Büyük bir tehlikeye dikkat çekiyorum!
Anadolu’ya seyahatleri ve halkla temasları ekol olmuş gazeteci Yavuz Donat’ın, 6-11 Ekim olayları sonrası Diyarbakır izlenimlerini ve değerlendirmelerini içeren 14 Kasım 2014 tarihli “Bölge Raporu” başlıklı yazısı, gözden kaçırılamayacak derecede mühim bir yazıydı… Donat yazısında; bölge halkının bir daha 6-7 Ekim benzeri olaylar olursa karşı koymak gayesiyle için hızla bireysel silahlanmaya yöneldiğini, kaçak silah ticaretinin arttığını ve halkın çoğunluğunun çekinmeden ve yüksek sesle devletin bölgedeki yetersizliğini gündeme getirip devletin gücünü göstererek yanlarında olduklarını görmek istediklerini ifade etmişti…
Bölgede ki “Güvenlik Sorunu”nun en açık alameti olan “ruhsatsız silahlanmadaki” ciddi artış ve “kaçak silah piyasası” konuları, sadece Sayın Donat’ın gözlem ve tespitleriyle sınırlı değil elbette... Çözüm Süreci sonrasında, PKK/KCK’nın bölgede “ kamu müdahalesini sınırlandırmayı” başarmasıyla birlikte, büyük bir sıçrama yapan bireysel silahlanma ile kaçakçılık trafiğini aşıp ağ ekonomisi haline gelen silah piyasası konulu ciddi saha raporları ve analizler mevcut…
Bu rapor ve analizlere göre; Nisan-Mayıs 2013 PKK/KCK eylemliliği, 6-11.Ekim KCK eylemliliği ve 27 Aralık’ta başlayan ve hala devam eden Cizre KCK eylemliliği gibi büyük ölçüde etnik ve kısmen dini-mezhebi saikla artan tansiyonun ve tepkimelerin formasyonları, sadece Doğu- Güneydoğu bölgemizde ve Suriye sınır illerimizde değil, başta İstanbul olmak üzere birçok Batı şehirlerinde ruhsatsız silahlanmayı ivmelendirmiş, hatta ağır ve nitelikli silahlara dönük talepte patlamaya yol açmış görülüyor… İstanbul ve Ankara’da Kaleşnikof kullanılan eylem/adi suç vakıa sayısı ile alakalı (6-11.Ekim KCK eylemlerinde İstanbul’un Esenyurt başta olmak üzere bazı semtlerinde saatlerce süren çatışma ve karşılıklı sıkılan mermiler gibi…) istatistikî bilgilerde vahim bir duruma işaret ediyor! Bunların yanında Elazığ, Erzurum, Erzincan, Sivas, Malatya, G. Antep, K. Maraş, Adıyaman, Adana, Hatay, Osmaniye, Mersin İllerinde bireysel silahlanmada ciddi artışlar olduğu da raporlara yansımış durumdadır.
Malumunuz kaçak silah üretim ve ticareti, insanlığın en yüksek ahlaki erozyonundan kabul edilir. Buna rağmen çok bazı illerimizde, bilhassa muhafazakâr ve milliyetçi duyarlılığı olan illerimizde, kaçak silah üretip etnik tansiyon olan illere tereddütsüz sevk eden klanlaşmalar ve akan trafiğe dair iddialar ve rakamlar var ki; eğer bunlara çare alınmazsa yandı gülüm keten helva!
Hülasa
MİT-Öcalan Çözüm Süreci’ne angaje olan siyaset kurumunun dost-düşman ayırt etme kabiliyetini yitirmesi dolayısıyla alınan tüm riskler katlanmıştır! Medyadaki kamuoyu yönlendirmelerinin ağır ve baskın işletilişine rağmen 6-11 Ekim KCK eylemleri var olan devlete güven yitimini hızlandırmış, doğal olarak sivil tepkimeler ve tedbirler artmaya başlamıştır!
Bir tarafta, muazzam etkinlikte gizli teşviklerle (!) iyice palazlanan PKK/KCK’nın hayli başarılı olmaya başladığı “burada benden olanlar kalacak, olmayanlar gidecek!” şeklindeki “hacimli, kararlı ve kalıcı mekân planlaması” uygulamaları; diğer tarafta ise yavaş yavaş kendi bekâsını sağlama alma duygusunu devreye sokmaya başlayan ve “taşları bağlama…” durumundan hayli rahatsız “meşruiyet ve mağduriyet” alanları üreten, “Dindar ve Türk Milliyetçisi” tepkimeler..!
Bu işlerin sonu hiçte iyiye gitmiyor!
Önerimiz:
1-) “Teknik olarak” biten Çözüm Süreci, fiili olarak da sona erdirilmeli ve behemehâl güvenlikçi politikalara geri dönülmelidir!
2- ) Ya devlet; istihbari, inzibati, idari ve hukuki tedbirlerini alıp hızla artan silah talebi ve arzına müdahale etsin, ya da ABD gibi bireysel silahlanmanın önünü “ruhsatlı” ve “düzgün kaidelerle” olmak şartıyla açsın!
3-) “İdam Cezası” ve “üç hata kuralı” (3 kez aynı suçu işleyenlere ömür boyu hapis cezası) yasalaşmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.