Zar zor liderlik!
Beşiktaş, bu defaki Rizespor maçına kupanın çok ötesinde önemli bir hedefle çıkıyordu. Yani Fenerbahçe’nin puan kaybından sonra kazanılacak bu maç Beşiktaş’ı yeniden liderliğe taşıyacaktı. Rakip de Hikmet Karaman’la ve de yeni transferi Obraniak’la değişik bir çehreye bürünmüş Rizespor idi. Beşiktaş’ın eksiği yoktu ama kenarda işleyen çarka son bir iki maçtır çomak sokmaya çalışır gibi görünen teknik direktörü vardı.
Evet, Atiba kenara alınmıştı. Veli’nin ortağı Atiba’nın yarısı kadar savunma özelliği bulunmayan ve dağınık oynayan Oğuzhan idi. Sosa da takımdaydı. Yani neredeyse idealleşme yoluna girmiş arka dörtlü ile ön bloğun dışında, yani tam ortada bir yenilik vardı sanki. Peki, bu yararlı olur muydu? Bir kaç cümle önce vurgulamaya çalıştım; savunma özellikleri yararlı olmayabilirdi bu anlayış. Nitekim Rizespor oyunun ilk devresinde Beşiktaş’a oranla daha organize, daha çabuk ve iyi yardımlaşarak kapanan takım idi. Hemen hemen hiç pozisyonu yoktu Beşiktaş’ın... Şayet Rizespor’un en önünde Holosko gibi bir kumar oynanmayıp, sonradan oyuna giren İrlandalı Lafertie veya Kwekee olsaydı Ersan’la Franco ciddi şekilde hırpalanır ve skor telası önce Rizespor lehine renklenebilirdi.
İlk yarı kapandığında aklımda hep Hikmet hoca Holosko kumarı vardı. Devre arası çayımı içerken Beşiktaş’ın Atiba’yı oyuna alıp almayacağını da düşündüm. Ama değişim yoktu her iki tarafta da... Öylesine bir maç olmaya başlamıştı ki, skorunda 0-0’da kalacağına bahis bile oynanabilirdi. Ama o da ne? Sosa soldan driplingle girerken Demba Ba’yı duvar kullanıp devam etti. Top ayağından açılırken çıkan kaleci Serkan’ın da yanından ve neredeyse sıfırdan vurdu: 1-0... Sonra kaleci Tolga’ya yakışmayan bir havayı dövüşten Sercan’ın boş kaleye kafa golü geldi. Sonrası mı? Rizespor’de hem kendini, hem de takımı doğrayan oyuncular ortaya çıktı. Peş peşe gelen iki kırmızı kartla artık Beşiktaş’ın önünü açılıyordu. Peki, öyle mi oldu? Hayır! Hal böyle olunca Veli kenara geldi Atiba içeri girdi. Acaba neden? Beşiktaş takımında orta alandan Atiba’nın mı, yoksa Veli’nin mi daha çok golü vardı. Kim daha fazla kaleye şut atmıştı? Belli ki Biliç’in hafızası kaymıştı. Oğuzhan da yerini 77.’de Tolgay’a bıraktı. Ama hepsinden önce 66.’da Olcay çıkıp yerine Kerim girdi... Öyle ya Kerim, Olcay’dan daha fazla gol şansı olan futbolcu idi (!) Bana göre Biliç’in yaptığı bu değişikliklerin tamamı yanlıştı.
Ama dedik ya kader ağlarını örmeye görsün... 88. dakikaya girerken Sosa soldan ceza alanı dışından içeri bir top kesti... Rizesporlu Obraniak topu kesmek adına havaya kollarını iyice açarak çıkacaktı. Bu durumda top elle temas edince ne olurdu? Tabii ki penaltı... Demba Ba geldi klasiğini sergileyerek maçı aldı...
Bu maçla ilgili diyeceğim en önemli şey şudur; Rizespor taraftarı neden Cüneyt Çakır’ı protesto etti? Oysa protesto edilmesi gerekenler kırmızıları görenlerdi. Şayet o futbolcular neredeyse zorla kendilerini attırmasalardı Beşiktaş bu maçı kazanamazdı. Neden mi bu kadar net yazıyorum... Bakın bakalım rakip dokuz kişi kaldıktan sonra Beşiktaş’ın hiç bu eksiklikten kaynaklanan pozisyonu var mı? Obraniak o topa biraz daha dengeli çıksaydı penaltı olmazdı, skor da bozulmazdı.
Beşiktaş’ın bu maçtaki en ciddi sıkıntısı, Rizespor’un derinliğine, yani uzunlamasına sahayı çok çabuk, çok iyi kapatması oldu. Bu önlem Beşiktaş’ın en büyük özelliği olan dikine çabuk hücumları pasivize etmektir. Beşiktaş bu önlemde tıkandığında kenara oynamak zorunda kalınca da, rakipler için geriye toparlanmak kolay oluyor. Eh, şişirme, yani yüksek toplar da Beşiktaş’ın işine yaramadığından... Nasıl yarasın ki; önde fiziği ile oynayan oyuncusu var mı ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.