Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Küçük prens özgür (mü?)

Küçük prens özgür (mü?)

1 Ocak 2015 gününden itibaren Küçük Prens’in yayın hakları ortadan kalktı. Buna göre isteyen yayınevi Küçük Prens’i vasilerine telif ödemeden çevirip basabilecek. Daha şimdiden Ocak 2015 tarihiyle Can Yayınları Cemal Süreye Tomris Uyar çevirisini bastı ve piyasaya sürdü bile. Geçen ay 17 TL olan kitap artık 7 TL’den satışa sunuldu. Bence o bile çok. Yakında 1 TL’ye bile Küçük Prens alabileceğiz bana göre. 

En son Fatih Erdoğan çevirisiyle Mavi Bulut Yayınları telif hakkını almış ve diğer baskıları piyasadan çektirmişti.  Küçük Prens’in ilk baskısı ise 1953 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından (Ahmet Muhip Dıranas’ın çevirisi) yapılmıştı. Selim İleri’nin de bir çevirisi var bildiğim kadarıyla.

Artık Küçük Prens vasilerinden özgür.

İstediği kadar yukarılara uçabilir.

Tam da yazarı Antoine Saint Exupéry’nin mesleğine ve tabiatına uygun olarak.

Exupéry, malum pilot idi. İlk 1935 Aralık’ında Sahra Çölü’ne uçağıyla çakıldığında adını duyurmuştu. Fakat o 1921 yılından beri uçuyordu. Strasbourg’da pilotluk eğitimi almıştı. 1926 yılında posta uçağı pilotu oldu. İspanya iç savaşı sırasında Güney Afrika’da uçtu.  1928’den sonra Kazablanka-Dakar arasında uçmaya başladı. 1935 yılında düştüğünde çöllerde günlerce iki pilot susuz kaldılar, seraplar gördüler; tüm ümitlerin tükendiği anda kurtarıldılar. Sonra da 1944 yılında havalanan Exupéry’nin uçağından bir daha haber alınamadı. Küçük Prens’in yazarı mucizevî biçimde kaybolmuştu. Uçağı denize mi düşmüştü. Son çeyrek asırda pilot yazarımızın uçağından parçalar bulduğunu iddia eden çok insan çıksa da gizemini koruyan kaza ve kayboluş özgeçmişinde ayniyle vaki…

Bizim Küçük Prens ile ilgimiz Ahmet Nezihi Turan’ın Aksiyon dergisinde kendisiyle yapılan röportaja verdiği cevapta gizli.

“76 yılında Ankara’ya gittiğinde çok sevdiği Lütfü Şehsuvaroğlu ona ilk Antoine Saint-Exupéry’nin Küzük Prens’ini okuyup okumadığını sorar. Olumsuz cevap aldığında da “o zaman davaya yeterli hizmet edemezsin” der. Peki Jack London’ı okumuş mudur, Martin Eden’i? Hayır. “Davamızın temel kitaplarındandır, mutlaka oku” cevabını alır. Onu davaya bağlayan kişiler ve anlardır bunlar.” (Prof. Dr. Ahmet Nezihi Turan, Evet Davaya İhanet Ettim, Aksiyon Ekim 2012)

Sonra harç bitti yapı paydos dendiğinde yani 12 Eylül İhtilali vuku bulduğunda Mamak zindan mahkemelerinde yargılanırken savunmamda temel kitaplarımız arasında Kur’an, Safahat ve Küçük Prens olduğunu söylediğimde hâkim Vural Özenirler hayli şaşırmıştı.

Ama anlaşıldı ki gerçekten Küçük Prens’i Eylül öncesi kafamızdaki bize has ülkücülüğün başvuru kitaplarından biri saymışız ve bizim böylesi kurgumuz nice Ahmet’lere vesile olmuş…

Kötü mü?

Cemil Meriç’in, “..izmler idrakimize giydirilen deli gömlekleri. İtibarları menşelerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı.” Çıkarımından dersler çıkardığımız dönemdi.

Küçük Prens bize bütün ideolojilerin açmazlarını gösteriyordu.

Bütün beşerî sistemlerin…

Bir gezegene gidiyor ve orada kral otoriteyi, oligarşiyi temsil ediyor. Tahtta oturuyor ve Küçük Prensimize ne yapması gerektiğini emrediyor güya.

Düpedüz saçmalık…

Sonra bir başka gezegen(doğal olarak gezegenler iki insanın sığabileceği kadar) ve orada para sayan sürekli sayan bir adam. Şişko… sen kimsin? Ben zenginim. Ne yaparsın. Para sayarım. Sayıyor. Sonra? Bir daha sayıyor. Sonra… Tekrar…

Ne aptallık!... Kapitalizm eleştirisi… Gerçekten yapacak başka işleri yok.  

