı önemli. ABD müttefikimiz ama, Rusya da stratejik komşumuz... Enerjimizin 3’te 2’sini Rusya’dan alıyoruz... Ticarette birinci ortağımız... Turizmde birinci sırada... Bütün bunlar varken, kimse bunları gözardı etmemizi beklememeli. Müttefiklerimiz de bunu anlayışla karşılamalı.
Biz bugün Montrö’den bir milim sapmış değiliz. Ne ABD ne de NATO zorluk çıkartmıyor. Gemiler, tonajlar, tarihler.. Hepsi anlaşmalara uygun. Bugün Montrö’nün değişmesi için çeşitli ülkelerden talepler geliyor ama sıcak bakmıyoruz.
Deniz Kuvvetleri Komutanımız, hem de bu gerilimli günlerde Karadeniz’de Rus meslektaşı ile bizim gemimizde bir araya geldi. Bu toplantılar Karadeniz barışına katkı sağlayabilir. AB de, bugün Kafkas İşbirliği Platformu’na destek verdiğini resmen açıkladı. Biz bölgenin devletiyiz ve kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.
CHP’NİN MEŞRUİYETİ NE KADAR?
- Anayasa Mahkemesi’nin AK Parti’nin kapatılması ile ilgili davada yazacağı gerekçeli kararın, siyasetin alanını daraltacağı yönünde eleştiriler var?
- Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara saygı duymaktan başka çaremiz yok. Bu şartlarda siyaseti sürdüreceğiz. Fakat biz muhalefetin yaptığı değerlendirmelere katılmıyoruz... Ne ben, ne de arkadaşlarım AK Parti’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı gösterilmesini kabul etmiyoruz.
Görünen odur ki; Türkiye’nin en güçlü partisi AK Parti’dir. 2009 yerel seçimleri turnusol kağıdı olacaktır. Halkımız bize en güzel cevabı verecektir.
Demokrasilerde meşruiyetin temelinde halk vardır. Kararı halk verir... Meşruiyeti tayin yetkisi CHP’ye ait değildir!.. CHP’nin meşruiyeti 22 Temmuz seçimlerinde, o da ancak DSP’nin desteği ile yüzde 20’yi bile bulamadı. AK Parti’nin meşruiyeti ise yüzde 47.
2009 yerel seçimleri bu tartışmalara en güzel cevap olacaktır.
- Ülke olarak olimpiyatlarda başarısız olduk. Bir planınız var mı bu konuda?
- Gerek bakan, gerekse de Gençlik ve Spor Genel Müdürü ile görüştüm. Milli Eğitim Bakanı ve YÖK başkanları ile de görüşeceğim. Bu işin ilk ve ortaöğretimden başlaması gerekli. Hatta ihtisas üniversitelerini oluşturmamız lazım. Bazı üniversitelerin farklı alanlarda öne çıkması lazım.
Bir dönem İstanbul Teknik Üniversitesi basketbolda çok iyiydi. Geçenlerde rektörü ile görüştük... Takımı birinci lige çıkarma hedefi koymuşlar tekrar... Takım sporlarında gerekirse yabancı hocalar transfer edebiliriz. Buna yönelik bir çalışmayı da başlatacağız.
- Ortadoğu’da yürütülen diplomatik çalışmalar da pozitif sonuçlar veriyor. AB’nin tepkisi nasıl oldu, size nasıl yansıyor?
- Yıllardır sürdürdüğümüz kararlı adımlar var. Güven çok önemli. Tarafların bize güveni yüksek. Bakın, kaçırılan İsrail askeri için İsrail’de yoğun girişimler oldu, ama hâlâ ortada sonuç yok. Şu anda bizden medet bekliyorlar. Tabii bizim rolümüz yok. Biz durumdan vazife çıkartarak rol alsak, Mısır rahatsız olacak. İsrail resmen yardım talep ederse bu konuda da devreye girebiliriz.
Körfez İşbirliği Konseyi bugüne kadar hiçbir ülkeyle tek anlaşma yapmamıştır. İlk defa bizimle yaptılar. Bu çok önemli. Siyasî, askerî, ekonomi konularında pozitif gelişmeler var. Hatta bir Körfez ülkesinin başkanı “Biri hariç tüm müteahhitlerinizden memnunuz” dedi. Bunlar pozitif gelişmeler ve gelecekte daha büyük paylar alacaktır Türk işadamları.
YARIN: ŞAM’IN TARİHİ YERLERİ
Evet; sorularımız ve aldığımız cevaplar böyleydi... Saat 08.00’de Ankara’da başlayıp, saat 10.45’te İstanbul’da sona eren geziden aktarabileceklerim bugünlük bu kadar.
Yarın, gezinin “resmî” bölümünden “kaçamak” yapıp gittiğimiz Osmanlı Mezarlığı, Hamidiye Çarşısı ve Emeviye Camii’nden söz ederiz inşaallah...
Sap ile samanı karıştıranlar!
İnsan, hiç “elma” ile “armut”u birbirine karıştırır mı?.. Elma ile armutu, ya da “sap” ile “saman”ı birbirine karıştırmak için galiba “İ.Ü'ye rektör” olmak gerekiyor!..
Efendim; göreve ilk başladığı günlerde “parlak” bir gelecek vaad eden İ.Ü. Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak; daha sonra neler oldu bilmem, saçmalamaya başladı!..
Dün, yine saçmalamış... “Öğrenci affı”nın çözüm olmadığını, öğrencilerin yine “başarısız” olduklarını belirtip, “af olmamalı” demiş!..
İşte, buna “sap” ile “saman”ı karıştırmak derler... Çünkü, “af” bekleyen öğrencilerin hepsi “başarısız” oldukları için değil, “başörtüsü yasağı” yüzünden okulla ilişiklerini kestiler...
Hele bir “başörtülü öğrencilere af” gelsin, Mesut Parlak o zaman görür, onların nasıl başarılı olduklarını!..
Türkiye, böyle bir affı bekliyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi