Bu Vaziyet Nasıl oldu? 1
Soru: Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman Müslümanlar ne yapar?
Cevap: Önce o ayetlere iman eder, sonra ne isteniyorsa onu yapar.
Soru: Hadi imanı anladık. İnen ayete iman olmazsa kişi müslüman olamaz. Peki alıp almamakta, Uygulayip uygulamamakta bir muhayyerlik, bir seçeneklik yok mudur?
Cevap: Asla.
Allah Teala karşısımda iman ve iataaten başka seçenek yoktur. Ancak iman eder de amel etmezse, kafir olmaz ama günahkar olur. Günah da cezayı gerektirir.
Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğu halde… Allah'ın Resulü varlığı veya sünnetiyle aralarında olduğu halde… iman davetçileri hazır bulunduğu ve iman davası sürdüğü halde… küfürle iman arasındaki kavşağa karanlıkları yok eden bu ilahî nur konduğu halde… Müslümanlar, kafirlerin davetine icabet ederek, onların kanunlarını, hayat tarzlarını, yaşama biçimlerini alırlar da kendi hayatlarını onlara göre düzenlemeye çalışırlarsa, durum ne olur?
Cevabı yukarıdaki cevaplarda açık seçik verilmiştir, tekrara lüzum var mıdır?
Varsa bird aha yazalım: “Allah Teala karşısımda iman ve iataaten başka seçenek yoktur. Ancak iman eder de amel etmezse, kafir olmaz ama günahkar olur. Günah da cezayı gerektirir.”
Peki öyleyse, Türkiye neden İslam ahkamını, kanunlarını ve hayat tarzını bırakarak, “Batılılaşma” adı altında, Batının kanunlarını aldı ve uyguladı?
Evet, bu niye ve nasıl oldu?
Evet, biz Müslüman idik. Batılı kafirlerin dinini, hukukunu, yaşam biçimini alamazdık. Bu hem dinimize, imanımıza, hem de dünya menfaatlerimize aykırı idi. Peki ama olan biten nedir?
Neden böyle korkunç bir şey oldu?
Aramızdan bazıları tarihte bu zamana kadar hiç görülmeyen ve İslam’a göre “dinden çıkma/kafir olma/riddet” sayılan bu “kafirlerin düşünce ve kanunlarına uymaya”, yani “Batılılaşma davetine uymaya” kalktı. Böylece sanırım ilk defa Müslümanların kurduğu bir devlet ve hükümet şeriatı atarak kafirlerden aldığı kanunları uyguladı. Yasama ve yönetmede tamamen onlara uydu…
Biz “Bu nasıl olabilir?” diye mırıldanır dururken olan çoktan oldu bitti…
Aslında olamazdı, asla da olmamalıydı, kıyamete kadar da kabullenilemezdi, ama işte fiilen oldu bitti! Ayıkla pirincin taşını.
Aslında bu oluş, din, tarih, sosyoloji, psikoloji, medeniyet adına mümkün değil ki? Fakat oldu!
Neden ve nasıl mı olamazdı?
Gelecek yazıya kalsın mı?