Din Herkese Gerek
Din, bir toplumda yaşayan herkese gerek, dinliye de, dinsize de.
Niçin mi?
Bir ülkede yaşayan her insanın o ülkede yaşayanların dininden, ibadetlerinden, helal ve haramlarından haberdar olması gerekir. Eğer bir arada barış ve huzur içinde yaşanacaksa başkalarının kutsallarını asgari ölçüde de olsa bilek gerekir. Bununla insanlarla ilişki kurma mümkün olur. Bundan toplumun huzur ve emniyeti sağlanır. Bu da herkesin yararınadır.
Bu hakikatler okullarda öğretilmezse, bir ülkenin insanları dini hassasiyetlerini nasıl tanır? Nasıl geliştirir insanî ilişkileri?
Bu millete dinlerini okutmayan devleti idare edenlere ve eğitimcilere deriz ki: İşte bakınız, doğru dürüst bir din dersi vermediniz, ahlak dersinden gıcık kapıp nefret ettiniz, bari bir “görgü kuralları dersi” koysaydınız ya! Bari bir “sosyal terbiye dersi” koysaydınız da, yavrularımız ana kim baba kim, kardeş kim akraba ne, yurttaş hakları hukukları nedir, misafirlik ne demektir, bir toplumda nasıl oturulur, nasıl kalkılır, yemek nasıl yenilir su nasıl içilir, evet bari bunları olsun öğretseydiniz ya!
Bireysel ve toplumsal terbiyeden bu kadar korku nedendir Allah aşkına? Size dini hatırlattığı için mi?
İşte bugünkü acı netice: Bakıyorsunuz kardeş kardeşi öldürüyor. Küçücük çocuklar amansızca cinsel tacize uğruyor ve öldürülüyor. Her yerde silahlar patlıyor. Gencecik cahil kızlar değil, üniversite okuyan kimi öğrenciler bile şimdilik az da olsalar, kendilerini satarak para kazanıyor ve kimse bunu ayıplamıyor. Bu işin sonu nereye varacaktır Allah aşkına? İşte cinnet getirmeler ve buna bağlı cinayetler çoğaldı. Şu kulaklarımız bazen istemese de neler duyuyor neler…
İnsan düşünmeden ve sızlanmadan edemiyor: Yahu biz bu insanları “Milli Eğitim” aracılığı ile eğitmedik mi? Bu mudur eğitilmişliğin sonu? Böyle mi olmalı talim ve terbiyeden geçmiş insanlar? Bu bakanlığın yakasına kim yapışacak? Bu mu verdiğin eğitim diye kim hesap soracak? Yıllardır ne yaptın sen sorusunu kim soracak?
Dün milli eğitimde ne kadar “millilik” vardı? Bugün ne kadar var? Dünden bugüne sormak lazım: Ahlaktan, terbiyeden neden korkuyorlar ki okullarda doğru dürüst bir sosyal terbiye dersi vermiyorlar? Millet bunu mu istiyor sizden? Milletin iradesi bu mu? Onu mu korumaya çalışıyorsunuz?
Bir mektepte din olmasın, ahlak olmasın, terbiye olmasın, millilik olmasın diyene soralım, peki ama neden? Kendi görüşünüz mu bu? Yoksa kimi memnun etmeye çalışıyorsunuz?
İşte bu laubali, dinden ve ahlaktan kopuk, hiçbir kutsalı olmayan, hiçbir otoriteye saygısı bulunmayan, hiçbir faydası olmayan ıvır zıvır magazinle beslenmiş ama ciddi bir bilgi birikimi olmayan, yabancı kültürlerin etkisine açık, sürü gibi yönlendirilmeye teşne, dostunu düşmanını tanımaz şu sosyal medya gençliği, Batıcı laik sistemin en büyük eseridir. Övünebilirler eserleriyle.
Maalesef “din düşmanlığı” sayılarak dindarlara hayat hakkı tanımayan, din ve vicdan özgürlüğünün katili bu laikliğin en büyük teminatı da bu gençliktir. Artık bu bozuk düzenin irtica adını verdiği İslam’dan korkmasına da gerek kalmamıştır.
Yazık, çok yazık…
Biz, kendimize düşen uyarıyı yapalım: Hükümetle beraber muhalefet dahil, tuzu kuru bürokrasi dahil, silahlı güçler dahil, medya dahil, iş adamları, sendikalar, STK lar dahil herkes aklını başına almalı, bu tehlikeli gidişi durdurmak için seferber olmalıdırlar. Yoksa “kurunun yanında yaş da yanar.” Gemi batarsa, elbette her şeyden habersiz güvertede güneşe karşı mışıl mışıl uyuyanlar da batar.
Bu dinden, diyanetten, sosyal terbiyeden, ahlaktan ve faziletten kaçışa tepki vermeyenler, bu kötü gidişe “dur” demeyenler, toplumsal bir cehennemde yanacaklardır daha ölmeden ve ahiretteki büyük cehennemden önce. “Varsın yansınlar” demiyoruz, diyemiyoruz. Bu bize acı veriyor. Fakat elden ne gelir, böyle giderse elbette yanacaklardır.
Ya bizler?
Topu taca atmayalım; herkes sorumludur bu cehennemden. Dedik ya, “kurunun yanında yaş da yanar”.