Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Hatice Senay Sarıgöz’ün tahliyesi ardından

Hatice Senay Sarıgöz’ün tahliyesi ardından

Bir kimseyi mahkeme salmışsa neden saldın demem. Aynı şekilde… Dosyasını görmeden kuru kuruya hüküm de yürütmem. 

Hatice Senay, bir çocuk annesi.

Bu anne, askeri casusluk suçundan önce  4 yıl 5 aya mahkum oluyor.

10 ay içerde yatıyor…

Ardından Anayasa Mahkemesi “hukuksuz yargılama” deyince serbest bırakılıyor.

Ülkemizde adalet… Ah ne haldeyim bir bilsen…

Hatice Senay ne ile mi suçlanıyordu?

Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda bilgisayar yazılımcısı iken komutanlıkta görevli kişiler hakkında temin etmiş olduğu bilgileri örgüte aktarıyormuş…

Yakalanmış, yargılanmış, mahkum olmuş, sonra da çözülmüş.

Benim merakım,  Anayasa Mahkemesi “hukuksuz yargılama” kanaatine nasıl varıyor?

Yanı dosyada delil mi yoktu?

Öyle ya, hukuksuz yargılama demek delil yok demektir.

Casusluk davası hem ilk dereceli hakim ve savcılardan, hem de Yargıtay’dan geçerek kesinleştiği halde, Anayasa Mahkemesi “hayır” diyor, “senin yaptığın yargılama hukuka aykırı.”

"Hukuka aykırı” demek için bu sahada uzman olmak gerekmez mi?

Oysaki hiçbirisi ceza uzmanı değil.

Şöyle düşünelim…

Bıçağı pratisyen hekimin eline verdiniz o da akciğer ameliyatı yapıyor.

Ne olacak şimdi?

Dört dörtlük bir olayı düşünün…

Ölen belli, öldüren belli, katılın silahı da elimizde…

Yargılayan bakkal da olsa cezayı verecek, kurtuluş yok.

Bu durumda, Anayasa Mahkemesi herhangi bir söz söyleyebilir mi?

Söylerse o zaman durup düşünmek lazım, nasıl söyleyebildi, ne diye söyledi?

Tersi de olabilir. Yargıladığınız kişi veya kişiler hakkında elde avuçta sağlam bir delil yokken savcılar kör, hakimler kör basıyorlar cezayı! Yargıtay da kör cezayı körlükle onaylıyor!

Hatice’nin olayı böyle mi acaba?

Öyle bir şey olmuşsa tabi ki bu garabetin bir yerden geri tepmesi lazım.

Benim yine kafama takılan…

Hadi birkaç kişi hakkında yanılma veya kumpas gibi anormallikler oldu diyelim.

Anayasa Mahkemesi’nin “hukuksuz yargılama” dediği dosya sayısı az değil ki. Oldukça fazla, hem de çok ciddi davalar…

Bu davalar sadece bir hakimin değil birçok hakimin ve savcının elinden geçiyor. Yine de mahkemeler hep doğru yapıyor demek istemiyorum.

Acayiplikler, yanlışlıklar olmuyor değil oluyor…

Ama ülkeyi yıllardır meşgul eden önemli davalarda “hukuksuz yargılama” sözü  çok ağır.

Oldukça düşündürücü.

Anayasa Mahkemesi’nin tutumundan şunu anlıyoruz:

Bunca mahkeme delillere göre değil, kafadan karar veriyor.

Böyle bir şey olabilir mi?

Türkiye bu sorulara cevap bulmak zorunda. Bir tarafta uzman olmayan bir mahkeme var, diğer tarafta uzman mahkemeler.

Öyle ya, hangisinin yaptığı doğru?..

Bunu bilelim de nasıl bilelim?

Anayasa Mahkemesi’ne referandumla yetki verilmiş. Ancak bu yetki nereye kadar belli değil. Bazı yerlerde hukuk mahkemesi gibi, bazı yerlerde temyiz mercii gibi davranıyor.

Halk deyimi ile freni kopmuş…

İnsan hakları yönünden bir üst merci olsun, ama bu merci bana göre Anayasa Mahkemesi değil, o mahkeme ille de olacaksa kanunların Anayasa’ya uygun olup olmadığına baksın, başka bir işe karışmasın. Zamanında yazdık çizdik, uzmanlardan oluşan Türkiye İnsan Hakları Mahkemesi’ni kurun dedik olmadı, şimdi de o mu doğru bu mu doğru bocalayıp duruyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi