Aytaç Baran’ın Suçu Ne İdi?
PKK’nın korku saldığı Diyarbakır’da önceden listeye alınan isimler nokta atışlarına hedef olurken HDP sanki seyir defteri tutuyor...
Güvenlik güçlerinin bu olaylarda atıl kalmasının tek nedeni istihbarattır.
Güvenlik güçleri istihbarat alacak. Bunun da iki yönü vardır. Birisi kendi ajanları diğeri de acıların muhatabı halktır. Halk sır vermiyorsa ser veriyor demektir.
…
“Efendim Cumhurbaşkanı nerede, başbakan nerede?” diyerek işin içinden sıyrılmak başlı başına bir şovdur. Şovlar sorun çözmez, aksine karıştırır.
İyi ya orada halktan % 70 oy alan sen varsın.
Yapsana bir şeyler.
Yapamıyorsun, çünkü senin de başın dağbaşına bağlıdır…
Bugün ödünç oylar dersin, zılgıtı yiyince hemen çark edersin...
O bakımdan, gölge etmek yerine akan masum kanları durdurmanın teorik değil pratik çaresine bakmak lazım. Öncelikle bu yörenin sosyal yapısı batıya benzemediğinden olayların nerede başlayıp nerede biteceğini anlatmak oldukça güç.
Sonuçta her cinayetin devamında kan davası denilen illet giriyor devreye. Araya hatırı sayılır kişilerle, yörenin otoriterleri girip barıştırma girişiminde bulunmadıkları takdirde cinayetler yıllara doğru kanlı dere gibi akar gider.
…
Son olayları iyi okumak lazım.
PKK’nın yörede bir korku imparatorluğu kurduğunu biliyoruz, “HDP barajı aşmadığı takdirde kan gövdeyi götürür” propagandası dindar Kürtleri bile zorunlu olarak HDP’ye yönlendirdi. Güneydoğu’dakiler neyse de batıya sığınan
Kürtlerin HDP’ye oy vermesi aynı korkunun duraksamasız uzantısıdır.
Nasıl bir korku ki hem doğuyu hem de batıyı sarıyor?
Bu sorunun cevabını ancak o yörede yaşayıp görenler, çekenler verebilir.
Batıdakiler bunu anlayamaz…
Kabul etsek de etmesek de PKK yörede hakimiyetini kurmuş durumdadır. Halkın ilgisini de vergisini de alıyor. Kurmuş olduğu mahkemelerde kimilerini yargılıyor.
Hatta örgüt emirlerine karşı gelenlerle itaat etmeyenleri ağır bir şekilde cezalandırıyor.
Yakıyor, yıkıyor, göçe zorluyor…
O yüzden HÜDA-PAR üyelerine yapılan saldırılar öyle gelişigüzel bir olay değildir.
HÜDA-PAR yöneticilerinin anlatımına göre olaylar sindirme faaliyetlerine yöneliktir.
6-8 Ekim olaylarında yine HÜDA-PAR’a mensup kişiler şehit edilmişti. Bu kez de şehit edilen Aytaç Baran, 6 Ekim’de şehit edilen Yasin Börü’nün hocası.
…
Akan kanı durdurmak için barış köprüsü kurmak gerekir de nasıl olacak?
HDP bu konuda tam yetkili değil, Demirtaş, rüzgar gülü gibi dağdan hangi talimat geliyorsa o tarafa dönüyor. Madem Türkiye partisisin, o halde erkek gibi çıkıp “benim PKK ile herhangi bir bağım yok, silahım yok, tüfeğim yok” şeklinde bir açıklama yapsana.
Bulunduğu psikoloji ortamında “HÜDA-PAR’a yakın dernek başkanını kim katletmiştir?”diye soruyor… Peşinden “Ve dün, Diyarbakır'da 3 HDP'liyi kim katletmiştir? sorusu geliyor. Hadi bizler de aynı ayaklara yatarak soralım:
Bu cinayetleri örgüt doğrudan mı işliyor, yoksa örgüt içerisinde bilinmeyen güçler mi var? Bir başka kuvvetli ihtimal, tarafları tutuşturmaya yönelik yabancı istihbaratların da eli olabilir mi? Her şeye rağmen yörenin barışa, sükunete ihtiyacı var.
Görev siyasi partilerin tümüne düşüyor. Terör konusunda ittifaka yanaşmayıp yan çizenler vatan haindir. Ne diyelim başka?
80 öncesi gibi vuranlar kayıplara karışıyor...
Şüphesiz karanlık bir el var da bu el kimin eli?
Bunu bulup bilekten kırmak lazım, değilse ok yaydan çıkmak üzeredir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.