Türk siyaseti, 1960, 1971 ve 1980’de askeri müdahaleler, 1990’larda ANAP iktidarı, sonrasında gelişen koalisyonlar ve 28 Şubat’la devam eden ana olaylar ekseninde şekillenirken, 2000’ler ise laik-anti laik; kutup başları olarak muhafazakarları temsilen AK Parti ve laik kesim arasında süren mücadeleye sahne oldu.

Bu anlatım, genellikle kitle iletişim araçlarından; ekranlardan, gazetelerden bizlere sunulan ve ezberletilenler...

Bir de bilinmeyen, gösterilmeyen ve anlatılmayan tarihler var.

O tarihlerden birisi de 3 Mayıs 1944’te Ankara’da başlayan Türkçülük-Turancılık hareketleri…

Çünkü bu tarihten sonra Türkiye’deki milliyetçilik akımı şekillendi, olgunlaştı ve teşkilatlı bir yapıya dönüştü. 

MHP’nin tarihsel kökenlerinde bu tarihin yeri ve önemi çok büyüktür. MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş de 1944’de “milliyetçi-Türkçü” olduğu gerekçesiyle tutuklanmış, tabutluklara atılmış ve hapis yatmıştı.

Dönemin önemli yazarlarından, edebiyatçı tarihçi Nihal Atsız, Orhun Dergisi’ni çıkarmaktaydı. 

Dergide, İsmet İnönü döneminde Türkiye’nin kuruluş felsefesinden uzaklaştığı, milli değerlerle çelişen bir anlayışla hareket edildiği, “Milli şef”in tartışılabilir olduğu yorumları yapılıyor, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Şükrü Saraçoğlu’nun bu durumdan duyduğu rahatsızlık giderek artıyordu.

Atsız’ın eleştirilerinin yanı sıra ortaya koyduğu fikirler de dikkatleri çekmişti. Çevresinde çok sayıda genç toplanmaya başlamıştı. 

Tam da bu sırada Hitler’in Nazi Almanya’sı Rusya içlerine kadar ilerliyor, Fransa Almanların oluyordu. Hitler’in ilerleyişi, Turancılara yapılacak müdahaleyi erteletmişti. Hatta dönemin yöneticileri Turancılara müdahale edilmesi durumunda Hitler’in Türkiye’ye tepki gösterebileceği gibi ilginç bir düşünceye girmişlerdi.

Atsız’ın saçlarının şeklinin Hitler’e benzediğini öne süren ve kendisini Hitler hayranı ilan eden çevrelere cevabı çok sert olmuştu:

“Saçlarım benzermiş... Bu ahmakça iddia yıllardan beri birçok budalalar tarafından aleyhimde delil gibi kullanıldı. Hatta evimde Hitler'in resminin asılı olduğu bile söylendi. Ben, dışardan gelmiş hiçbir fikri kabul etmeğe tenezzül etmeyecek kadar milli gurur ve şuura sahip olduğumu, içtimai mezhebimin Türkçülük olduğunu vaktiyle yazarak ilan ettim. Daha ne yapabilirim? Saçım Hitlerinkine benziyormuş diye beni Hitlerci sanacak kadar budalalık gösteren binlerce, belki onbinlerce zavallıya ayrı ayrı mektup yazamam ya... Hamit Şevket asla unutmasın ki bu vatana bağlılıkta kendisini benimle bir tutamaz. Çünkü ondan fazla olarak ben bu toprağa ecdadımın kanı ve hatırasıyla bağlıyım."

3 Mayıs 1944 Olayları 

Atsız, dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na yazdığı 2 mektupta devlet kurumlarının içerisine yerleştirilen bölücü unsurlara ve bunlar karşısında gerekenlerin yapılması gerektiğini dikkat çekmişti. 

Almanya’nın savaşı kaybedeceğinin anlaşılması üzerine, Rusya merkezli artan komünizm faaliyetlerine önce devlet kadrolarını açanlar daha sonrasında Türkçü-Turancıları kurban seçmişti. 

26 Nisan 1944’teki ilk duruşma 3 Mayıs 1944’e ertelendi. 3 Mayıs’taki duruşmada Adliye koridorları ve çevresi hınca hınç dolmuştu. Mahkeme verdiği kararla sanıklar 10 yıla kadar varan hapisle cezalandırıldı. Karar, 1945’in ekim ayında bozulacak ve tüm sanıklar serbest bırakılacaktı.

3 Mayıs’ta verilen tutuklama kararları sonrası Ankara sokakları karışmış, Turancı gençler Başbakan Saraçoğlu ile görüşmek istemişler, “Kahrolsun komünizm, yaşasın Turancılar, yaşasın Atsız” sloganları ile protestolar düzenlemişlerdi. Polisin müdahalesi çok sert olmuş, 165 üniversite öğrencisi gözaltına alınmıştı.

Davalar, Türkçülük düşüncesini daha da yaygınlaştırmış, ileride kurulacak olan MHP’nin de kurucu kadrosunu tanıştırmış, partinin temelleri atılmıştır.

Sonraki yıllarda da milliyetçi camiada 3 Mayıs, “Türkçülük günü” olarak kutlanmaya başlandı.

MHP’nin seçim beyannamesinin bugün açıklanıyor olmasının tarihi referansı 3 Mayıs 1944’te saklıdır.