Soma’yı Unutmayalım!
301 madencimizin hayatını kaybettiği Soma Kömür İşletmeleri AŞ’ye ait Eynez Maden Ocağı’nda meydana gelen facianın yıl dönümüne bir ay kala, Akhisar’da görülen Soma davası duruşması tekrar akıllara yas tuttuğumuz o acı günleri getirdi… Lakin seçim sath-ı mailine girildiği bu günlerde, siyasi iktidarın görev ve yetkileriyle direkt alakalı bu tip adli ve idari süreçler, kolaylıkla kara propaganda olarak nitelendirilebildiği için maalesef kamuoyunda layık olduğu gibi yer almadı! En azında siyasi otoritenin bu davaya olan alaka ve hassasiyetine şahit olamadık. Haliyle süreç başka cenahların müdahale alanı haline geldi. Neticede, sanıkların mahkeme salonuna getirilmemesinden ötürü yaşanan gerginlikler ve itirazlar karşılık buldu, sanıkların mahkemeye getirilmesi kararı verilip mahkeme 15 Nisan’a (bugüne) ertelendi…
Malumunuz olayın vuku’ bulduğu zamandan beri maden işçilerinin ve diğer işçi kesiminin güvenlikten tutun işveren ilişkilerine kadar vaziyetini, taşeron işçilik sorunundan tutun diğer sistem sorunlarına kadar yaşanan ve yaşatılan mağduriyetleri bu köşede dillendirmeye çalışıyorum. Hatırlayınız lütfen nice sözler verildi nice beylik laflar edildi lakin araya bir Ermenek faciası girmesine rağmen değişen bir şey olmadı… Siyasilerin dokunulmazlığı ve sütten çıkmış ak kaşıklığı, bürokratik kesimin “emir kuluyuz” bahaneleri, muhalefetin acziyeti, kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı kirli ilişkiler yumağı derken; başka facialara kadar bu sürecin sürüncemeye bırakılacağı anlaşılıyor! Gelinen aşamada iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncüyüz! Yapılan araştırmalara göre; iş kazaları %98 oranında önlenebilir, %2 ise doğal afetler ve kontrol edilemeyen dış etkenler gibi nedenlerden meydana geliyor… Bu açıdan bakıldığında Soma’da yaşanan facia kesinlikle “%2”lik dilime girmiyor; yani “fıtrat” değil! Gerekli önlemler alınsaydı %100 önlenebilir bir olaydı. Bunun içindir ki bu olaya “katliam” diye ad verenler pek de haksız değiller!
İş Güvenliği Meclisi’nin yayınladığı aylık raporlara göre, her ay ortalama 80 ile 120 arası işçinin yittiği bir savaştayız adeta… Madenlerde ve riskli iş yerlerinde güvenlik önlemleri alınmıyor, etkin kamu denetimi yapılmıyor, verilmesi gereken haklar verilmiyor. Çalışanlara iş hukuku anlatmanın ve sendikadan bahsetmenin “çalıştırılmama” nedeni olarak belletilmesi, meslek hastalıkları ve bilumum çalışma tahribatı bu elim iş kazalarıyla el ele gidiyor. Ama somut olarak yapılan bir şey yok!
Hülasa,
Soma maden faciası; maden ocaklarındaki iş güvenliği yetersizliklerini, siyaset ve işveren arasındaki kirli ilişkileri, lakayıt işletilen kamu denetimlerini, sosyal devlet tartışmalarını, kriz yönetimlerindeki eksikliklerimizi yalnızca ve yalnızca iki ay boyunca gündemde tutmaya yetti..! Tüm bu yaşananlar, ivedilikle yapılması gerekenlerin yapılmasını sağlamaya yetmedi... Bunda en büyük kabahat bizlerde… Çünkü biz millet olarak insanların “ilk” acısına ortak oluyoruz sadece! Sonrasını umursamıyoruz! Hepimiz aynı geminin yolcularıyız ama benzeri faciaların yaşanmaması için gerekenlerin yapılmasını hızlandıracak baskı ve denetimi sağlayamıyoruz. Bundan ötürüdür ki, aynı hatalarda ve ihmallerde ısrar edilmeye devam ediliyor.
Önce her türlü siyasi mülahazalardan ve bağımlılıklardan sıyrılıp haklının mağdurun mazlumun yanında saf tutulmalıdır. Daha sonra “helal kazancının peşinde olan onurlu her insan değerlidir” bilinciyle hareket edip, ekmeğinin peşinde mücadele veren insanların acı bir şekilde ölmemesi için alınması gereken tüm tedbirlerin alınması ve bu sistemin sil baştan yeniden düzenlenmesi için suyun başındakilere “baskı” kurulmalıdır..! Çünkü şairin dediği gibi: Hak ve adalet istemek, birlikte yüklenmeye hazır olmak demektir; hak ve adaletin “ötekileri” olmaz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.