Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Tamam mı devam mı!

Tamam mı devam mı!

Görüyorsunuz işte... Elin adamının üstün meziyetleri var ki rica minnet, hatta araya elçiler koymak suretiyle  kolundan tutup getiriyorlar. Her devrin adamı önemli kişiler bunlar... 

Kalıp ustası, birinci sınıf eleman! 

Bir de demokrasi limanına demirlediğimizden, her isteyen istediğini yapma hakkına sahip.

Tepinmek isteyen tepinecek, soyunmak isteyen soyunacak...

Benzetmiş gibi olmayayım.

Cennet mekan Abdülhamid döneminde de bir bakıma öyleymiş.

Devletin başı sağlam, ama kadro dediğiniz eleman takımı külliyen ittihatçı.

İttihatçı deyip de geçmeyelim...

Tek düşündükleri Batılılaşmak, Osmanlı gitsin de kim gelirse gelsin.... 

Ve de gitti... Her şey bitti.

Duymuş olmalısınız... Siyasal Bilgiler Fakültesi gibi yarınlara idareci yetiştiren bir okulda “vur vur inlesin Ulu Önder Apo dinlesin” sloganları neredeyse ders başlığı olacak... 

Kobani yıkılışını bu adamlar zafer diye kutluyorlar.

Taş taş üstünde kalmasa da tek istedikleri Kürtçü olsun da kim olursa olsun.

Şimdide Güneydoğu’nun sürüklenmek istendiği macera aynı. 

Görüyorsunuz, tükettiği elektriğin parasını ödemek istemeyen özerklikçi Belediye Başkanı bir de tehdit savuruyor, “bu şehri onlara dar ederiz.”  

Orada mazlum Kürt halkı yaşadığına göre edersin, karanlık zindan da edersin.... 

Çukurları da derin kaz ki isimleri Gaffar Okan olan Diyarbakırlı çocuklar düşsünler de ölsünler!.. Diyarbakır kültür ve sanayi şehri değil, terör şehri olsun! 

Halk bıksın, usansın, göçsün, uzaklaşsın, kalan da geride kalanların olsun.

İşin bu yönünü görünce makarayı karıştırmıyorum. Çünkü bizdeki laik siyaset anlayışı seçmene yaranmak adına seçim zamanları camici, diğer zamanlarda makaracı...

Makaracı... Zamansız ötme, veya gereksiz yumurtlama diyorlar bu hale...

Bir de şey var... Adama koltuk verdin yetmemiş gibi velisi saydığı birçok vatan hainini övme gibi yalakalık da girer işin içerisine. Lanetlemeler kutlamalara dönüşür. 

Senin anlayacağın, bu işler Tanzimat sonrası devlet politikasıymış. 

Dedik ya, benzerleri Abdülhamid devrinde denendi...

Cennet mekan tek adam olarak her şeyi 33 yıl maharetle yönettikten sonra tahtan düşürüldüğünde -kadrosuzluk yüzünden- devlet-i ali parçalandı gitti. 

Ödünç adam, ödünç yönetimi peşinden sürükler.

Rivayet edilir ki Mustafa Kemal bir yemek esnasında:

 “Ölünce beni nasıl anacaklar?” diye sormuş.

Yalaka takımı “şöyle aslan, şöyle kaplan” deyince, “durun” demiş. 

“Beni nasıl anacaklarını çok iyi biliyorum. 

Diyecekler ki ‘bu kadar dalkavuğu nereden bulup başına sardı.”

Devletin ekmeği de suyu da bir 

gariptir...

Tedbiri elden bıraktığınızda bakarsınız çevreyi saran dalkavuklar has insanları tutuşturmak için iş başındalar. Sen iktidarsın onlar kadro, sen yaparsın onlar yıkarlar...

Tabi ki devleti yönetmenin her zaman rızkı var.

17 Aralık günlerini herhalde yayla şenliklerinden sayacak değiliz.

O günkü Abdülhamid, bu günkü Cumhurbaşkanı...

Hiç şakası yok, bu büyük kolon yıkıldı mı gerisini zayıf kolonlar tutamaz.

Ne yatırım kalır, ne büyüme, ne de yerli üretim.

Merkez Bankası’nda biriken 135 milyar dolar bir gecede buharlaşır.

Geçmişte bunları hep yaşadık, gördük...

Hep kadrosuzluk... 1950 sonrasında sen iktidar o muktedir...

Sen ipi ürettin, o seni ipe çekti.

Yine de dostlara ikazımız olsun... 

Otobanlara, alt geçitlere, köprülere, hızlandırılmış trenlere, daha nelere hayretle baktık, şimdi de yaklaşan seçimler nedeniyle geçmişten ne kadar ders alındığına bakacağız. 

Devleti kemiren yalakalık, ilkesizlik, liyakatsizlik... 

Tamam mı devam mı!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi