Paralel Yapı Mensubu Olmak mı, Cemaat Olmak mı
Saf hasbî duygularla vatana, millete, dine hizmet ettiğini düşünen, bu uğurda gerçekten büyük fedakârlıklara katlanarak yurdun ve dünyanın en ücra köşelerinde çırpınıp didinen “cemaat” mensupları Paralel Yapı‘yla mücadelede belki de en çok örselenen kesim oldu.
İnsanın içine doğup büyüdüğü, fikriyatını, hatta kişiliğini oluşturan bir yapıyı kendi içinde “tartışılabilir” görmesi çok çok zordur. Bu, insanın “kendisini” tartışmaya açmasından dahi zordur. Zira bir kısım yanlışların, cüz’î hataların tartışılmasını kabul etmek bir erdemdir; insana pek çok noktada katkı sağlar, temel tutumlarını tahkim eder. Ama bir insan için “inancının” tartışılabilir olduğunu kabul etmek imkânsıza yakın derecede zordur. Birkaç sebeple:
Birincisi, insanın, ömrünü adadığı bir davanın eksikliğini/yanlışlığını tartışmaya açması, kendi zatî varlığı ve değerleri konusunda, hayatı “anlamlı“ kılan doğru-yanlış kriterleri konusunda aldatılmış olabileceğini kabul etmesi anlamına gelir. Bu da insanı telafisi zor bir yabancılaşma duygusuna iter.
İkincisi, bu tartışma genellikle insanın şimdiye kadar bir şekilde ötekileştirdiği kişi ya da fikirlerin telkini/dayatmasıyla yapılan bir iş olarak ortaya çıktığı için, ötekinin daha isabetli, dolayısıyla daha değerli, dolayısıyla daha sahici olduğunu onaylamak anlamına geldiği için kabullenilmesi hayli zordur. Basit bir tartışmada bile-işin içine nefsaniyet girdiği için-karşısındakinin haklılığını onaylamada zorlanan insan, bir anlamda “kendini inkâr” olarak algıladığı böylesi temel bir konuda kolay kolay “yanılmışım” diyemez elbette.
Hele bir de sürekli olarak “haksızlığa uğradığı, zulüm gördüğü…” telkinleri ve “Dinime ta’n eden bari müselman olsa” mantığı üzerine kurulu söylemlerle şarj ediliyorsa bununla baş etmesi daha da zorlaşacaktır.
Ama bütün bu zorluklarına rağmen böyle bir öz eleştirinin anlamı çok büyüktür.
Bu ülkede uzun yıllar siyaset kurumuna mesafeli durduğunu her ortamda dile getiren bir yapının gırtlağına kadar siyasete (hem de en kirlisine) bulaşması, Ümmet’in hiçbir probleminde Müslüman kardeşlerinin ortak hissiyatını paylaşmamayı karakter yapısı haline getirmiş insanların sokakla, meydanla, protestoyla bu denli içli-dışlı olması, askerî darbelere dahi “ictihad” diyecek kadar “millî”(!) duruş sahiplerinin, ABD’nin Temsilciler Meclisi’nden, Senatosu’ndan medet bekler hale gelmesi, karakteristik yapısı sebebiyle bu ülkede mütedeyyin toplumla genetik uyuşmazlık problemi yaşayan siyasî yapılarla yan yana düşmeyi içine sindirenlerin, başkalarının telkiniyle değil, kendi sorumluluk anlayışlarının tabii neticesi olarak öz eleştiri yapması şüphesiz daha anlamlı ve doğru olacaktır. Unutmayalım, “doğru”, zatı itibariyle doğrudur; başkalarının yanlışlarıyla kaim değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.