Ahmet Türk

Ahmet Türk

Galip Erdem

Galip Erdem

“Bel­ki inan­dık­la­rı­mın hep­si­ni ya­za­ma­ya­ca­ğım ama inan­ma­dık­la­rı­mı as­la yaz­ma­ya­ca­ğım.” afo­riz­ma­sı­nı âci­za­ne “yaz­ma­ya ça­lı­şır­ke­n” il­ke ha­li­ne ge­tir­di­ğim, so­ya­dıy­la mü­sem­ma bir ha­yat ya­şa­dı­ğı­na da­ir bin­ler­ce şa­hi­di ge­ri­de bı­ra­ka­rak ara­mız­dan ay­rı­lan Ga­lip Er­de­m’­i, ve­fa­tı­nın 18. yıl­dö­nü­mün­de rah­met ve min­net ile anı­yo­rum. Me­kâ­nı cen­net, ru­hu şâd ol­sun.

Ga­lip Er­dem ile biz­le­rin ara­sın­da­ki en­gel­le­ri kal­dı­rıp, “ta­nın­ma­sı­na ve an­la­şıl­ma­sı­na­” ve­si­le olan Lüt­fü Şeh­su­va­roğ­lu, Mus­ta­fa Ça­lık üs­tad­la­rı­mız baş­ta ol­mak üze­re, o’­nun rah­le-i ted­ri­sin­den ge­çen ve ha­la o’­na il­ti­fat­la­rı­nı esir­ge­me­YEN ve­fa­lı dost­la­rı­na sıh­hat­li ve ha­yır­lı uzun ömür­ler di­li­yo­rum. Bu ve­si­le ile mer­hum Nev­zat Kö­se­oğ­lu üs­ta­dı­mı­zı ve ve­fat eden tüm Ga­lip Er­dem se­ven­le­ri­ni de rah­met­le anı­yo­ru­m… 

Hiç ta­nı­ma­yan­la­rın ta­nı­ma­sı­na ve­si­le ol­ma­sı ama­cıy­la; yaz­dık­la­rın­dan çok er­dem­li ya­şan­tı­sıy­la tak­dir ve il­ti­fa­ta maz­har olan Ga­lip Er­dem ağa­be­yin “ke­lâm-ı ki­ba­r” kı­va­mın­da ya­zı­la­rın­dan seç­me­ler:

“İn­san var­dır, ken­di­ni dün­ya­nın mih­ve­ri sa­nır; in­san var­dır, ken­di­ni aşan bir bü­yük ga­ye­nin va­sı­ta­sı ol­du­ğu­na ina­nır. Ben, ina­nan­lar­da­nım. Ha­ya­tın ye­mek, iç­mek ve se­rin ser­vi­ler al­tın­da uyu­mak­tan iba­ret ol­ma­dı­ğı­na, mad­di var­lı­ğı­mı­zı de­vam et­tir­me iç­gü­dü­sü dı­şın­da, ma­hi­ye­ti iti­ba­riy­le fark­lı bir gay­re­tin lü­zu­mu­na ina­nı­yo­rum.”

“Mil­li­yet­çi­lik; mil­let sev­gi­sin­den, ya­ni sa­de­ce bir duy­gu­dan iba­ret de­ğil­dir. Mil­li­yet­çi­li­ğin, sev­gi­den da­ha önem­li iki şar­tı var­dır:

İl­ki;  mil­let bir­li­ği ha­lin­de ya­şa­ma­nın, be­şer ni­za­mı için­de, di­ğer bü­tün ya­şa­ma tarz­la­rı­na kı­yas­la, in­san ya­pı­sı­na en uy­gun ve mut­lu­lu­ğa en zi­ya­de yak­laş­ma­mı­zı müm­kün kı­lan bir ya­şa­ma tar­zı ol­du­ğu­na inan­mak,

İkin­ci­si; bir mil­le­ti mey­da­na ge­ti­ren ve di­ğer mil­let­ler­den ay­rıl­ma­sı­nı sağ­la­yan kül­tür un­sur­la­rı­nı ko­ru­mak; ge­liş­tir­mek ve yü­celt­mek için ça­lış­mak!

 “İç Türk­le­re rağ­men Mil­li­yet­çi, Dış Türk­le­re rağ­men Tu­ran­cı, Müs­lü­man­la­ra rağ­men Müs­lü­man ola­bi­len in­san, ül­kü­cü­dür!”

