Efendimiz’in Dilinden Bid’at…
Vefat eden Müslümanların ruhlarına Kur’an okunup duâ edilir ve hayır-hasenat yapılıp onların ruhlarına hediye edilir. İslamda, “Öldün de aman ne iyi ettin” diye sevinircesine alkış tutarak uğurlamak yoktur.
Ölüler için çelenk veya karanfil bırakmanın Hristiyan âdeti olduğunu biliyoruz da başka milletlerde de başka âdetler var.
Meselâ Çinliler ölülerinin mezarlarına bir miktar pirinç, ruslar da bir şişe votka bırakıyorlar. Bu âdet zamanımızda el’an devam ediyor.
Fıkra bu ya… Bir Amerikalı, Çinlilerin mezara pirinç bırakma âdetlerinin mânâsızlığına îmâ etmek için bir Çinli’ye şöyle sormuş:
“Ölüleriniz o pirinçleri ne zaman yiyor?”
Çinli cevap vermiş: “Sizin ölülerinizin mezarlarından kalkıp, sizin bıraktığınız çiçekleri kokladıkları zaman.”
Bizde de bilhassa tanınan ve örnek durumundaki kimselerin böyle yanlışları tabii ki televizyonlarda görüntülü haber olarak veriliyor. Bu haberleri göre göre ve dinleye dinleye büyüyen çocuklarımız, bu gidişle, “Cenazeye yapılacak dinî vazifenin, onların kabirlerine karanfil bırakmaktan ibaret olduğunu” zannedecekler. Bir ikaz da olmayınca haliyle iş ona doğru gidiyor.
Yeni yetişenler bilmezler ki, ne çelenk ne karanfil, ne sıkıntıda olan ölünün sıkıntısını azaltır, ne de rahat içinde olan ölünün rahatlığını artırır. İki-üç gün sonra da kurur gider
Hoş, ölü mezardan kalkıp da o çiçekleri koklayacak değildir.
Velhasıl, bu âdet maddî hiçbir faydası bile olmayan bir bid’attir.
“Efendim, çelenk ve karanfil bırakmak, cenazeye hürmet ve onun unutulmadığı için…” gibi mazeretler, onun bid’at olmasını ortadan kaldırmaz.
Böyle şeyler dünyada zararsız gibi görünse de, kıyamette zararının ne derece olduğu ortaya çıkacaktır.
BİD’AT NEDİR?
Ölüyü kefenlemek, cenaze namazını kılmak, defnetmek vs… hepsi birer dini meseledir ve hepsinin usulü vardır. Bunları usulüne göre yapmak ibâdettir.
Bu hususta, “İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir” hadis-i şerifini unutmamaya ve ibadetlere ilave ve çıkarma yapmaktan son derece sakınmaya mecburuz.
Bid’at, dinde olmayan bir şeyin dine ilâve edilmesi veya dinde olan bir şeyin dinden eksiltilmesidir ki günahı pek büyüktür. Çünkü her bid’at Peygamberimiz’in güzel sünnetlerinden birini ortadan kaldırmaktadır…
İslam dini tamamlanmış olup eksik bir tarafı yoktur ki ona başka ilaveler edilsin. Din tamamlanmıştır ve ne ise odur, kıyamete kadar da öyle kalacaklardır. Maide sûresinin 3. âyetinde , “Bugün sizin için dininizi ikmâl eyledim. (kemâle erdirdim, tamamladım) Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve sizden din olarak İslamiyet’ten razı oldum” buyuruluyor.
Hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruluyor:
“Her bid’at sapıklıktır, her sapıklık da cehennemdedir.”
“Allah, bid‘atini terk edinceye kadar her bid’atçiye tevbe kapısını kapatmıştır.”
“Allah, bid‘atini terk edinceye kadar bid’atçinin amelini kabul etmeye râzı olmadı.”
Osmanlı’nın yükselme devri şeyhulislamlarından Kemal Paşazade, şöyle diyor:
Şerîat kim, serây-ı kibriyâdır.
Hakîkat mülküdür, muhkem (sağlam) binâdır.
Anun taşını kim oynadursa,
Yerine başını koymak revâdır…
Şeriat, büyük bir saraydır.
Hakikatin mührüdür.
Kim onun bir taşını / hükmünü oynatır, ortadan kaldırırsa,
Onun başını koparmak icap eder.
Zamanımızda, büyük mezarlıkların girişlerinde çiçek satılıyor. Bazı kimseler de bu çiçeklerden alıp yakınlarının mezarlarının üzerine koyuyorlar.
Televizyonlara çıkıp, “İslamda şu yoktur, İslamda bu yoktur…” diyerek birçok İslami hükmü inkâr eden ilâhiyatçı tipleri vardır. Kabir ve türbe ziyaretlerinin de doğru olmadığını söyleyen bu tipler, nedense hiç bir zaman “Cenazede çelenk ve karanfil İslamda yoktur” demedikleri gibi, mezarlıklarda çiçek satılması hakkında da ses çıkarmazlar.
İslami meselelerde bu kadar hassastırlar(!) yani…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.