İlginç Bir Batılılaşma Taslağı
“Osmanlılardan cumhuriyete büyük kırılma” henüz yaşanmamış. Sosyal depremin öncü depremleri toplumu sarsıyor. Bir yanda devleti ele geçiren İttihat ve Terakki Cemiyeti, onun yanında savaşan tam Batıcılar var. Avrupa’nın nesi varsa alalım diyorlar. Gülünü de dikenini de…
Bir yanda da İslamcılar var. “İlim ve tekniğini alsak yeter. Bizim dinimiz ve manevi değerlerimiz bize yeter” diyorlar.
Bir yanda da Milliyetçi, Türkçüler var. Onlar da “Batının ilim ve tekniğini alalım. Devlet, felsefe ve yönetimini de alalım” diyorlar. “Ancak milli değerlerimiz, Türklüğümüz bize kalsın” diyorlar.
İslamcılar ile milliyetçilerin aralarındaki en büyük fark, aynen bugün gibi, milliyetçilerin laikliği kabul etmeleridir. Keşke milliyetçiler sağlam durabilseydiler de şeriatı milli dini bir değer olarak sahiplenselerdi. Zaman içinde tam Batıcılara katıldılar ve M. Kemal’in ırkçı siyasetine sahip çıktılar.
Oysaki M. Kemal’in milliyetçiliğinde dini değerler yoktur. Böylece onun yanında yer alan milliyetçiler, aslında milliyetçi olmaktan çıkıp, Batıcı oldular demektir.
Buğun de milliyetçilerin birlik noktasında içinden çıkamadıkları bir meseledir laiklik. Dindar milliyetçiler İslam şeriatından vaz geçmenin dinden çıkma olduğunu bilir ve sahip çıkarlar. Onların milliyetçiliği ümmetçiliği de içinde barındırır. Ümmetçiliğe de karşı çıkamazlar. Ama Batıcı milliyetçiler, yani ulusçular, din ve şeriatla alakalarını tamamen kesmişlerdir. İslam birliği anlamında ümmetçiliğe de karşıdırlar.
İşte size, başından beri Batıcıların böyle olduğuna dair bir belge:
Tam Batıcılar, 1912 yılında Batılılaşma konusunda bir de o döneme kadar görülmemiş sistematik bir plan hazırlamışlardır. Gerek yerli gerekse yabancı pek çok yazar tarafından Abdullah Cevdet’e atfedilen bu taslak gerçekte Kılıçzâde Hakkı Bey tarafından kaleme alınmıştır.(Bkz. M. Şükrü Hanioğlu, DİA. “Batılılaşma” md. V. 151.)
Planın ilk maddesi, hânedan mensuplarının ve özellikle şehzadelerin eğitimiyle ilgili olup burada Avrupa ülkelerinde olduğu gibi genç şehzadelerin orduda görev almaları istenmektedir.
İkinci maddede modern Batılı değerlerin geleneksel değerlerin yerini nasıl alması gerektiği konusunda ilginç bir teklif yapılmakta ve binaların üzerine asılan “Yâ Hâfız” levhalarının altına bir de sigorta şirketinin levhasının asılması önerilmektedir.
Üçüncü maddede önemli bir istek olarak Bizanslılar’ın başlığı olarak tanımlanan fesin terkedilmesi, yerine yeni bir millî başlığın alınması ve askerî kalpakların dahi değiştirilerek eski Türkler’in kullandıkları başlıklara benzer, fakat çağın “nezaket”ine uygun bir başlık kabulü önerilmektedir.
Dördüncü maddede kadınlara çeşitli hakların verilmesi ve dinî makamların bu konuya karışmamaları istenmektedir.
Aynı konuyu ele alan beşinci maddeden sonra altıncı madde ile tekke ve zâviyelerin kapatılması istenmektedir.
Yedinci maddede de medreselerin kapatılarak yerlerine Batı yöntemlerine göre eğitim veren kurumların tesisi talep edilmektedir.
Sekizinci madde geleneksel alışkanlıkların terkedilmesi
Dokuz madde yeni bir ahlâk telakkisi oluşturma etrafındaki teklifleri ele almaktadır.
Onuncu madde ise cemiyetlerin yönetime dair işlerle ilgilenmemelerini önermektedir.
On birinci de dokuzuncu madde gibi yeni bir ahlâk anlayışı oluşturma etrafındaki teklifleri ele almaktadır.
On ikinci madde, meşihatta yapılacak bir reform ile bu makamın modernleşme taraftarlarının destekçisi durumuna getirilmesini teklif etmektedir.6
On üçüncü madde orduda yapılması düşünülen ıslahat hakkındadır.
On dördüncü maddede bütün mezheplerin tek bir mezhep çatısı altında birleştirilmesi teklif edilmektedir.
On beşinci madde dilde yapılması düşünülen reformu tartışmaktadır.
On altıncı maddede özel girişimin toplumda itici güç olması gerektiği belirtilmektedir.
On yedinci maddede geleneksel değerlerin bırakılması yolundaki istekler tekrarlanmaktadır.
On sekizinci maddede ise kanunlarda çağın gereklerine uygun reformların yapılması istenmektedir.
İşte Osmanlı Batıcılarının istekleri, fırsat bulurlarsa gerçekleştirmek istedikleri planları bunlardır. Bunlar ile Cumhuriyet rejiminde gerçekleştirilen Kemalist devrimleri yan yana koyun, ne çıkar?
Aynı düzenin davası. Yani M. Kemal’in bir fikri yok. Kendisinden önceki Batıcıların fikrini ilkeleştirmiştir, o kadar.
Acaba o batıcılara bu maddeleri kim yazdırdı dersiniz?
NOT: Gündem o kadar yoğun ki, kendi gündemimden beni bazen alıp götürüyor. Bir valinin bir öğretmene hem de öğrencilerinin içinde hakaret ettiği ve sınıftan kovduğu ve o öğretmenin kalp krizi ile öldüğü haberlerini araştırıp yazacaktım. Valiye “maksat uyarmaksa nezaket içinde onlarca yol ve yönteminin varlığından” bahsedecektim. Fakat isimsiz bir yorumcunun “Hadi hocam görelim” diyerek başlayıp “Bu olayı bir yazı konusu yapmak size vacip olsa da, siyasetiniz izin vermez.” diye terbiyesizce bitirmesi, beni yazmaktan vazgeçirdi. Bir not ile yetiniyor, herkesi ölçülü davranmaya davet ediyorum.