“Gün ge­lir, ecel hük­mü­nü ic­ra eder, ül­kü­cü dün­ya­sı­nı de­ğiş­ti­rir. “ka­la­ba­lı­k“ o’­na acır, da­ha iyi ya­şa­mış ol­ma­sı­nı te­men­ni eder. Hâl­bu­ki o, inanç­la­rı uğ­ru­na ya­şa­ma­nın haz­zı­nı ta­da­ma­dık­la­rı için öm­rü bo­yun­ca “ka­la­ba­lı­k“­a acı­mış­tır!”

“Biz­ler ‘dâ­vâ­’yı Ağ­rı Da­ğı­’nın zir­ve­si­ne çı­ka­ra­cak­tık. Yo­la ko­yul­duk, bin zah­met ve emek­le, acı­lar çe­ke­rek da­ğa tır­man­dık. Zir­ve­ye var­dı­ğı­mız­da se­vin­ci­miz son­suz­du ama kü­çük(!) bir nok­sa­nı­mız ol­du­ğu­nu fark et­tik: ‘Dâ­vâ­’yı da­ğın etek­le­rin­de unut­muş­tuk!? Me­ğer biz dâ­vâ­yı de­ğil, ken­di­mi­zi zir­ve­ye çı­kart­mı­şız.

“De­rin bir uy­ku için­de­si­niz. Ra­hat­sı­nız, hu­zur­lu­su­nuz, mem­nun­su­nuz! Olup bi­ten­le­ri gö­re­me­me­nin, uyan­dı­rı­la­ca­ğı­nı­zı dü­şü­ne­me­me­nin key­fi­ni sü­rü­yor­su­nuz. Sa­ade­ti­ni­zin hep böy­le de­vam et­me­si­ni, hiç uyan­dı­rıl­ma­ma­nı­zı is­ter­dim...”

 “Türk mil­li­yet­çi­li­ği­nin tek me­se­le­si var­dır o da Türk mil­li­yet­çi­le­ri­dir!”

“Da­va­nın gu­ru­ru ve şe­re­fi ağır bir yük­tür; her­kes kal­dı­ra­maz. Si­zin zen­gin ruh­la­rı­nı­za, bü­yük yü­rek­le­ri­ni­ze ih­ti­yaç var­dır! İyi ni­yet­li ol­ma­yı ye­ter­li sa­ya­cak­sı­nız ve da­ha faz­la­sı­nı bek­le­me­ye­cek­si­niz. Ma­dem­ki Ül­kü­cü­sü­nüz, Al­la­h’­tan baş­ka hiç kim­se­den hiç­bir şey is­te­me­ye­cek­si­niz...”

“Hem­şe­ri­mi­zi sor­duk­la­rı za­man “va­tan­da­şı­mız­dı­r” de­me­ye­ce­ği­miz gi­bi, öz kar­de­şi­mi­zi sor­duk­la­rı za­man da “ak­ra­ba­mız­dı­r” de­me­yiz. El­bet­te hem­şe­ri­miz, ay­nı za­man­da va­tan­da­şı­mız; kar­de­şi­miz de, ak­ra­ba­mız­dır. An­cak ara­mız­da­ki ba­ğı, en ya­kın nok­ta­dan ta­rif ede­riz. İş­te bu­nun gi­bi, ay­nı za­man­da ırk­da­şı­mız ve­ya soy­da­şı­mız ol­ma­la­rı­na rağ­men; Aze­ri, Türk­men, Öz­bek ve di­ğer Türk züm­re­le­rin­den bah­se­der­ken “Mil­let­da­ş” de­me­li­yiz.”

“Ha­ki­ka­tin keş­fi, ye­ni­len ka­zı­ğın şid­de­tiy­le doğ­ru oran­tı­lı­dır!”

“Mil­le­ti­ni­ze, ba­zı sa­ha­lar­da bel­li kuv­vet­ler­den izin is­te­me­ğe mec­bur kal­sa­nız bi­le, hiz­met et­me­ğe de­vam edi­niz. Sab­ret­me­si­ni bi­lir­se­niz, “Ka­yıt­lı ve şart­lı­” hâ­ki­mi­ye­ti “Ka­yıt­sız ve şart­sı­z’­a çe­vi­re­bi­lir, mil­lî ira­de­nin gü­cü­nü yüz yıl­lar­dır öz­le­nen se­vi­ye­ye çı­ka­ra­bi­lir­si­niz. Ye­ter ki, da­ha çok ça­lı­şın. Mil­li­yet­çi­li­ği­ni­zin in­kâr edi­le­mez ör­nek­le­ri­ni bol bol su­nun. Mil­le­tin dert­le­ri­ne ça­re ara­yın. Gay­ret­le­ri­niz men­fa­at­le­ri­ni­zin ko­run­ma­sı­na de­ğil, mil­le­ti­mi­zin re­fah ve sa­ade­ti­ne dö­nük ol­su­n”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Türk Arşivi