Seçim Sürecinde Uyarılar
Evet, seçim süreçleri hep zor süreçlerdir Müslümanlar için. Zor, zahmet, tehlike ve günah dolu bir süreç. Ama bir başka açıdan feraha, refaha, umuda, yenilenmeye, canlanmaya ve zaferlere doğru adımlar atmaya yarayan da bir süreç.
Şimdi bütün partilerde, milletvekili adaylarında tatlı ve hülyalı bir heyecan vardır. Derken medya da canlanmıştır. Hisleri, heyecanları tahrik eden bir süreç. Zorluğu ve tehlikesi, his ve heyecanların akıl ve mantığı bürümesinden, hırs ve heveslerin anaforunda din, ahlak, kardeşlik, birlik ve beraberlik duygularının çok kolay tahrip edilmesinden, asıl davanın arkaya atılıp umursanmamasından, küçük kazançların gözetildiği, kaypak ve kırılgan bir zemin oluşmasından kaynaklanmaktadır.
İnşallah sonu selamet olur.
Ben kendim işaret ettiğim bu tür tehlikelere karşı kendimi koruma altına almayı amaçlayarak, bunu bilinçli bir şekilde muhafaza etmeye çalışacağım. 1980 yılından bu yana, üstümde bir hocalık kisvesi, din için davet, tebliğ, vaaz, irşat, sohbet vazifesi yüklendiğim için, bunlara bir halel gelmesin diye, hemen hiçbir seçimde fiilen çalışmadım. Yine öyleyim.
Bir de hep şu gerçeği gözettim: Laik düzende Kominist Partisine izin var, ama İslam Partisine izin yok. Bunu hep kınadım, tekrar kınıyorum. Düşünce ve söz hürriyeti adına sistemin ve sahiplerinin suratına çalıyorum bu iki yüzlülüğü.
Madem bir İslam Partisi yok. Öyleyse dine, ahlaka, vatana, millete en faydalı olan, tarih ve medeniyetimize sahip çıkan birisini, böyle vasıfta bir parti yoksa bari onlara en yakın birisini tercih edeceğiz. Böylece İslam düşmanı düşüncelerin iktidar olmasını engelleyeceğiz. En azından faydası olmasa bile zararı da olmayanı veya zararı daha az olanı seçmeye çalışacağız. Kaide-i külliler malumdur: “Zaruretler mahzurları giderir”, “İki zarar bir araya gelirse ehveni tercih edilir.”
“Madem İslam Partisi yok, öyleyse bu bozuk düzenin partilerine de oy yok” diyen Müslüman kardeşlerimize de, görüşlerine katılmasak bile saygı duyacağız. Ama yakın tarihi iyi okumalarını, en azından Ali Ulvi Kurucu’nun “Hatıralar”ını, H. H. Ceylan’ın “Din Devlet İlişkileri”ni veya bizim “Osmanlılardan Cumhuriyete Büyük Kırılma” kitabımızı salık vereceğiz.
Bu kadar!
İnşallah daha ötesini yazmayacağım. Asla ve kat’a “şu partiye oy verin” demeyeceğim. Fakat şunu hep dedim ve hep diyeceğim; “Aman, dinimize, imanımıza, ahlakımıza, tarih ve medeniyetimize düşman olan parti ve adaylara asla, asla, asla oy vermeyiniz.”
Seçim günü geldiğinde, bu ölçülere uyan birisine oyumu vereceğim. Herkes de böyle yapsın diye dua edeceğim, o kadar. Allah akıbetimizi hayır eylesin.
Bu ölçülere en yakın parti hangisidir?
Sevgili Peygamberimiz (sav) Efendimiz “Müftüler sana fetva verseler de, sen fetvayı kalbinden iste. Kalbine danış” buyuruyor. “İçinize sinen iyiliktir, sinmeyen kötülüktür” buyuruyor. Ben de bu konuda aynısını diyeceğim: “Şuurlu bir Müslüman kime oy vereceğini bilir”. İşte o kadar!.
Bizi “particilikle” eleştirmek için bir parti adını vermemizi bekleyenler, bu seçim sürecinde o fırsatı bulamayacaklar inşallah. Fakat buna rağmen hiç düşünmeden bizi particilik yapmakla itham edenler de olacaktır. Varsın olsun. Elin ağzı çuval değil ki büzesin. Ben de onlara şu ayeti okurum: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (İsra, 36)”
Peki niye yazıyorum bunları?
Şunun için; Müslümanlar için bu zor süreçte, zahmet, tehlike ve günah dolu bir süreçte, aman kendimize dikkat edelim. Yukarıda dikkat çektiğimiz gibi, his ve heyecanların akıl ve mantığı bürümesine izin vermeyelim. Hırs ve heveslerin anaforunda din, ahlak, kardeşlik, birlik ve beraberlik duygularının çok kolay tahrip edilmesine fırsat vermeyelim. Asıl davanın arkaya atılıp da küçük kazançların gözetilerek büyük kayıpla meydan vermeyelim. İslamî ilkeleri hep gözetelim. Yalandan, iftiradan, hakaretten, alaya almaktan, dedikodu yapmaktan, koğuculuktan, sui zandan kaçınalım. Kardeş olduğmuzu unutmayalaım. Kardeşlik hak ve hukukunu gözetmeye azami çaba gösterelim.
Bütün bunlar için zaman zaman oturup muhasebe yaparak kendimizi kontrol edelim.
Bu seçimlere de yaralı bereli giriyoruz. İslam dünyasında kan ve göz yaşı var. Fakirlik ve ezilmişlik var. Memleket dahilinde partiler hadi neyse, ama İslamî cemaatler arasında da maalesef kin ve buğz var. En azından sevgisizlik, uzaklık, kırgınlık var. Bu normal bir durum değildir elbette.
Kardeşlerim, bu din bizim içindir. Emir ve yasakları bizi bağlar. Dini yaşamakla ve ahlakımızı güzelleştirmekle mükellef, sorumlu olduğumuzu unutmayalım.
Dindarlık özellikle de böyle zor zamanlarda belli olur. Lütfen, bu süreci, dinimizin ilkeleri ve ölçüleri içinde, yeni yaralar almadan, bilakis var olan yaraları saracak ve şifaya dönüştürecek Müslümanca bir ferasetle ve olgunlukla geçirelim.
İnşallah.