Ebubekir Sifil

Ebubekir Sifil

Modern kalıpları mutlaklaştırmak

Modern kalıpları mutlaklaştırmak

Nu­ret­tin Yıl­dız ho­ca bağ­la­mın­da son ya­şa­dık­la­rı­mız, prob­le­min ne ka­dar cid­di ol­du­ğu­nu bir ke­re da­ha gös­ter­di. Linç psi­ko­lo­ji­si bu kez Hz. Ai­şe (r.an­ha) va­li­de­mi­zin ev­li­lik ya­şı “p­rob­le­mi­” üze­rin­den ken­di­ni dı­şa vur­du. Açık ki, “kar­şı ta­ra­f”­ın Hz. Ai­şe (r.an­ha) va­li­de­mi­zin ev­li­lik ya­şı ko­nu­sun­da “ger­çe­ği or­ta­ya çı­kar­ma­k” gi­bi bir der­di yok. Mak­sat Müs­lü­man­la­rı, hat­ta İs­la­m’­ı iti­bar­sız­laş­tır­mak. Müs­lü­man­la­rın ne ka­dar “çağ dı­şı­“ ol­du­ğu­nu or­ta­ya koy­mak, “çağ­daş dün­ya­”yı bu su­ret­le ko­ru­mak ve kol­la­ma­k…

Bir kı­sım çev­re­le­rin, “As­lın­da Hz. Ai­şe­’nin ev­li­lik ya­şı 18’di, 20’y­di, 25’ti­…” tar­zın­da­ki çır­pı­nış­la­rı­nın bey­hu­de ol­du­ğu­nu da söy­le­me­miz ge­re­ki­yor. Zi­ra “kar­şı ta­ra­f”­ın der­di üzüm ye­mek de­ği­l… 

Di­ye­lim ki Hz. Ai­şe (r.an­ha) va­li­de­mi­zin ev­li­lik ya­şı 25’ti! Kır­dı­nız, sar­dı­nız ve ev­li­lik ya­şı­nı bu ra­ka­ma çek­ti­niz. Pe­ki bu­gü­nün al­gı­sı­na 50 ya­şın­da­ki bir er­ke­ğin 25 ya­şın­da­ki bir ba­yan­la ev­li­li­ği­ni onay­la­ta­bi­le­cek mi­si­niz?. Ha­di bu­nu ba­şar­dı­nız, Hz. Sa­fiy­ye (r.an­ha) va­li­de­mi­zin ev­li­lik ya­şı­nı ne ya­pa­cak­sı­nız? O dö­nem­de Sa­ha­be­’nin ve da­ha son­ra­ki ne­sil­le­rin ev­li­lik­le­ri­ne ba­kın, ora­lar­da da ben­zer fo­toğ­raf­lar gö­re­cek­si­niz. Ya­şı ne ka­dar yu­ka­rı çe­ker­se­niz çe­kin, de­ği­şen bir şey ol­ma­ya­cak. Ha­di di­ye­lim ki bu­nu da yap­tı­nız; Efen­di­miz (s.a.v)’in yap­tı­ğı 9 ev­li­li­ği mo­dern zi­hin ya­pı­sı­na ko­lay izah ede­bi­le­ce­ği­ni­zi mi dü­şü­nü­yor­su­nuz? Bu­nu da ge­çe­lim; “çok eş­li­li­k” uy­gu­la­ma­sı­nın ken­di­si­ni “çağ­daş dün­ya­”ya izah ede­bi­li­yor mu­su­nuz? 

Gö­rül­me­si ge­re­ken nok­ta şu: Prob­lem Hz. Ai­şe (r.an­ha) va­li­de­mi­zin ya­şın­dan de­ğil, “mo­dern al­gı­“ ze­mi­nin­de oluş-tu­rul-muş ka­lıp yar­gı­lar­dan kay­nak­la­nı­yor. “Ço­cuk is­tis­ma­rı­“, “e­şit­li­ğe ay­kı­rı­lı­k”, “öz­gür­lük­le bağ­daş­maz­lı­k”­…

Bu, bu­gün bu me­se­le üze­rin­den ken­di­ni dı­şa vur­du, baş­ka za­man baş­ka ge­rek­çe­ler, baş­ka “p­rob­lem­li alan­la­r” bul­mak­ta zor­lan­ma­ya­cak ken­di­si­ne. Her se­fe­rin­de baş­ka bir ka­lı­ba da gir­sek, her se­fe­rin­de baş­ka bir tah­ri­bat da yap­sak, mo­dern al­gı du­ru­mu­nu tat­min et­mek müm­kün ol­ma­ya­ca­k…

