“Dostlar Beni Hatırlasın”
Dost olan Muhsin Başkan’ı ölüm yıldönümünde fatihalarla anıyoruz, hatırlıyoruz; umarım arkadan gelen dostlar da bizleri hatırlar...
Bana daha dün gibi geliyor.
1969’ların işçi hareketlerine dayalı komünizmin azdırıldığı o günler Gerede yürüyüşünde yan yana idik. Muhsin Başkan daha çok genç, çiçeği burnunda ülkücü...
Ben de Türkiye Milliyetçi Gençlik Derneği yönetiminde idim, bu derneğin son Genel Başkanı da benim. Bir kısımları dernekten ayrılarak Genç Ülkücüleri kurdular.
Muhsin Başkan da onların arasında idi...
İşçi Partisi Gerede’de teşkilat kuracak diye halk, çoluk çocuk sabahlara kadar ayakta idi.
O gün de Şevki Eygi ağabeyimizin tertiplemiş olduğu sabah namazlarından birisini orada kılmak nasip oldu. Vaazı veren merhum Osman Demirci Hoca…
Sonuçta, Gerede halkı komünizme karşı büyük bir tepki gösterince örgüt ilçe teşkilatını kuramadı, o gece dağılıp gittiler (aklımda kalanlar Aşık İhsani, İlhan Selçuk)...
Uzun yıllar Muhsin Başkan ile görüşemedik.
Sonra kızımın düğününe çıkageldi.
Rahmetli Ayvaz Gökdemir’e “Sen beni davet etmedin, ben buraya hâkim bey için geldim” diyerek sitem etmişti. Ondan sonra hep görüştük, ailece de gittik geldik.
Bir gün beni Karadeniz gezisine davet etti.
Cumadan makam arabası ile çıktık, Giresun’a kadar vardık.
Dumanlı dağ dedikleri Giresun yaylalarını dolaştık.
Panayırlara katıldık. Erzincan’ın bir yaylasında cirit oyunlarına iştirak etti.
At sırtında ata yadigârı ciridi çok güzel oynuyordu.
Biz de zevkle seyrettik...
Gezdiğimiz yerlerde halkın ilgisinin Muhsin Başkan’a olduğunu görüyordum.
Ne var ki kapitalist düzenin bir ürünü olan siyaset para işidir.
Muhsin Başkan da her şey vardı, ancak para yoktu...
Makam arabasına benzin nasıl temin ettiğini çok iyi biliyorum.
Akşam geç saatlerde yola çıkarak sabaha karşı Ankara’ya vardık.
Yolda bana hep 12 Eylül hatıralarını anlattı...
Rahmetli bir gün öğle yemeğinde beraber olalım diye telefonla aradı.
Kalktım genel merkeze gittim. Sohbet esnasında partiye katılmamı teklif etti.
O sırada AK Parti’den kazığı yediğim için siyaset lafından ürküyordum. “Gel de yan kuruluşları sana bağlarız” deyince aklıma yattı.
Gençliğimde hep talebelerle uğraştığım için teklif cazip geldi.
Genel kurulda BBP merkez yönetimine seçildim.
O hafta seksen küsur kişi bir araya geldik. Konuştuk, tanıştık, sıra görev dağılımına geldi. Ben de bekliyorum, görev verilecek peşinden yan kuruluşlarla meşgul olacağım.
Hadi dedik, seçim yapmayalım, genel başkan kimlerle çalışmak istiyorsa belirlesin biz de onlara el kaldıralım. Rahmetli Enis Öksüz’le yan odaya çekildiler...
Biraz sonra isimler okundu, ben yokum.
Bu olaydan bir sefer daha sarsıldım.
Başkan’ın beni davet edip sonra da görev vermemek gibi bir tavrı olacağını sanmıyorum. Artık vebal ona eşlik edenin boynuna, ne olduğunu o biliyor.
O gün oradan üzülerek ayrıldım.
Akşamüzeri sekreteri aradı, İran elçiliğinde yemek daveti varmış, hanımla birlikte ikimiz gidecekmişiz... Ben de tavrımı koydum, “Selam söyleyin gelemeyeceğim” dedim.
Arkasından da istifamı gönderdim.
Uzun zaman görüşemedik, sonra da okuldan arkadaşım rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun cenazesinde yan yana gelince bir şey olmamış gibi konuştuk, sarıldık.
Hakkım varsa helal olsun, mekânı cennet olsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.