Bilmeden Dinden Çıkma Yazısı
Seçimlerin meşguliyeti zirveye tırmanırken ben insanların eteklerinden tutarak daha önemli bir konuya dikkatleriniçekmek istiyorum. İmandan ne haber? Acaba sahih mi, bir arıza var mı? Yani bilmeden bir arıza var mıdır? Kamil mi, nakıs mı, şimdilik ona bile bakmadan aslında kendimizi bir test etsek? Önemli bir konudur bu. Kârı var, zararı yok.
Bilgili bir insan özellikle düşünerek ve karar vererek İslâm'dan bilinçle çıkıp dinsiz olmak, ya da başka bir dini seçmek için hiçbir haklı ve mantıklı neden bulamaz. Çünkü İslâm, gerçeklerin tümünü kucaklayan en büyük gerçektir. İslâm'ı yalanlamaya, onu çürütmeye, hiçbir mantık ve hiçbir otorite güç yetirememiştir.
Aynı zamanda İslâm o kadar rahat, o kadar kolay anlaşılan bir hayat ve kâinat düzenidir ki insan zâten onun atmosferinden dışarıya çıkamamaktadır. İslâm, bir anlamda fıtrat demektir.
Dolayısıyla bilgi ve kültür düzeyi ne olursa olsun her ciddi Müslüman, İslâm'ı âdetâ solumaktadır. Onun için de başka bir din arayışı Müslümanın akıl ve hayalinden hiçbir zaman geçmez. Oysa İslâm'ın dışındaki bütün dinlerin mensuplarında, hatta onların aydınlarında, rahiplerinde ve her rütbeden din adamlarında bile bu arayış vardır.
İnsan esasen İslâm'la işin başında sözleşmelidir. Bu sözleşme ebedîdir. Bunu tek taraflı olarak feshedemezler. İnsanın hayatta feshetme hakkına sahip olamadığı tek sözleşme belki de budur.
Bu ciddî olayın, daha doğrusu bu büyük şerefin bilincine varamamış olmak kadar insanilikten yoksun bulunan birçok kimse, zaman zaman bilinçsizce küfür ve şirk çukurlarına yuvarlanırlar. Her şeye rağmen bunların büyük bir kısmı tövbe ve istiğfar ederek yaptıklarına pişman olurlar. Bunlar, genelde yabancı kültürlerin etkisiyle şartlanmış pozitivist zümrenin dışında kalan ve Müslüman olduğunun farkında bulunan kimselerdir.
“İrtidâd” olayı, daha çok bilgisizliğin ya da düşünce kaosunun sonuçlarından olan küfür ve şirkle karşılaştırıldığı takdirde görülür ki mürted insan, sıradan kâfir ve müşrikten çok farklıdır. Çünkü irtidâd düşünüp tasarlamayı, ondan sonra karar vermeyi gerektirmektedir. Böyle bir insan ise ancak son derece bilinçle hareket eden birisi olabilir. İşte bu nedenledir ki geleneksel küfrün ve şirkin yaygın olmasına karşın irtidâd çok ender rastlanan bir olaydır.
Bugün görülen asıl irtidat kimliğindeki “İslâm” sözcüğünden başka, İslâm'la hemen hiçbir bağı olmayan, buna rağmen kendini belki de hâlâ Müslüman sanan insanlarda ortaya çıkmaktadır. Bunlar İslâm'dan çıkıp başka bir din seçmeyi hiçbir zaman düşünmemektedirler. Çok şaşırtıcı gibi görünen bu gerçeğin arka planındaki neden şudur:
Aslında çoğu pozitivist kâfir ya da müşrik olan bu insanların İslâm'dan başka bir din aramamaları, onların hemen hiçbir dine önem vermemelerinden kaynaklanmaktadır. Onlara göre: İslâm demek, mevlitler, kandiller, çelenkler, ayinler, tarikatlar, fal ve büyüler gibi (İslâm'la uzaktan yakından ilişkisi olmayan) bir sürü gelenekler, törenler ve şarlatanlıklar demektir; Ve yine onlara göre: İslâm da aynen Hıristiyanlık, Musevilik, Budizm ya da Şintoizm gibi bir dindir; Dolayısıyla İslâm'dan çıkıp başka bir dine girmek ya da dinsiz olduğunu söylemek onlara göre anlamsızdır.
İrtidat öyle sinsi hareket ediyor ki çağımızda, kendini ele vermemek için büyülü kavramlar kullanıyor sürekli. Mesela çağdaşlık, özgürlük, laiklik, demokrasi, liberalizm, evrensel değerler, modern hayat vs. acaba bu kavramların içinde ne kadar iman var?
Evet, yaklaşan seçimler vesilesiyle bir kere daha düşünelim, neyi, nasıl bir hayatı seçiyoruz? Bunun Müslüman kimliğimizle alakası nedir?