“Eğit-Donat” tuzağı!
Esad’ın gitmesi üzerine kurgulayıp yönetmeye çalıştığımız Suriye sürecine dair, bu güne dek yapılan hesapların gelecek tasavvurlarının hiçbiri tutmadı! Haliyle süreçte uzayınca, Suriye iç savaşının tüm olumsuz etkileri üstümüze başımıza sıçramaya başladı! Sınırlarımız kevgire döndü. Maruz kaldığımız mülteci akınları zamanla başlı başına bir güvenlik sorunu halini aldı. Daha da beteri, tıpkı Irak’ta olduğu gibi burnumuzun dibinde ikinci bir Kürt devletinin temelleri atıldı. Suriye politikalarıyla senkronize bir şekilde içeride yürütülen “Çözüm Süreci” ile alakalı işlerde sarpa sardı! Bırakın silahlarını bırakmayı, özerk Kürdistan’a dair umutları her geçen gün biraz daha yeşertilen terör örgütü; “çözüm ortağı” sıfatıyla “siyaset üretmeye” ve siyasi iktidarla birlikte “gelecek tasavvurunda” bulunmaya başladı!
Netice itibariyle “oyun kurucu ülke” karizmamız çizildi! Gelinen son aşamada, başından beri bize verilmek istenen ve bizim ısrarla reddettiğimiz role razı olduk! Türkiye’ye biçilen rol; surlarından aşağıya bolca kızgın yağ dökülen Suriye kalesinin kapısını kıracak “koçbaşlığı” görevinden başka bir şey değildi!
Bu “koçbaşlığı görevi” istikametinde; Füze Kalkan Projeleri, İncirlik Üssü'nün yeni kullanım alanlarına dair üzerinde uzlaşılan “geniş paket” anlaşmaları derken, ABD ile yeni bir projeye imza attık. “Eğit-Donat” isimli bu projeyle; kaotik ortamın ürünü olan Suriye’deki rejime muhalif radikal gruplar, ABD tarafından donatılıp Türkiye ve ABD ortaklığıyla Kırşehir’de eğitilecekler. “Eğit-Donat” programının Türkiye ayağına ilk aşamada 1200 olmak üzere toplam 5000 muhalif dâhil edilecek. Sonra tekrar Esed’e ve IŞİD’e karşı mücadele etsin diye Suriye’ye salınacaklar! “Eğit-Donat” Projesi sadece Türkiye’de değil, ABD’nin Ortadoğu’daki “güvenli evleri” Suudi Arabistan ve Katar’da da hayata geçirilecek ve bin kadar ABD ordu personeli bu projede aktif görev alacak!
Tüm bu gelişmeler karşısında Suriye de ilginç bir strateji hamle yaptı. 6 hafta süreyle Halep’i vurmama kararı aldı! Esad’ın tarzını ve Suriye’de olan bitenleri isabetli bir şekilde okuyan bazı strateji uzmanları bu gelişmeyi; “Esad’ın bu ateşkes sürecinde bu boşluktan faydalanan muhalifleri Halep’e toplayıp oradan Türkiye’ye geçişini kolaylaştıracak bir koridor açma niyeti” olarak yorumluyorlar. Esad’ın bu silahlı unsurların ABD kontrolünde Eğit- Donat projesi kapsamında Türkiye’de eğitilmesinin önünü açmasının kafalarda yarattığı tereddütlere bir de “ABD’nin Rusya ile birlikte Suriyeli muhaliflerle anlaşmadığından nasıl emin olunuyor? Sorusu takılıyor!
Öte yandan; kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan bu muhalif örgütlerin homojen olmadıkları gerçeği ve içlerinde Suriye ile işbirliği yapan unsurları barındırıp barındırmadıkları şüpheleri… En önemlisi de, PKK’lı teröristlerin dışarı çıkarılamadığı ve alan hâkimiyetleri elde ettiği bir ortamda, her daim terörize olabilecek bu radikal unsurları Türkiye’ye sokmak ciddi bir risk değil mi? Soruları da cabası…
Hülasa,
“Stratejik ortaklık” ile “Vesayet” arasındaki ince ve nazik sınır maalesef bir kez daha ihlal edildi! Hani, “kendi menfaat ve maslahatları” ile “NATO’nun kolektif savunma anlayışı” arasında bocalayan Türkiye vizyonu artık geçmişte kalmıştı? Hani, bundan böyle küresel güçlerin bir cephe ülkesi, ucuz asker deposu ve sıçrama tahtası olmayacaktık?
“Eğit-Donat” projesi BOP ile başlayan yanlışlıkların son halkasıdır! Bu proje ve işbirliğini; savunma, istihbarat ve bölgesel etkileşim bağlamında değerlendirip, ortak çıkarlara dayalı operatif devlet modunun bir ürünü olarak sunanların tezlerine karnımız tok!
Çünkü daha önceden, “Genişletilmiş Kuzey Afrika Projesi” kapsamında “Arap Baharı” rüzgârının estirildiği Tunus, Libya, Mısır ve Suriye’de; istihbarat kurumları ve bölgesel devlet altı örgütlenmelerle işbirliği yaparak etkinleştirmeye çalıştığımız operatif devlet modu uygulamalarında başarısız olduk! Diğer yandan, yıllardır uğraştığımız terör sorununu, düzenli ordu formatını kaldırıp operatif modda çözmek için başlattığımız MİT-Öcalan Müzakere Süreci’nin güvenliğimize ve egemenlik haklarımıza verdiği ağır hasar ve başarısızlıklarda ortada…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.