Îdamdan Adaylığa...
Kesinleşen milletvekili aday listeleri hakkında Sibel Eraslan kanaatını yazmış:
“…AK Parti’nin merkezde olduğu ‘Türkiye’ sentezine göre konuşlandı adaylar. CHP, eski sola yaslanarak tahkim etti kendini. HDP’yse barajı aşma çabasında. Hüda Kaya’nın İstanbul’da 2. sırada oluşu etkileyici…”
“Etkileyici” olmaktan öte ibretlik.
Kanaatim o ki, sağdaki partilerden teklif gelseydi, kızlarıyla beraber, inanç/başörtüsü uğrunda verdiği mücadelede idamla yargılanan Hüdâ Kaya HDP’ye gitmezdi.
Bu âileyi bilen, tanıyan Müslümanlar bile yardımcı olmamışlar.
Bu mücadeleler sırasında bir kızını kaybeden ve idamdan dönen bu hanım, bir TV’de çilelerinin sadece bir kısmını anlatmıştı.
Dinlemeye insanın vicdana dayanmıyor. Ya yaşamak?
Sibel Eraslan’la senelerce aynı gazetede yazı yazdık. Alıngan olmayan, bir hatası söylendiği zaman hiç rahatsızlık duymadan kabul eden birisidir.
Bir yazısında, “Hazret, Aleyhisselam” gibi hürmet ifadesi kullanmaksızın Yusuf Aleyhisselam’dan bahsederken sadece “Yusuf” demişti. Züleyhâ Validemiz’le aralarında geçen hadise hakkında da bir anlatım hatası yapmıştı.
Eyüp’te, akrabası Ekrem Sağıroğlu’nun cenazesinde karşılaştığımızda bu iki hususa dikkatini çektim. Hemen kabul etti. Asla bazı ilâhiyat profesörlerinin yaptıkları gibi diretmedi.
O bazı ilâhiyatçılar şöyle diyorlar:
“Hazret veya Aleyhisselam dersek vakit alıyor.”
“Ashab, Hazreti Peygamber’e Yâ Hazreti Muhammed mi diyorlardı?”
“Ashab hakkında sık sık ‘Hazret’ demek pek doğru değil.”
* * *
Sibel Hanım yazısının devamında şöyle demiş:
“Kadere imanın en büyük teselli olduğunu da bilerek, itaat esaslı siyasi geleneğimizin yeni içtihatlara ihtiyacı olduğunu müsaadenizle söyleyebilir miyim?”
Cümlenin başındaki altı çizili “Kadere iman” ibaresi mühim...
Çünkü kadere iman, imanın 6 şartından biri. Kadere iman olmazsa, bir kimse diğer beşine inansa da Müslüman sayılmaz.
Hatta bir kimse imanın üç şartını yerine getirse de diğer üçüne inanmasa, imanın yarısını yerine getirmiş olmaz, hiç iman etmemiş olur.
Çünkü iman tecezzî / bölünme kabul etmez.
Ya altı şartın altısı da vardır veya hiçbiri yoktur.
“Kadere iman” diyen Sibel Hanım’a bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Sibel Hanım!
Siz kadere imandan bahsediyorsunuz, ama yakından tanıdığınızı zannettiğiniz Mustafa İslamoğlu, Kader Risalesi ve Şerhi isimli eserinde şöyle diyor:
“Kur’an’ın saydığı 5 şartın dışında kalan ‘Kadere iman’ şartı, rivâyetlere sonradan monte edilmiştir.” (4. baskı, s:123)
Peygamberimiz’in kadere imanla alâkalı hadislerini inkâr ederek de şöyle diyor:
“Esasen, Kur’an’da yer almayan bir iman esası, hiçbir hadisle imana idhal edilemez.” (Sa:123)
Yani “Kadere iman”da Peygamberimiz’in sözünü kabul etmiyor.
ORTAYLI - ARDIÇ KAVGASI
Konuşmalarında gençlere daima iyi örnek olan tarihçi İlber Ortaylı, hiç kimse hakkında kem söz söylemeyen, ağzından asla kötü söz çıkmayan(!) bir profesördür.
Son günlerdeki “Atatürk zehirlendi” iddiası hakkında kendisini arayan muhabire söylediği şu sözler buna örnektir:
“…Bizim milletimiz tarih bilmez. Böyle aptal aptal konuşur.
…Yeni Türkiye böyle geri zekâlılar olmadan kurulabilir ancak. Nereye baksan cahil.”
"Kendine göre yeni Türkiye kuruyorlar. B.k kurarsınız..."
Gazeteci Engin Ardıç hakkında söylediği bazı sözler üzerine de ikisinin arasında bir atışma oldu. Engin Ardıç, Ortaylı'ya köşesinden şöyle dedi:
"…Kendisini mahkemeye verip parasını almayacağım, korkmasın. Böyle bir saldırıya karşı savunma yapmayı bile zül sayarım. Fakat şaştım. Ben onu hep hanımefendi sanatçı olarak bilirdim, cadaloz bir mahalle karısı düzeyine inmiş. Ayıp olmuyor mu kız abla?”
İyi de, “Hanımefendi, mahalle karısı, kız abla” sözlerinin altındaki mânâ ne?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.