Kur’an’daki Kadın Hakları Çağdaş mı Geleneksel mi Yorumlanacak?
Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Faaliyetleri Merkezi tarafından 5 Haziran 2010 tarihinde düzenlenen “Kadın Ve Kadın Sempozyumu”na ait notlar yeni elime geçti.
Orada ki ağırlıklı görüş, kadın hakları Kur’an’ın çağdaş yorumuna tabidir.
Çağdaş yorum, çağdaş kadın, çağdaş teolog...
Sempozyumda konuşan ilahiyatçı (teolog) Doç. Dr. Mahmut Ay:
“Aslında, bir şeyin Batı kaynaklı oluşu her zaman olumsuz değer atfetmeyi gerektirmeyebilir. Öte yandan bu tür kavramlar, işte kadın hakları, kadın erkek eşitliği, özgürlük, demokrasi, -çoğaltabiliriz bunları- insan hakları gibi kavramlar, bunlar aslında bir bütün olarak insanlığın hak ve hukuk bağlamında elde etmiş olduğu kazanımlardır” diyor.
Anlatım çok ustaca... Bu zat batısal kavramların işlevliğine Kur’an perspektifinden bakmış olsa demokrasinin aldatmaca olduğunu, kadın erkek eşitliğinin kazanılmış bir haktan ziyade sermayenin elinde kadına yönelik bir tuzak olduğunu anlamış olurdu.
Mahmut Ay devam ediyor:
“(...) Geleneksel dinsel algıda, hatta dinin veya metnin kendisinde onu rahatsız eden bir konuda eleştirel bir tutum benimsemesinden daha doğal ne olabilir ki! Bir başka ifadeyle geleneksel miras bir yana, metnin kendisinde Müslüman bireyi rahatsız eden bir durum varsa burada bir yorum ihtiyacının ortaya çıkması kaçınılmazdır.”
Bu da ustaca... Dinin metninde Müslüman’ı rahatsız edecek bir durum varsa hemen yoruma kalkışmak da nereden zuhur ettiyse?
Ölçü rahatsız olmak, öyle mi?
Peki rahatsız olduk diyelim, ne yapacağız?
Hadi için veya açılın mı diyeceğiz?
“(...) Dokunulmazlık ifadesiyle korunmuşluk kastediliyorsa Kur’an’ın korunmuşluğunda şüphe yoktur. Ancak aynı şeyi sünnet için düşünmek ne tarihi verilere ve tecrübeye uymaktadır ne de makul bir temeli vardır.”
Yani sünnette dokunacağın kadar dokun!
“ (...) Kur’an’ı tarihsel, kültürel, sosyal koşullardan bağımsız olarak, tarihin sonu olarak, bitmez ve tükenmez hazine olarak görme eğilimlidir, (orijinali ise) algısıdır ki bu tutarlı değildir, ki Kur’an zaman ve mekan üstü tükenmez bir hazine değildir.”
Demek istiyor ki Kur’an da tükenir!
Diğer ilahiyatçı (teolog) Doç. Dr. İbrahim Hilmi Karslı bakın ne diyor:
“Vahyin bünyesine beşeri unsurların sızması... Elbette ki diğer kutsal kitaplarda olduğu gibi beşeri müdahale anlamında kullanılan bir ifade değildir. Ama ehlinin malumudur, tarihçilerin iddiasıdır, efendim Kur’an’daki kadınla ilgili ifadeler, o günü bağlar yani ataerkil yapı söz konusuydu, dolayısıyla Kur’an her ne kadar bir takım ıslahlar, düzeltmeler yapmışsa da, hedef göstermişse de esas amacını gerçekleştirememiştir, yani bir takım tarihsel, ataerkil unsurlar Kur’an’da mevcuttur. Bu tarihsellikle ilgili yazan, çizen, bu konuya kafa yoran insanların, akademisyenlerin eserlerine bakıldığı zaman görülecektir.”
Vay anam vay, Güneş batıdan doğuyormuş da farkında değilmişiz. İşin acı tarafı, bu tip sempozyumları Diyanet Vakfı’nın düzenlemiş olmasıdır.
Ayetler o günü bağlıyormuş, Kur’an esas amacını gerçekleştirememişmiş...
Vahye beşeri unsurlar sızmışmış...
Benim anladığım, bu tip çıkışlar tamamen bir kısım ilahiyatçılara hastır.
İlim adamından ziyade din adamları, din görevlileri... Yani teologlar...
Deneyim yaparak veya araştırarak ayetlere ulaşanlara ise Müslüman bilim adamları diyoruz. O kişiler olsa, bu kişiler kabuklarına çekilecekler...
Bu konuya devam edeceğiz.
Ancak alıntı yaptığım kişiler her an görüş, açıklama yollayabilirler...
Fıkhı yorum işini de Cübbeli Ahmet Hocam’a bırakıyorum...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.