Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Kertenkele’ye ince ayar

Kertenkele’ye ince ayar

Bugün, dizilerde millî ve mânevî değerlerimize yapılan bir saldırıdan; bir subliminal mesajdan bahsedeceğim.

Önce, kısa bir hatırlatma yapayım.

Bilinç, ilk nefes ile son nefes arasındaki farkında olma durumuna denir. Bilinçaltı ise farkında olunan bilinci ve günlük hayattaki hareketleri etkileyen fakat, direkt olarak fark etmeye izin vermeyen üstü örtülü alt bilinç, uyuyan bilinç, pasif bilinç veya şuuraltı. Kısaca, en zayıf farkındalık durumu. İşte, subliminal, yâni gizli mesaj, bu alt bilince gönderilen mesaja denir. Özellikle, reklam sektöründe çok kullanılır.

Bilinçaltı, bilincin farkına varmadığı bütün hâdiseleri, sesleri ve resimleri kaydeder. Üzerinde durmak istediğim, resimler kısmı. Yâni, görsel subliminal mesaj. Öyle 25. kare veya bir göz kırpma anındaki görüntü falan değil. Bir hayli göstere göstere bir görsel mesaj.

Sinema filmleri, dizi filmler ve bilgisayar oyunlarında dost ve düşman taraf vardır. Kısaca, iyi adam kötü adam diyelim. Kötü adamın veya düşmanın kıyâfetine, kaldığı mekâna ya da çevresine, istenilen millî ve dînî simgeler konularak, sâdece kötü adama değil bu değerlere de savaş açılır. Seyreden veya oynayan, farkında olmadan bu resimleri öteler. Hattâ, nefret eder. Çağrışımlarından uzak durur. Hele de çocuksa...

Meseleyi, somut misâller vererek îzâh edeyim. “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinde Yaşaranlar diye bir âile vardı. O kadar kötüydüler ki bir tanıdığım, diziyi seyreden annesinin ellerini açıp mahvolmaları için bedduâ ettiğini söylemişti. Bu Yaşaranlar’ın evinde, yemek masasının hemen arkasındaki duvarda, çerçevelenmiş Osmanlı fermanları asılıydı. Onlar her yemek yediğinde, seyircinin zihni bu resimleri kopyalıyordu. Yine, işyerlerinin duvarında da ferman asılıydı. Yaşaranlar’ın dünürünün, iktidâr partisinden olduğunu da hatırlatayım. 

ATV’nin dizisi Karadayı’da, Mehmet Sâim Bey diye bir adam var. Bütün kötülüklerin babası olan bu adam, aynı zamanda içişleri bakanı. Yâni, iktidârın adamı. Bir bölümde, yine sinsi bir planını anlatırken başucunda ferman olduğunu hatırlıyorum. 

Merhamet dizisinin psikopat mafya babası Babür’ün evi, silme dînî ve millî tablolar ile doluydu.

Bu resimlerin, bilinçaltına kötü adamla birlikte yerleşmesi şöyle bir sonuç doğurur: Kötüler, evine böyle şeyler asar veya böyle şeyleri evine asanlar kötüdür. Bahsettiğim ferman ve tabloların hepsi de Osmanlıca ve Arapça.

Gelelim Kertenkele’ye. Bu dizinin de kötü bir adamı var. Deli Kenan. Tam bir psikopat. Yedinci bölümde, Deli Kenan’ın ofisinde, duvarda Osmanlı arması asılıydı. Hem de iki tâne. Camın iki tarafında simetrik olarak. “Yine mi ülkücü mafya?” diye bir yazı düşündüm; gecikti. Son bölümde, Kenan’ın ofisi değişti. Duvarda, at resmi var. Önceki intibâyı yok etmek için olsa gerek, Deli Kenan, işyerine gelen Rus mafya babası Boris’i “Oooo yoldaş” diye karşıladı. 

Zannımca, arma tepki aldı veya kanal yönetimi, Osmanlıca tartışmalarının yoğunlaştığı bir zamanda, Osmanlı armasının kötülük çağrıştıracak bir şekilde gösterilmesinin hayırlı olmayacağını farketti.

Hep söylüyorum. Bir dizi, başörtülü tip konulunca muhâfazakâr dizi olmuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi