Ahmet Türk

Ahmet Türk

MİT-Öcalan Müzakere Süreci’nde Gelinen Son Aşama

MİT-Öcalan Müzakere Süreci’nde Gelinen Son Aşama

1-)  Oslo’dan bu yana, MİT-Öcalan Müzakere Süreçlerinin kırılma noktasını hep bir pazarlık konusu oluşturmuştur: Seçimler! 

“Kritik Eşik” mavallarıyla tekrar gündeme giren Öcalan’ın Hükümet’e sunduğu 10 maddelik son öneri paketi; seçim öncesi seçmen tercihine olumsuz yansıma riski taşıyan şiddetin ötelenmesine dönük bu pazarlıkların son halkasıdır!

2-) PKK tabii ki silahını bırakmayacak! Terör örgütünün müzakere sürecinin ana şartı olan silahı bırakma ve sınır dışına çekilme taahhütlerine bugüne dek uymadığı ve bölgedeki TSK’nin ve korucuların silah bırakmadığı takdirde bu şarta uymayacağını ısrarla deklare ettiği vakıadır… Elindeki silah gücü ve zarar verme potansiyeliyle hükümeti sürekli pazarlık masasında tutmayı başaran, hatta müzakere şartı olarak Kara Kuvvetlerini bölgede ıskât ettiren ve bölgede çoğu yerde alan hâkimiyeti elde eden PKK niye silah bıraksın? Cirosunu, imkân ve kabiliyetlerini her sene beşe katlayan şirket misali, niçin bu kârlılık sürecini akamete uğratacak bir avantajını elden çıkarsın?  

3-) Terör örgütünün kış aylarında düşürdüğü tedhiş eylemlerini mart-nisan aylarında arttırdığı malum… İşte bu paketin seçim arefesine de denk gelen “kritik eşiği” bypass etmek gibi bir misyonu da var. Lakin Çözüm Süreci’nde elde ettiği avantajlarla gittikçe güçlenen ve bölgede kitleyi de yanına almayı başaran PKK, tüm savaş ve mücadele hazırlıklarını “meskûn mahallerde” vermek üzere tasarlamış durumda! Sadece zamanını ve şartları kolluyor!

4-)  Paketlenip Türkiye’ye teslim edildiği yıllardan itibaren tüm açılım süreçlerinin üzerinden yürütüldüğü teröristbaşı ise sürecin en çok yıprananı… Gerek terör örgütünün üst yapılanması gerekse “ayrılıkçı” Kürt kamuoyu, Öcalan’ın cezaevi mağduriyetinden ve karizmasından sınırsız bir şekilde faydalansa da, kendisine güvenmiyor! Terör örgütünün resmi haber gruplarında ve gayri resmi haber portallarında “Öcalan’ın Kürtlerin iradesini kırmaya teşebbüs edenlerin oyuncağı” olduğu düşüncesi hayli etkin olmaya başladı. 

Bu yüzden Çözüm Süreci’ni yürüten bürokratik ve siyasi kapasite diğer yandan da etkisi azalan Öcalan’a karizma takviyesi yapmak için olağanüstü gayret sarf ediyor! Hatta Öcalan’ın daha önce basına sızdırılan ve hükümeti zor durumda bırakan, Hükümete ve onların tabiriyle TC’ye posta koyan ve racon kesen beyanları da Öcalan’ın terör örgütü ve türevleri indinde azalan itibarını arttırmaya yönelik algı yönetimidir!

5-) Öte yandan küresel ölçekte dış etkileşim Öcalan’ı terk edip Kandil’in yanına yerleşmeye başladı! Ayrıca Kandil, bölge halkı tarafından da, Kürtlerin egemenliği prensibi içinde çıtayı her daim yüksek tutan unsur olarak görülmeye ve kabullenilmeye başlandı. Bunun içindir ki, teröristbaşının PKK’nın silah bırakması için olağanüstü kurultay düzenlemesini isteğine Kandil farklı tepki gösterdi. Kandil olağanüstü kongreyi ‘silah bırakmak’ için değil; “doğrudan” ve “şeffaf” bir şekilde İmralı ile birlikte müzakere sürecine dâhil olacak bir heyet tertibi ve istikamet tayini için toplayacaklarını vurguladı! 

6-)  Arınç ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Selahattin Demirtaş” merkezli suçlamaları, hikâyeden atışılan bir danışıklı dövüş performansı değil… Demirtaş’ın bundan sonraki misyon ve vizyonu ile yakından alakalı… Demirtaş, süreç yöneticileri ve İmralı tarafından “ayrı bir hesabı olan” kişi olarak görülüyor! Özellikle kardeşi Nurettin Demirtaş, her daim güçlüden yana tavır alan Kandil ile Suriye’de oldukça güçlenmeye ve ciddi bir denge unsuru olmaya başladı. Bu durum katı özerklik yanlısı Selahattin Demirtaş’ı farklı bir şekilde hedefe oturtuyor! 

Hülasa,

11.81 m²'lik koğuşunun içinde dahi tasarrufu olmayan bir eşkıya başının, 814.578 km²'lik ülke için verdiği direktiflere göre istikamet tayininde bulunulması zillet bir durumdur! Çözüm Süreci dolayısıyla ağır hasarlar alan  “egemenlik” ve “devlet” gibi kavramlar artık daha fazla iğdiş edilmemelidir! 

Sahte barış düşkünleri ve kozmopolit zihniyetler tarafından cüretkâr bir şekilde “Ulus devletlerin miadı doldu, Türkiye’nin bölünmesi hayırlı olacak! Hem bölünse de fark etmez; neticede Türkiye’yi Tayyip Erdoğan yönetecek!” noktasına çekilen ve “teknik” olarak biten Çözüm Süreci, fiili olarak da sona erdirilmelidir!

Yoksa, aynı yol ve yöntemlerle Irak ve Suriye’ye demokrasi(!) getiren ABD ve ekürileri, çok yakında bize de uğrayacak! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Türk Arşivi