Hilâfet Düşmanı İlâhiyatçılar
Birtakım, kimisi Kemalist, kimisi laik, kimisi Dönme, kimisi mezhepsiz, kimisi Fazlurrahmancı, kimisi light ve ılımlı İslam taraftarı ilahiyatçıların; İslamda Hilafet, İmamet olmadığı konusundaki iddia ve beyanları hezeyandan ibarettir.
Onların mezhepleri ve meşrebleri biz Ehl-i Sünnet Müslümanlarını bağlamaz. İslamın ana caddesi, Sevad-ı Âzam’ı, doğru yorumu olan Ehl-i Sünnet fıkhının Ahkâm-ı Sultaniyye denilen bir Hilafet, İmamet, Âmme Hukuku bölümü vardır.
Onlara mı inanacağız, yoksa Ahkâm-ı Sultaniyye kitabının yazarı büyük fakih, büyük alim İmam Mâverdî hazretlerine mi?
Onlar, Müslümanların tek bir Ümmet oluşturmasını, bütün mü’minlerin , râşid âdil muttaqi fazıl muktedir bir İmam-ı Kebire biat ve itaat etmesini istemiyor.
Efendimizin vefatından sonra Ümmet bir Halife seçmemiş, ona biat ve itaat etmemiş olsaydı, bugün dünyada İslam, Müslümanlar olur muydu?
Başında bir arı beyi (kraliçesi) bulunmayan bir arı oğulu yaşayabilir mi?
Birlikte yaşayan karıncalara bakınız, her klanının mutlaka bir kraliçesi var.
Dünyada başkanı, reisi olmayan hiçbir topluluk yoktur.
İslam’ın başkanlığı elbette Katolik kilisesinin Papalık teşkilatına benzemez ama İslam’da mutlaka bir riyaset İmamet Hilafet vardır.
Bugün bir buçuk milyarlık İslam alemi perişanlık, zillet yenilgi, bin türlü zaaf içindeyse, bunun ana sebebi Müslümanların başında râşid bir Halife bulunmayışındandır.
Katoliklerin Papası, Vaticanı var… Anglikanların Canterbury başpiskoposları var... Yahova Şahitleri sektinin başkanı var… Ermeni Gregoryen kilisesinin Patriği var… İstanbul Ortodoks Rum kilisesinin Patriği var… Süryanilerin Patriği var… Türkiye Yahudilerinin Hahambaşısı var… Tibet Budistlerinin Dalay Lama’sı var… Masonların Üstad-ı Âzamları var… Var oğlu var. İslam alemi dışında, müşterek başkanı, ruhanî veya dünyevî lideri olmayan hiçbir din mezhep sekt yok.
Müslümanların da böyle bir reisi olması mutlaka gerekir.
Nitekim sûrî şekilde de olsa, 1924’e kadar vardı.
Sultan Vahidüddin 1922’de Türkiyeyi terk ederken Halife sıfatını bırakmadı. Ankara Büyük Millet Meclis’i onun yerine Osmanlı hanedanından Abdülmecid bin Abdülaziz Han’ı Halife seçti.
1924’te Hilafetin ilga edilmesi, Halifenin yurt dışına sürülmesi insan haklarına, din ve inanç hürriyetine, Türkiyenin ve İslam dünyasının âli menfaatlerine, millî kimlik ve kültürümüze aykırı bir zulüm olmuştur.
Hilafetin ilgasıyla ilgili kanunda, Halifeliğin Büyük Millet Meclisin mânevî şahsında (tüzel kişiliğinde) mündemiç olduğu yazılır. (Birinci madde: Halife hal’ edilmiştir. Hilâfet, hükümet ve cumhluriyet mâna ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan, Hilafet makamı mülgadır.)
Birtakım Ehl-i Sünnet dışı ilahiyatçıların Halifeliği karşı olmaları Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslama aykırıdır.
İslam dünyası ya başına ehil, layık, râşid, âdil, muttaqi bir Halife seçecek ve ona biat ve itaat edecek, yahut bugünkü zillet, esaret, hezimet ve rezaletler daha da artarak devam edecektir.