Vahdet’li Günler Yakındır
Her gazetenin farklı yayın politikası, farklı düşünceleri, gazeteciliğe bakış açısı olmalıdır.
Tek tip başlıklar, tek tip spotlar ve sadece belirli bir partinin kontrolünde olan sütunlar okuyucuyu tatmin etmez, gazetenin özgül ağırlığını kaybetmesine neden olur.
Türkiye’deki basının büyük bir kesimi bu kimliğe bürünmüş durumda.
Vahdet bu noktada önemli bir habercilik başarısı gösterdiği, birilerinin tekerine çomak soktuğu için hedef gösteriliyor.
Yılların “amiral gemisi” olarak adlandırılan gazetelerden daha fazla özel haber yapıyor, vatandaşın yanında oluyor, terör yandaşlarının karşısında cesaretle dimdik duruyor.
Engelli vatandaşlarımızdan, atanamayan öğretmenlere, ekonomideki seyirden, spora, siyasi gelişmelerden, ahlaki yozlaşmalara, üniversitelerde yaşanan terör olaylarından, çözüm sürecindeki sorunlara kadar milletin hassasiyetlerini, değerlerini gözeten bir yayın anlayışıyla hareket ediyor.
Vahdet’in kendisine ait değerleri, bakış açıları var.
Farklı dünya görüşünden gelen insanlardan oluşan yazı işleri, yazarları gazeteye renk ve farklılık katıyor.
Tüm yazarların ortak sesle konuşması, sürekli olarak gücü, güçlüyü övmesi gazetecilik teorilerinde, gazetecilik kuramlarında “iliştirilmiş gazetecilik” olarak adlandırılır, dolaylı bir propaganda aracı olarak görülür.
Vahdet çıktığı günden bu yana “iliştirilmiş” olmadı.
Haklının yanında, haksızın karşısında oldu. Sonuç olarak Vahdet’in etkisi ve gücü daha da arttı. Kötülük, kötü düşünenlerin oldu.
***
Bir ülke düşünün ki teröre on binlerce insanını şehit vermiş, yüz milyarlarca dolarlık maddi kaynağını kaybetmiş...
Buna rağmen, o ülkenin en önemli üniversitelerinden birinin hocası Öcalan’ı ders olarak okutup, dersinde PKK’nın aslında bir terör örgütü olmadığını anlatıyor, genç dimağlara verdiği ders notlarında terörü adeta meşrulaştırıyor.
Bu skandalı koskoca basından bir tek Vahdet yazıyor. Belgeleriyle, kanıtlarıyla…
Peki sonra ne mi oluyor dersiniz.
Çözüm sürecinden dolayı hakkında tek bir soruşturma açılmayan bu örgüt sevdalıları gazeteye on binlerce TL’lik davalar açıyor.
***
Doğruyla yanlışı, siyahla beyazı iyi ayırt etmek gerekiyor.
Çözüm süreci Türkiye’nin şu anda en büyük krizlerinden birisidir.
Çoğu anket firmasının yaptığı yoklamalara göre seçimlerde iki partinin oylarında artış bekleniyor.
Birisi MHP diğeri ise HDP…
AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana HDP oyları neredeyse 2 katına çıkmış durumda.
Vahdet Gazetesi’nin önceki günkü manşetinde bu artış tablo halinde gözler önüne serildi.
Örgütün doğrudan bağlantılı olduğu bir parti, tarihinde belki de en yüksek oy oranına ulaşmış durumda.
Durumun bir diğer tedirgin edici boyutu da HDP’nin sadece aldığı oy oranıyla sınırlı kalmayan, istediği zaman tehdit edip, kan döken, meydan okuyan bir tavırda olması.
Peki 10 yılda ne değişti de bu denli bir artış yaşandı, teröristlere, marjinallere meclis yolu açıldı.
Bunu iyi analiz etmek, gelinen noktayı doğru bir şekilde değerlendirmek durumundayız.
Daha önceki gün bir korucumuz arkasından yaklaşan PKK’lılar tarafından alçakça şehit edildi.
Ancak olayla ilgili doğru düzgün bir haber veren gazete yok, siyasiler sessiz.
Ankara’nın göbeğinde üniversite öğrencisinin fotoğrafları asılarak PKK’lılar tarafından hedef gösteriliyor, tek bir gazetede haberi yok, siyasiler yine sessiz.
***
Ozan Arif’in, Karabağ’ın Ermeniler tarafından işgalinden sonra yazdığı “Ya Karabağ Ya Ölüm” şiiri çok şey anlatıyor aslında:
Nerdesin ehli-i İslam; ey “Muhammed ümmeti”?
Sen de mi görmüyorsun, bu zulmü, bu vahşeti,
İşte gün vahdet günü, gerçekleştir vahdeti!
Allah-u Ekber deyip tek yumruk ol, tek artık,
Ya Karabağ ya ölüm, başka yolu yok artık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.