Zekatın Faydaları 2
Zekâtın meşrû kılınmasının çeşitli hikmet ve faydaları vardır. Bunlar herkesçe anlaşılabilecek açıklıktadır.
Bugün Suriye’den gelen muhacirler için zekatın önemini yazmaya gerek var mıdır? Ya içimizdeki felaketzedeler, yoksullar, yatalak hastalar için?
Cenâb-ı Hak insanları farklı yeteneklerle donatmış, buna bağlı olarak servet dağılımında toplum malî yapıları farklı kişilerden oluşmuştur. Zekât farizası gelir dağılımındaki farklı yapı karşısında en önemli bir tedbirdir. Zekât, İslâm'daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın gerçekleşmesini sağlar, servetlerin yalnız zenginler arasında dönüp dolaşan bir güç olmasını engeller.
Zekât zenginle yoksulu birbirine yaklaştırır, zengin yardım etmenin sevincini yaşarken, yoksul da zengine karşı sevgi ve saygı duyar. Kıskançlıklar ortadan kalkar. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Mallarınızı zekât vermek suretiyle koruma altına alın, hastalıklarınızı sadaka vererek tedavi edin, gelecek olan belâlara karşı dua ile hazırlıklı olun.”
Zekât, çalışmaktan âciz olanlara normal bir hayat sürme imkânı sağlar. Toplumu yoksulluktan, devleti zayıflıktan korur. Allah'ın Rasûlü şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet günü yoksullar sebebiyle vay zenginlerin haline!... Yoksullar şöyle diyecekler: “Rabbimiz! Senin bize ayırdığın hakları vermemek suretiyle bize zenginler haksızlık ettiler.” Allah Teâlâ şöyle buyuracaktır: “İzzetim ve celâlim hakkı için, sizi kendime yaklaştıracağım, onları ise uzaklaştıracağım.” Bundan sonra Hz. Peygamber: “Zenginlerin mallarında dilenen ve dilenmeyenlerin belirli bir hakları vardır” âyetini okumuştur.
Zekât, kişiyi cimrilikten korur, cömert ve eli açık yapar, diğergâmlık duygularını güçlendirir.
Servetinin bir bölümünü sırf Allah rızası için ayırıp yoksul dindaşlarına veren ve buna karşılık onlardan bir şey beklemeyen kimse, sürekli olarak toplum yararını kişisel yararı üzerinde tutma alışkanlığını kazanmış olur.
Zekât Cenab-ı Hakk'ın verdiği servet nimetinin şükrüdür. Gerçekte malı azaltmaz, bereketlendirir ve arttırır. Kur'an-ı Kerîm'de; “Eğer siz şükrederseniz, mutlaka verdiğim nimetleri artırırım”6 buyurulur. Malın zekâtını vermek, baharda üzüm çotuklarından fazla filizleri temizlemeye benzer. Bunlar temizlenmezse bütün çubuklarda gelişen üzüm salkımlarını kök besleyemez. Salkımlar zayıf ve verimsiz kalır. Zekâtı verilmeyen servetin durumu da bunun gibidir.
Diğer yandan toplum bir bütündür. Herkes gelir ve kazanç elde etmede birbirinden yararlanır. Bu yüzden de meydana gelen servetlerde, başkalarının hakkı bulunur. Zenginin servetinin meydana gelmesinde, içinde yaşadığı toplumun katkısını kim inkâr edebilir? Böyle bir çevrede değil de dağın başında tek başına yaşasaydı bu servet meydana gelir miydi? İşte bütün bu nimetleri veren Allah'a şükür ve içinde yaşadığı topluma teşekkür borcu zekât emrine uymakla ödenmiş olur.
İnsanın mayası toprak olduğundan, toprağın suyu emip tutması gibi insanda da malı tutma özelliği vardır. Toprağın aldığı rutubetle bitki bitirmesi gibi, insanın başkalarına vermek suretiyle, cimrilik duyguları azalır. Binaenaleyh zekât, en az alan kadar verene de faydalıdır.
Zekat, toplumsal barış ve hudutlarımızın korunmasının da açık bir sebebidir. Özellikle de dinin etkisini dinsize bile gösteren güçlü bir hikmet yanı vardır.