Galip Erdem
“Belki inandıklarımın hepsini yazamayacağım ama inanmadıklarımı asla yazmayacağım.” aforizmasını âcizane “yazmaya çalışırken” ilke haline getirdiğim, soyadıyla müsemma bir hayat yaşadığına dair binlerce şahidi geride bırakarak aramızdan ayrılan Galip Erdem’i, vefatının 18. yıldönümünde rahmet ve minnet ile anıyorum. Mekânı cennet, ruhu şâd olsun.
Galip Erdem ile bizlerin arasındaki engelleri kaldırıp, “tanınmasına ve anlaşılmasına” vesile olan Lütfü Şehsuvaroğlu, Mustafa Çalık üstadlarımız başta olmak üzere, o’nun rahle-i tedrisinden geçen ve hala o’na iltifatlarını esirgemeYEN vefalı dostlarına sıhhatli ve hayırlı uzun ömürler diliyorum. Bu vesile ile merhum Nevzat Köseoğlu üstadımızı ve vefat eden tüm Galip Erdem sevenlerini de rahmetle anıyorum…
Hiç tanımayanların tanımasına vesile olması amacıyla; yazdıklarından çok erdemli yaşantısıyla takdir ve iltifata mazhar olan Galip Erdem ağabeyin “kelâm-ı kibar” kıvamında yazılarından seçmeler:
“İnsan vardır, kendini dünyanın mihveri sanır; insan vardır, kendini aşan bir büyük gayenin vasıtası olduğuna inanır. Ben, inananlardanım. Hayatın yemek, içmek ve serin serviler altında uyumaktan ibaret olmadığına, maddi varlığımızı devam ettirme içgüdüsü dışında, mahiyeti itibariyle farklı bir gayretin lüzumuna inanıyorum.”
“Milliyetçilik; millet sevgisinden, yani sadece bir duygudan ibaret değildir. Milliyetçiliğin, sevgiden daha önemli iki şartı vardır:
İlki; millet birliği halinde yaşamanın, beşer nizamı içinde, diğer bütün yaşama tarzlarına kıyasla, insan yapısına en uygun ve mutluluğa en ziyade yaklaşmamızı mümkün kılan bir yaşama tarzı olduğuna inanmak,
İkincisi; bir milleti meydana getiren ve diğer milletlerden ayrılmasını sağlayan kültür unsurlarını korumak; geliştirmek ve yüceltmek için çalışmak!
“İç Türklere rağmen Milliyetçi, Dış Türklere rağmen Turancı, Müslümanlara rağmen Müslüman olabilen insan, ülkücüdür!”
“Gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. “kalabalık“ o’na acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. Hâlbuki o, inançları uğruna yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca “kalabalık“a acımıştır!”
“Bizler ‘dâvâ’yı Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkaracaktık. Yola koyulduk, bin zahmet ve emekle, acılar çekerek dağa tırmandık. Zirveye vardığımızda sevincimiz sonsuzdu ama küçük(!) bir noksanımız olduğunu fark ettik: ‘Dâvâ’yı dağın eteklerinde unutmuştuk!? Meğer biz dâvâyı değil, kendimizi zirveye çıkartmışız.
“Derin bir uyku içindesiniz. Rahatsınız, huzurlusunuz, memnunsunuz! Olup bitenleri görememenin, uyandırılacağınızı düşünememenin keyfini sürüyorsunuz. Saadetinizin hep böyle devam etmesini, hiç uyandırılmamanızı isterdim...”
“Türk milliyetçiliğinin tek meselesi vardır o da Türk milliyetçileridir!”
“Davanın gururu ve şerefi ağır bir yüktür; herkes kaldıramaz. Sizin zengin ruhlarınıza, büyük yüreklerinize ihtiyaç vardır! İyi niyetli olmayı yeterli sayacaksınız ve daha fazlasını beklemeyeceksiniz. Mademki Ülkücüsünüz, Allah’tan başka hiç kimseden hiçbir şey istemeyeceksiniz...”
“Hemşerimizi sordukları zaman “vatandaşımızdır” demeyeceğimiz gibi, öz kardeşimizi sordukları zaman da “akrabamızdır” demeyiz. Elbette hemşerimiz, aynı zamanda vatandaşımız; kardeşimiz de, akrabamızdır. Ancak aramızdaki bağı, en yakın noktadan tarif ederiz. İşte bunun gibi, aynı zamanda ırkdaşımız veya soydaşımız olmalarına rağmen; Azeri, Türkmen, Özbek ve diğer Türk zümrelerinden bahsederken “Milletdaş” demeliyiz.”
“Hakikatin keşfi, yenilen kazığın şiddetiyle doğru orantılıdır!”
“Milletinize, bazı sahalarda belli kuvvetlerden izin istemeğe mecbur kalsanız bile, hizmet etmeğe devam ediniz. Sabretmesini bilirseniz, “Kayıtlı ve şartlı” hâkimiyeti “Kayıtsız ve şartsız’a çevirebilir, millî iradenin gücünü yüz yıllardır özlenen seviyeye çıkarabilirsiniz. Yeter ki, daha çok çalışın. Milliyetçiliğinizin inkâr edilemez örneklerini bol bol sunun. Milletin dertlerine çare arayın. Gayretleriniz menfaatlerinizin korunmasına değil, milletimizin refah ve saadetine dönük olsun”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.