Hesabı Sorulsun…
Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesi en az Sabancı Suikasti kadar karanlık bir olay.
İki suikast de DHKP-C imzalı. İlki halen aydınlatılabilmiş değil. İkincisinin de aydınlatılabileceğine ilişkin umudum yok.
Tunceli Ovacık’ta lojmanında ensesinden vurularak şehit edilen Savcı Murat Uzun suikastinden sonra pek çok önlem alınacağı söylenmişti. Ancak görüyoruz ki Türkiye’nin en ‘modern’ olduğu söylenen Adliyesi’nde bir savcı odasında rehin alınabiliyor.
Aslında o silah savcının kafasına değil devletin kafasına dayanmış bir silahtı. Ve devlet vuruldu.
Büyük Devletlerin en belirleyici özelliği yapılanı kimsenin yanına kar bırakmamasıdır. ABD, Büyükelçisi’ni Libya’da öldürenleri on binlerce kilometre uzaktan takip etti ve hepsini imha etti. İsrail’in bir askerini öldürürseniz, muhakkak misliyle intikamını alır.
DHKP-C Amerika’nın Ankara’daki Büyükelçiliği’ne saldırı düzenlemişti. Ölen ve yaralananlar Türk personeldi. Ama Amerika kendi intikamını aldı ve DHKP-C’nin Yunanistan’daki yapılanmasını çökertti. Pek çok ismi yakalatıp Türk yargısına teslim etti. DHKP-C’nin ana kampı Yunanistan’dı ve elinden gitmesi örgüt için çok acı bir ders oldu.
Türkiye’nin gerek içeride gerek dışarıda başına pek çok hadise geliyor. Bunlara aynıyla cevap verilmesi gerekiyor. Büyük devletsek bunu yapabilmeliyiz.
90’lı yıllarda Kardak Kayalıkları‘nın işgal edilmesi sırasında Yunanistan’a çok büyük bir ders vermiştik. Gerekirse bir kayalık için bile savaşı göze alabileceğimizi bütün dünya görmüştü.
Suriye’de uçağımızın düşürülmesi, topraklarımıza füze atılması, Süleyman Şah’ın boşaltılması, Musul’da büyükelçiliğimize yönelik işgal ve rehin almalar...
Liste uzun… Türkiye’nin bunların hepsine çok etkili ve karşı tarafı yaptığına pişman edici cevaplar vermesi gerekiyor. Aksi takdirde Türkiye’nin “dokunulabilir” bir ülke olduğu görülür ve önünü alamayız. Daha cüretkar saldırılarla karşılaşırız.
Cumhuriyet Savcısı‘nın makam odasında rehin alınıp, şehit edilmesi Türkiye’ye meydan okumadır. Bu meydan okumaya etkili cevaplar verilebilmesi gerekiyor.
Bu yapılırken komplo teorilerine de sığınılmaması lazım. Medyada hemen bu eğilim başladı. Türkiye’nin neredeyse tamamını karanlığa gömen elektrik kesintisiyle DHKP-C saldırısını aynı kefeye koyup yapılan yorumlar komik geliyor bana.
Elektrik kesintisi teknik hesaplama hataları ile zamanında yapılamayan yatırımlardan olur. Terör saldırısı ise istihbarat ve güvenlik zaafından olur.
İkisi çok ayrı konular. Elektrik kesintisi İstanbul başta olmak üzere Türkiye’de hayatı felç etti ve bununla ilgili başlamış bir soruşturma duymadım. İşte bu bir zaaftır. Oysa pek çok işletme ciddi zararlar etti, vatandaş çile çekti. Bunların bir sorumlusu olmalı ve hesap vermeli. Büyük devlet bunun hesabını da kendi içinde sorabilen devlettir.
Bu olup bitenler felaket emareleri. Hızla etkili önlem alınması gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.