Türkler Evs Kürtler Hazreç’tir
Müslümanlar şu olayı ve hakkında inen ayetleri her zaman hatırlamak zorundadır: ”Rivayet olunuyor ki, Şemmas b. Kays isminde bir yaşlı yahudi varmış. Küfrü ve Müslümanlara karşı kini ve çekememezliği pek şiddetliymiş.
Bir gün Medine’de Evs ve Hazrec kabilelerinden birtakım ashab-ı kiram bir mecliste oturmuş tatlı tatlı konuşurlarken bu yahudi yanlarından geçmiş, cahiliyye zamanında aralarında şiddetli düşmanlık ve hasımlık bulunan bu kimselerin İslâm'dan sonra aralarındaki bu ülfet ve muhabbeti, derlenip toparlanmayı, barış ve düzelmeyi ve nihayet sevgi ve saygıyı görünce çatlamış ve şöyle demiş:
"Allah'a yemin ederim ki bunlar böyle muhabbetle birlik olup toplandıkça, bizim buralarda rahatımız kalmaz."
Yanındaki bir yahudi delikanlısına emir vermiş: "Haydi şunların yanlarına otur, “Buas gününü” ve daha öncekilerini hatırlarına getir ve o zaman söyledikleri şiirlerden bazı parçalar da oku."
"Büas günü" demek, İslâm'dan önce yüzyirmi sene kadar birbirleriyle düşmanlık ve hasımlık üzere yaşamış olan Evs ve Hazrec kabilelerinin yaptıkları savaş demektir.
Delikanlı dediğini yapmış ve derken bir münakaşa kapısı açılmış, iki taraf öğünmeye başlamışlar, nihayet bir çekişme, bir ağız kavgası olmuş, Evs'ten Evs b. Kayzî, Hazrec'den Hübar b. Sahr sıçramışlar, birbirlerine söz atmışlar, birisi diğerine: "İsterseniz bugün yine öyle bir gün yaparız" demiş. İki taraf öfkeye gelmiş: "Haydi yaptık, silâh silâh, haydi Zahireye, Harre meydanına!" demişler, sözün kısası Evs kabilesi birbirleriyle, Hazrec de birbirleriyle birleşmişler.
O sırada durum Peygamberimize ulaşmış, O da yüce huzurlarında bulunan Muhacir ashab-ı kiramla birlikte onların yanlarına gelmiş ve haykırmış:
“Ey müslümanlar topluluğu!.. Allah Allah! Ben aranızda bulunurken de cahiliye/ırkçılık davası mı yapıyorsunuz? Cenab-ı Allah sizi İslâm'a hidayet ettikten ve küfürden kurtarıp kerem ve yardımıyla cahiliyenin/ırkçılığın kökünü kestikten ve aranızı bulduktan sonra, yine eski küfre mi dönüyorsunuz?"
Bu uyarı ve öğüt üzerine ordaki sahabilerin hepsi düştükleri tehlikenin bir şeytan tuzağı olduğunu anlayarak derhal ellerindeki silahlarını bırakmışlar, gözlerinden yaşlar dökerek birbirlerine sarılmışlar, kucaklaşmışlar ve Resulullah'a itaat ederek beraberce gitmişlerdi. Cenab-ı Allah bu şekilde Şemmas'ın fitne ateşini söndürmüştür.
Bu olay, şu ayetlerin gelmesine sebep olarak kıyamete kadar Müslümanlara bir ders ve ibret kaynağı olmuştur:
“Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Dağılıp parçalanmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.”(Al-i İmran, 103.)
Ayette anlatılan “daha önceki bölünmüş ve parçalanmışlık”, hem Mekke’de vardı, hem de Medine’de. Allah, göklerden sarkıttığı sağlam ipine, yani Kur’an’a sarılıp sıkı sıkıya tutunan Müslümanlara, birlik ve beraberlik nimetini ihsan etti de, daha önceki ayrılıklardan, düşmanlıklardan, kavgalardan eser kalmadı.
Ama bu konu gaflete gelmez. Gönüllerdeki din kardeşliğinin gereği muhabbet ateşi küllenir de eller Kur’an’dan pırtarsa, zaten uyumayıp her an fırsat bekleyen şeytan düşmanlar, tefrikanın bin bir çeşidiyle inananlara abanarak birlik ve beraberliklerini parçalayıp dağıtabilirler.
Siz ey Türkler, farzedin ki sizler Evs kabilesisiniz. Siz de ey Kürtler, farzedin ki sizler de Hazrec kabilesisiniz. Müslüman olduktan sonra savaşacak mısınız?
Bu zamana kadar olmadı şükür. Bundan sonra da olmaz inşallah. Herkes delisine sahip çıksın, yeter.
Zarar görülen delikten ikinci kez sokulmak, ahmaklıktır.