Bu bağ­lam­da ki­mi gay­ret­keş­le­rin de du­rum­dan va­zi­fe çı­ka­ra­rak “ha­dis/ri­va­ye­t” ala­nı­nı in­sa­nı­mı­zın bi­lin­cin­den ka­zı­ma he­def­le­ri­ne ulaş­ma yo­lun­da ye­ni bir mev­zi edin­me der­din­de ol­du­ğu göz­den kaç­mı­yor. San­ki mo­dern zih­ni ra­hat­sız eden Ku­r’­an ayet­le­ri ko­nu­sun­da “kar­şı ta­ra­f”­ı tat­min ede­bil­miş­ler de, sı­ra ha­dis­le­re/ri­va­yet­le­re gel­miş gi­bi­… 

Şu­nu an­la­ma­mız ge­re­ki­yor: Bu zi­hin du­ru­mu ve be­nim­se­di­ği ka­lıp yar­gı­lar, mo­dern de­ğer yar­gı­la­rıy­la ör­tüş­me­yen her­şe­yi red­det­me­ye kod­lan­mış­tır. Ka­dın-er­kek iliş­ki­le­ri, din-dün­ya mü­na­se­be­ti, müs­lim-gay­ri­müs­lim iliş­ki­le­ri, bi­rey, ai­le, top­lum­la il­gi­li hü­küm­ler, mu­ame­lat ve uku­bat ah­kâ­mı­… Mo­dern zi­hin du­ru­mu, Ku­r’­an de­mi­yor, Sün­net de­mi­yor, önü­ne ge­len her­şe­yi si­lip sü­pü­re­rek, dün­ya­mı­zın dı­şı­na ata­rak ken­di ha­ki­mi­yet ala­nı­nı mut­lak­laş­tı­rı­yor. 

Bu­nu da ön­ce­lik­le bi­ze “ken­di kav­ram­la­rı­nı­“ be­nim­se­te­rek ya­pı­yor. İşin sır­rı bu­ra­da. Efen­di­miz (s.a.v) ci­had için se­fer­ber­lik ilan et­ti­ğin­de Ab­dul­lah b. Ömer (r.a) gi­bi ço­cuk­luk­tan ilk genç­lik ça­ğı­na ge­çiş aşa­ma­sın­da­ki sa­ha­bî­ler ayak­lar­nı­nın ucu­na ba­sa­rak boy­la­rı uzun gö­rün­sün di­ye çır­pı­nı­yor­du. Biz bu­nu on­la­rın “me­na­kı­bı­“ bağ­la­mın­da oku­du­ğu­muz­da ra­hat­sız ol­mu­yo­ruz. Ama mo­dern zi­hin du­ru­mu bu­nu “ço­cuk is­tis­ma­rı­“ ola­rak tak­dim et­ti­ğin­de işin ren­gi bir­den de­ği­şi­yor. Baş­lı­yo­ruz te­vil için kıv­ran­ma­ya. Te­vil işi­mi­zi bir ye­re ka­dar gö­rü­yor (ya da öy­le zan­ne­di­yo­ruz), Ama bir yer­den son­ra iş, “red­det­me­ye­” ka­dar gi­di­yor.

İş­te o za­man kan kay­bet­me­ye baş­lı­yo­ruz. Çün­kü mo­dern al­gı­nın “mut­la­kı­ye­t” ala­nıy­la ça­tı­şan hiç­bir de­ğe­re, kay­na­ğa, hük­me ta­ham­mü­lü yok. Ha­dis­le­ri/ri­va­yet­le­ri red­det­tik­ten son­ra sı­ra ayet­le­re ge­li­yor; on­la­rı da te­vil ede­rek, ol­ma­dı “ta­rih­sel­di­r” di­ye­rek dün­ya­mı­zın dı­şı­na atıp “ra­hat­lı­yo­ru­z”!

Şa­ir ne de­miş­ti:

Dün­ya­yı ya­ma­mak için par­ça­la­rız di­ni biz;

Son­ra ne din ka­lır el­de, ne ya­ma dik­ti­ği­mi­z…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ebubekir Sifil Arşivi