Sonra komünizm eleştirisi…

Bir başka gezegen ve bekçi… Bekçi saat beş dedi mi yakar gece lambasını. Güya sabah olur söndürür. Zaten iki adımlık gezegen... Kafanı biraz uzatsan güneşi göreceksin. Yak söndür, yak söndür. Ne aptalca…

Küçük Prens bizim kuşak için temel kitaptı evet…

Martı Jonathan da öyle… Küçük Kara Balık da… 

Özgürlük. Yüksek karakter… Bağımsız düşünme… İdeal hayat.

Bir ülkü için yaşamak. Kendini aşmak… Kurulu sistemlere isyan…

Ah ah…

Küçük Prens, şimdi serbest… Herkes basabilir.

Şimdi herkesin Akif’i andığı gibi…  

Rubai

Öyle bir sevdâya gark oldu gönlüm

Garba meftun idi şark oldu gönlüm

Bir tuhaf geçitten geçti de bir gün  

Her geçene artık park oldu gönlüm

Kitapçı

Dr. Mehmet Güneş, Mekke-i Mükerreme (Mukaddes Yolculuk) İki Cilt, Türkiye Diyanet vakfı Yayınları Ekim 2014

Daha önce Medine’yi, Gülname’yi, Kâbe’yi defalarca yazan Mehmet Güneş bu sefer; Mekke’yi yazmış ama ne yazmış. Hiçbir teferruatı kaçırmamış. Kutsal topraklardaki her ayrıntıyı yakalamış. Camiler, mescidler, tavaflar, kozmik koro, Kâbe’nin mührü, zemzem, Safa, Merve, Altın Oran, Mikat, Mekke Haremine dair, Rüknü Yemani, Hacerül Esved, Kapılar, Kabe örtüleri, dönemler, Genişletmeler, minareler, makam-ı İbrahim…

Coşkulu ve dua dolu bir dille ve fakat mutlaka onları şiirle süsleyerek estetize bir anlatımla hac menasikini deruhte ederken aynı zamanda büyük titizlikle gördüğü her şeyi en ince ayrıntısına kadar okuyucuya aktarmayı biliyor Güneş. Hem hac farizasını nasıl derinlikli ve huşu içinde geçirebileceğinizi kavrıyorsunuz, hem de İslam tarihi hakkında gizli saklı bir şey kalmıyor. Her bilgiye vakıf oluyorsunuz.

Dağarcık:

“Her şavt Hacer’ül Esved’de başlıyor ve yine orada bitiyor. Her şavt ‘tecdîd-i ahd-u mîsak’ (sözleşmeyi yenileme) anlamına geliyor. Ahd-u mîsakımızı sâdık olduğumuzu her şavtta tekrar ediyor, her dönüş sonrası biatımız daha kavileşiyor ve bir tavafta 7 kez söz vermiş oluyoruz.” Dr. Mehmet Güneş, Mekke-i Mükeerreme, 1. Cilt s. 138

MAZİDEN

Küçük Prens(Antoine S. Exupéry), Kesin İnançlılar(Erich Hoffer), Sevme Sanatı(Erich Fromm), Küçük Kara Balık(Behrengi), Martin Eden(Jack London), Diriliş Neslinin Amentüsü(Sezai Karakoç), Bu Ülke(Cemil Meriç) okunadursun, beri yanda da Eylül öncesinin o köşekapmacaları arasında elbette sokak çatışmaları, okul, yurt ve mahalle baskınları yaşanırdı. Keleşlere karşı çakaralmazlar. İlginç olan tabancaların polisten saklanması için izlenen yol. Her birine bir isim takılması. 9 Işık: 14’lü, Milliyetçi Türkiye: Kırıkkale 7.65, Vur Emri: Baretta gibi… Bir istişari toplantıda hangi ilde kaç silah var tespit edilmesi emredilmiş. Ne yapılacaksa? Bir ilden gelen not: “2 adet 9 Işık, üç adet Vur Emri, beş tane Milliyetçi Türkiye kitabı istiyoruz.” Not iyi de altında dipnot olmasa! Alttaki dipnotta ise açıklama: 9 Işık 14’lü… Yani sakın bir yanlış yapmayın der gibi… 

Günün Tweet'i

“Biz terörist değiliz”” diyerek kendimizi anlatmak zorunda kalmamız bile başlı başına zulüm değil mi? Ahmet Turgut        

12.10. 8 Ocak 2015

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi